KAYYIMDA; YANIT İSTENEN İKİ SORU?!…

Önceki yazıda, uzun uzadıya, konuştuk, tartıştık, analiz ettik!.. Türk, Sönük ve Karayılan’a kayyım atama gerekçesi seçim öncesi vuku bulan soruşturma, açılan dava ve verilen cezaların içeriğiyle; örgüt üyeliği gösteriliyorsa vaziyetin ikmale gelmesinde, müsebbip kim?!..

***

Hal bu iken, şu iki soruya yanıt verilmeli diyorum?.. Ahali de, muhataplar netleşsin diye?.. Ki önceki yazımda sormuştum, beri gelin, yanıt verin ve de sorgulamanızı yapın diye!… Vur abalıya misali yeter demokrasiye, zülüm ettiğiniz, dövüp tartakladığınız?. Kabahatli olan sizlersiniz?..

***

BİR.. Üç isim de terör örgütü üyeliğinden ceza almış, mahkeme hüküm vermiş.. Ey YSK, ey Adalet Bakanlığı, ey İçişleri Bakanlığı bu üç ismin aday olmasına neden izin verdiniz?.. Neden seçilebilir yazısına imza attınız?.. Yoksa hesap başka mı…?

***

İKİ.. Ey DEM Parti… Partinin Yönetim kurulları.. Bu üç ismin hakkında açık ve net bir şekilde, yürütülen dava, alınan ceza, verilen hükümler var iken kayyıma adres iken, “neden aday gösterdiniz, neden onlarda ısrar ettiniz?”.. Yoksa hesap başka mı…?

***

Bu iki derinliği yüksek olan soru ve yoksa ile biten beyana yanıt verilmiş mi?!.. Değil.. Eğer ki, verilirse.. Taraflar samimiyet karinesi içerisinde, demokrasiyi sahiplenerek, meramlarını aktarırlarsa..

***

İşte o zaman, kayyım sürecine nedenler, niçinler daha bir sağlıklı şekilde, kendini ifşa etmiş olur?.. Aksi takdirde; kısır döngüden çıkılmaz, girdap sürekli aşağı çeker!?.. Ülke ve millet de kayyım gerilimiyle sürekli mağduriyetler yaşar?

***

KAYYIM ÇIKIŞI, CHP’Yİ BÖLDÜ?..

CHP’nin kayyım hadiseleri üzerinden!.. Özellikle Özgür Özel’ce üretilen aksiyonel politika ciddi bir iç gerilimi ve kavgayı körüklediğini görmemek mümkün değil… Afyon’dan, Ankara’ya, Bolu’dan Eskişehir’e uzana gelen Başkanların tavırları tansiyonun yüksek dozajlı olduğunu ifşa ediyor..

***

Önceki gün uzun yıllar CHP safında siyaset yapan, Meclise dahil olmuş bir dostla sohbet ettim.. Neler oluyor CHP’nin mahallesinde diye?.. Aktardıklarına göre, CHP’nin ortaya koyduğu politika, taban bazlı iki büyük tehlikeyi ateşlemiş?..

***

Birincisi bu ateş, Laik, Kemalist, Milliyetçi, Atatürkçü, kısmi yönde muhafazakar muhalif seçmenleri, ürkütüyor..  Kurucu iradenin partisi olma noktasında taban soruyor partimiz eksen mi değiştiriyor diye?.. Dün nerdeydik, bugün nerde ve kimlerle yürüyoruz?…

***

Siyasi cephe oluşumunda ise CHP,  DEM Partiyle aynı safta yürümesi, birlikte politika üretici hale gelmesi, ikisini yalnızlaştırır.. Kürt solu, Türk solu.. Tek başlarına kalırlar.. Galeyana gelme hali, onlara radikal ve marjinal kimlik kazandırır?..

***

Kaldı ki, DEM Parti.. Kendine özgü, hür ve bağımsız siyaset üretmede, karar verici mekanizmaya sahip olmadığı sürekli gündeme getiriliyor?.. Çok yönlü, baskılar var.. Kandil mi, Uluslararası aktörler mi, pek tabi ki Avrupa mı?!..

***

Parti üzerinde, ciddi yaptırım gücüne sahip oldukları, tartışılmazdır?.. Özellikle Kandil’i her an herşey yapabileceği gerçeğiyle düşünürsek?… Çok çabuk siyasi faaliyetlerde, zehirleme yapabiliyor?.. Geçmişte nice örneklere şahit olundu?

***

Nitekim her şey daha güzel olacak beklenti ve rüzgarının estiği evrede, “TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı” bunun bariz örneğidir?.. Türkiye’nin savunma sanayisinde kalbi durumunda olan bu kuruma yönelik girişildi bu saldırı..

***

Çok yönlü anlam ile mesajları içeren saldırının siyasi savunucusu DEM olduğuna göre.. CHP’nin aynı safta siyaset üretmesi parti içi zehirlemeyi körüklediği ifade ediliyor. Son anketlere bakıldığında taban kaybı yaşadığını görmek mümkün. Birinci parti iken, şimdi geriliyor.. İleriye dönük, daha bir kayba yol açabilir..

***

Doğrusu, AK Parti mecrasından çıkan, MHP’nin de devlet aklıyla geliştirdiği hal-i hazırdaki politika, fena şekilde iki partiyi taban ve yönetim kavgasına sürüklediğini de söylemek lazım.. Koltuk ihtirasları yükseldikçe, maskeler düştükçe kavga büyüyor!..

***

Sonuç itibariyle bu gidişat CHP’nin kendisine özgü var olduğunu savunduğu ilkelere karşı, ciddi bir değişim yaşayacak gibi geliyor!.. Zararı büyük!.. Temkinli, duyarlı, hassasiyet pek tabi ki, sorgulayıcı bir siyasi aklı benimserse; olup-bitenlerin çözümüne katkısı daha bir yüksek olur.. Kavgacı değil, uzlaşıcı olmak lazım!?..

***

ERKEN SEÇİM..

Yine gündem!.. Ve yine havanda su döven, CHP’nin bizatihi kendisi!.. Peki halkta bir karşılık var mı?.. Sanmıyorum!!!.. Ki, ülke gündemiyle, sokaktaki vatandaşın gündemi, zıt hanede yürüyor?..

***

Bakınız, konuştuklarımıza!.. Kayyım, Öcalan, Çözüm süreci.. Anayasa değişikliği.. Ama sokak neyi konuşuyor; geçinemiyoruz. İş, aş, ekonomi, enflasyon diyor… Çarşı, pazardaki yangından söz ediyor?.. Yiğit muhtaç olmuş; kuru soğana ki, soğan da alınamaz halde?

***

Sokakta, erken seçim diye sorulduğunda, hadi ordan diyen çok.. Halkta bir karşılığı yok.. Ki seçimin takvimi ve tarihi de belli.. 2028.. Ne diyor Bahçeli.. “Hükümet zafiyeti yok.?” Bir de eklemesi oldu “tek seçenek, Erdoğan?”..

***

Havanda erken seçim dövdüren CHP’nin bu tezi, siyaset rüyası… Ufukta seçim görünmez iken, Cumhurbaşkanı adayımız kim olacak tartışmasına girmeleri, sizce yersiz değil mi?. Doğmamış çocuğa dön biçme hali..

***

İzzet ustanın ifade ettiği gibi.. “Yahu arkadaş, ülkenin ve milletin bunca sorunu varken, CHP’deki bu dağınıklık, bu iç çekişme.. Bu Cumhurbaşkanı adaylığı rekabeti, yarışı, neyin nesi ya?.”  Çok ama çok yazık değil mi?…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Sokağın satın almadığı siyasetin, kıymeti harbiyesi olmaz!…