MHP’YE ATILAN “KİLİT” SIRRI..

Çözüldü.. Hem de öyle böyle bir “iğrençlikler” silsilesini, ortaya dökerek!.. Ki, 24 saat geçmedi.. Malum, önce Diyarbakır İl Başkanı Cihan Kayaalp görevden alındı, il teşkilatı feshedildi, parti binasına da kilit vuruldu. Ve Parti Genel Merkezi tüm bunları “görülen lüzum” üzerine, deyip deklare etti..

***

Ama sonra dün sabah, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yürüttüğü soruşturma kapsamında, “sırrın” çözümü noktasında, düğmeye bastı.. Önce Kayaalp’ın kaldığı eve operasyon organize edildi.. Burda gözaltına alındı, Emniyet’e götürüdü. İifade işlemleri, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra, Adliye’ye sevk edildi..

***

Savcı da ifadesini aldıktan sonra, “tutuklanma” istemiyle Sulh Ceza Hakimliğinde gönderdi. Mahkeme’de Kayaalp hakkında, tutuklama kararı vererek, Diyarbakır cezaevine gönderip hapse kodu… Peş peşe seri şekildeki bu gelişmelerin tutuklama gerekçesi; “gizlilik” kararı alındığı için detaya girmiyorum..

***

Ama, genel itibariyle hem basına yansıyan, hem parti kulislerinde konuşulan, hem de sosyal medyada yer alan idda ve yapılan spekülasyonlara, bakıldığında “lağım çukurundan” beter kirli ve pis kokular söz konusu Kayaalp’ın tutulmasındaki sırda. Atılan neşter ne kadar derine iner onu bilmem!..  Ki zaman gösterir.

***

Bekleyip göreceğiz; 21 yılda iki kez Diyarbakır’a gelen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçesi, mevzuyla alakalı ne diyecek?!… Merak edilmiyor değil.. Her ne kadar, sosyal medyada MHP Diyarbakır teşkilat yapısı ve üyeleri Kayaalp’ın yaptıkları “partiyi bağlamaz” kendi kişisel suçları diyor ise de; vaziyet çok haram!..

***

KRAL ÇIPLAK HA!…

Vay ki vay!.. Sen neymişsin be Arınç abi(!).. O nasıl bir “öksürmedir?” seninkisi.. Bırakın evdekilerini, uyuyan herkesi  uykudan uyandırdın.  O nasıl bir “bağırma sesiydi ki” mahalleli yatağından fırlayıp, ayağa kalktı.. Hele bir de, “o kral çıplak” deyişin var ya, tam gaz misali… Milleti galeyana getirme de bir bombardıman oldu, herkes “kral çıplak” kime dediğinin peşine düştü!!…

***

Sahi ya Arınç abi(!).. İyi hoş güzel kendine yakışan kerametli laflar etmişsin de; “çıplak” dediğin, kralın hangi zat-ı muhterem olduğunu, beyan etmemişsin!!!.. De hele kim o?.. Doğrusu kendi kendime çok düşündüm, Arınç abi(!) “çıplak” dediği kral Kemal Bey olmasın mı?!.. Sonra baktım ki, sen bu lafları Kemal beyle bulunduğun bir ortamda söylemişsin.. Seni gidi seni…

***

İkinizin aynı havayı soluduğunuz şu Türk Demokrasi Vakfı toplantısında, bunları söylemen de ayrı bir havalı!!.. Eklediklerin var bir de; bu “kral çıplak” sözüne.. Demişsin ki, “Arabasının plakası FG olduğu için, başına çok işler gelen bir Türkiye’de yaşıyormuşuz..” Yani bir dizi “zulümden, zulümkarlıktan” söz ederek, bu ülkede yaşanılmaza lafı getirmişsin!..

***

Çözmeye çalışıyoruz “zulümlerin” başladığı tarihler noktasında.. Vaziyeti ikmale getiren, tarihe odaklanmamışsın galiba.. 1453’te mi başladı zulüm… Biraz eski ve mazi olmalı.. Ama muhtemelendir ki, 17-25 Aralık ile 15 Temmuz! tarihlerine dairdir, sizin fikri beyanınız!.. Öksürmeniz, bağırmanız ve kral çıplak deyişiniz, bu tarihlere özgü olsa gerek!!!..

***

Öyle ya!.. Siz ki, 15 Temmuz’un sabahında kameralara şöyle seslenmiştiniz.. “Bana ahmak diyebilirsiniz, bunların silahlı terör örgütü olduğunu o gece öğrendim..” Ha bir de; sulu gözlerinde, akan göz yaşları vardı!.. Bank Asya’daki “akçeli” hesaplara ilişkin.. Evlat ve damat bağlantılarına “masumiyet” kazandırma, gayreti de!…Neyse ki, “istişare kurulu” üyeliğiyle, hepsi kamuflajla kapandı, koruma tamam oldu!..

***

Diyeceğim şu Arınç Abi(!)… Gelinen aşama itibariyle, kendince aklanıp-paklanarak maziden kalan çok sağlam bağlara istinaden, sığınacak bir liman arayışın var. Ki, bugün “ahde vefasızlıktır” libasını giyen oldun.. Vekillik, Bakanlık, istişare kurulu üyeliği, evladın vekil olması!.. Tüm bunları sağlayana “kral çıplak” diyorsan, yanındaki sana demez mi; 80’e dayandın, “dava dava” dedin, iyi de “sen giyinik misin ki?”..

***

YERLİ VE MİLLİ SERMAYE..

Hep ifade ederiz!.. Özellikle siyaset kulvarında, “milli ve yerli” olabilmenin gerekliliğine ilişkin.. Görünen o ki, artık “ekonomi için, sermaye için de” aynı trent ve hassasiyetle, ulvi değerler noktasında "Yerli ve Milli Sermaye” sahibi olmamız lazım…

Yoksa!.. TÜSİAD gibi; sermaye baronları” hem iç siyasette hem dış politikada; “vesayete” dair müdahalelere, “çanak” tutmaz.. Ülkenin siyasi iradesine, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine yönelik tavırda; “ders” verici olmaz, aba altında ayarlama adına sopa göstermez!..

***

Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD’ın başındaki zata… ”Önce haddini bil.. Dış politikada bize ders veremezsin.. Sen çıraksın.. Akıllarını başlarına almadıkları sürece iktidarın kapasından içeri giremezler..” Çok sert bir tepki olsa da; yerli yerindedir..

***

Netice itibariyle!.. Türkiye’nin dış ilişkilerde güçlü ve küresel aktör olma yolundaki serüveninde, zaman geçtikçe “yerli ve milli sermaye sahipliğinin” ne kadar önemli olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.. Ve ne kadar hayati bir değer ölçüsüne sahip olduğunu…

***

GELİYOR, GELMEKTE OLAN ZAT!…

Ne slogan ama!.. “Geliyor gelmekte olan zat!..” Düşmüş yollara zat-ı muhterem!.. O il benim, bu il benim, ilçe, mezra köy dinlemiyor.. Kurulan her kürsüden narasını atıyor!… Okkalı ve iddialı; vaatlerini de sıralayıp duruyor.. “Ben mert biriyim” önce, bunu bilin…

***

Sonra, alfabedeki tüm halleri, yaldızlı kelimelerle bütünleştirerek, nutuk atıyor.. Ey ahali.. Reyinizi bana verin, bana!.. Eğer ki ben seçilirsem, bilesiniz ki Erdoğan gibi olmayacağım.. Profilim düşük olacak, makam ve mevkim de olmayacak.?

***

Yani sembolik olacağım ve verdiğiniz iradeyi de, sorgusuz sualsiz, “abilerime, ablalarıma” tevdi edeceğim.. Yemin ederken de, namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum ki; “iki yıl bile o makamda oturmayacağım..?”

***

Ne iç politikayla, ne dış politikayla zerre-i miskal ilgilenmeyeceğim?. Ne terörle, ne de herhangi bir örgütlü yapıyla mücadelem olmayacak.. Cezaevinde, kim varsa salacağım!.. Ve bilin ki; “sizin bana tevdi ettiğiniz” Cumhurbaşkanı seçme hakkınızı da, “sizden” alacağım, beni size sunan altılı masaya “teslim” edeceğim..

***

Şu sözü de size veriyorum!.. Benim ekonomiyle, maaşla, şunla, bunla, milli savunmayla, enerjiyle, yeraltı-yer üstü zenginliklerin ortaya çıkarılmasında, zerre-i miskal bir dahlim de olmayacak!.. Bilin ki, “varlığımı da, yokluğumu da” hissetmeyeceksiniz!..

***

Deyin bakalım; geliyor gelmekte olan böylesi bir zat-ı muhteremi “alkışlamamak” olur mu!?.. Neyse alkışı tutalım, ama velakin şu rey verme konusunda “çekincemiz” olsun.? Neme lazım; bakarsın işin saflığına gelir de “o reyi de” birileri ağzından karga misali alabilir?!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner.