LİDER AKILLI MI, ZEKA SAHİBİ Mİ OLMALI?

Sizce "lider" olabilmek her kişinin eri mi?.. Ya da bir "liderde" öncelikli vasıf sizce ne olmalı?.. Aranan birinci koşul, şart size göre öncelik neyi içermelidir?… Zeka mı, Akıl mı birinci olmazsa olmaz olarak aranır?.. Tabi, "ikisinin" kendisine has, bir mizaç ve karakter yaratıcılığının olduğunu da unutmadan, yanıt verilmeli!!…

***

Ama önce, şunu net ifade edelim!.. Ki mevzu, karmaşık ve karışık hal seyrine meyil vermesin.. Bir kere; Akıl ve Zeka aynı işleme sahip değil, farklıdırlar, icra alanları ayrıdır.. Her ne kadar; "beyin mekanizmasında" bir işleyiş ise de, fonksiyonel olarak ayrıdırlar.. Ancak " Aklın" bireyler ölçüsünde "derece" değişkenliği var… Kiminde az, kiminde çok!..

***

Akıl "zihnin" gücü, kuvveti ve yol gösterici, navigasyondur.. Yani, iyiyi, kötüyü, güzeli, çirkini, faydalı, zararlı etkenleri "ayırt" eden gören, hisseden, ona göre de tavır alan akıldır!.. Ve herşeyde "akıl" daima, "ön planda" kendi mekanizmasını işletip, rol üstlenir!… Halk deyimidir; "akıl yaşta değil baştadır.."

***

Gelelim Zekâya!.. Aklın "işleyişine" dair bir benzerlik, görülse de, özünde "iş ve işlemde" ana tema, sebep ve sonuca odaklıdır zekânın varlık membası!… Düşünme ve düşünebilmenin aktifliğinde ise de zekânın en büyük ihtiyacı yine de birinci koşul "akıldır!.."

***

Üstadın ifadesiyle, "her zeki kendini akıllı, her akıllı kendini zeki sanmasın!…" Ama hem akıllı, hem zeki ise, "Aliyyülâlâ " olur o insan, kişi ve lider!.. Ancak bu iki "dehayı" bir arada tutan, yaşayan, yaşatan "insan ve liderler" çok ama çok nadirdir…

***

Özellikle de, ülkemizdeki mevcut siyasi liderlerimize tarihsel ölçekte bakıldığında; "Aliyyülâlâ" kıttır!.. Ki hal-i hazırda da, durum aynı!.. Çünkü "akıl" geri de, "zekilikleri" önde ve aktif işlemektedir… Denir ya hal-i alem meyanda!… Nitekim "acul" halleri, "öne" atılmaları, "sen değil, ben hesaplarındaki" becerilikleri, bunun bariz göstergesi olsa gerek…

***

Demem o ki, Akıllı insan demek; "erdemli" insan demektir.. Dürüsttür, samimidir, ihlaslıdır, gerçekçidir, doğrucudur, iyiliği, güzelliği, sevgiyi, muhabbeti ister.. Asla ve kata "yalan söylemez.." Karşısındakine de, "hile ve mekirle" yaklaşmaz!… Barışçıldır..

***

Ama zeki insan!. Çok ama çok yüksek bir profille "pragmatisttir"… Kendisine has; bencildir.. Kimseyi düşünmez, illa ki kendisini düşünür.. Faydası, karı, beklentisi var ise, ona odaklanır.. Ki bu uğurda her türlü tavizi vermeye hazırdır!… Akla ziyan müsamahayı gösterir; enva-i yalanı da çekinmeden, imtina etmeden söyler!..

***

Denir ya" işine" geldiği gibi davranır!!… Ancak, "zekası" ortaya koyduğu icraatta, yani söylediği yalan, ya da hile ve mekirden "düşükse" vay ki vay haline!.. Anın da "suçüstü" olur… Ettiği "yalana" teslim olur.. Bir sonraki adımda; "rezil-u rüsva" olur!…

***

Ki "akıl" kısırı olan zeka sahibi zevat, bu kez başlar "rezilliğine" kılıf ve libas giydirmeye!… Yanarı da, döneri de, elli dereden su taşıma bahanesi, kamuflajı ortalığa dökülür… Tilki mi dersiniz, kafasını kuma gömmüş deve kuşu mu dersiniz!…

***

İşin özü, "akıl yoksunu" ama "zeka fahişesi" hiçbir şekilde sözünün eri olmaz!.. Münafık tinetlidir.. En korkunç olan da, böylesi tipteki liderlerin "yalanlarına" kanılmasıdır… Zaman "yalanına yatsıya kadar yanar" dese de; aklı kıt, zekası münafık zata "meyil" verilip "liderlik" vasfı oluşursa!!… İşte o zaman, kızıl-kıyamet!.. Gel de; çık işin içinden!?..

***

Özetle, akıl yoksunu o zeka, bir de "güç zehirlenmesine" yakalanırsa.? Makam ve mevkiinin otoriter gücüyle, "cahil cesura" döner.. İnancımız "yalan" için ne diyor?!.. O kötülüklerin, inançsızlığın, vicdansızlığın membasıdır;  mekir ve hileyi" besler!. "Zeka cahil bir cesura" dönüştüğünde; "her türlü felakete" sebebiyet vereceği gibi, uygulayıcısı da olur!?..

***

Demek ki millet olarak bizim "akıl" yoksunu zeka sahibi cahil cesurların yalanlarına, hile ve mekirlerine, desiselerine kanmamamız ve onları birer "lider olarak" başımıza getirmememiz gerekir!.. Yoksa, son 1.5 asırlık dönemde yaşanan ve yaşatılan hadiselerin "tekerrür" etmesiyle yüz yüze geleceğimiz gibi, " o liderlerin de" hışmına uğrarız!…

***

Bize lazım olan, ihtiyaç duyulan vicdani ve rahmani "akıla" sahip liderin peşinde gitmek, şeytani zekaya sahip "akılsızın" arkasına, takılmamak!…

***

AHALİ İSTEMİYOR…

Anketler öyle diyor… Ahalinin yüzde 83.7'si "Cumhurbaşkanını halk seçsin"… Yani "Parlamento'nun Cumhurbaşkanı seçmesini" istemiyor.. Ki ankette bu oran, yüzde 10'larda...

***

Sahi ya hal bu iken!.. Artık toplanmaları "altın gününe" dönen, Altı partinin "Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme" dönüşleri nasıl olacak?!… Malum; "halk oylamasına" götürmek zorundalar..

***

Anketlerin diliyle; "o zaman" sandıktan çıkacak "biz istemiyoruz sizi" sillesiyle, hal-i durumları ne olur?!… En basit ifadeyle; "madara olmazlar mı?"…

***

OKUR'UN SİTEMİ!…

BİR "Dinimize hakaret edip, küfürler düzene" ceza vermeyen, ağzına kilit vurmayan devlet "kimin devleti?.."

***

İKİ… Allah diyen, Kur'an-ı Kerim ve Peygamber deyip duran siyasetçiler nerede?.. Onlar kimin siyasetçileri?…

***

ÜÇ… 600 milletvekili "kimin iradesiyle" seçilip, meclise gitti?.. Onlar kimin vekilleri oldu?..

***

DÖRT.. Bu devleti, "Muhammedîn ümmetiyim" diyen bu millet kurmadı mı?… Peki, bu devlet kimin devleti?…

***

Sorular silsilesine, şu meramını da eklemiş… Fakir-fukaraya gelince bolca ceza kesiliyor.. Yediğimiz trafik cezası yıldırım hızıyla elimize, evimize ulaşıyor…

Ama bir zındık, "Dinimize, Kutsalımıza, Peygamberimize" laf ediyor, hakaretler sıralıyor, kimsenin gıkı çıkmıyor.. Herkes; üç maymuna yatıyor!…

***

Ne diyeceksin sevgili okurum!.. Türkiye bir İslam ülkesi değil mi?.. Öyle mi ki..?

***

GÜNÜN SÖZÜ

Dünyevileşme süreci, utanma duygusunun kaybolması ile başlar.