NEDEN SILA’YI KONUŞMUYORUZ…?

Bir ay oldu, vahşice ve canice, katedilen Narin Güran isimli kızımızın, cinayetini konuşur olmamız! Herşeyi konuştuk, tartıştık. Öyle ki, Türkiye’de Tavşantepe mezrasının her karış toprağından tutunda, Güran ailesinin 7’den 70’ini, tanır, bildik ve gördük olduk!

***

Ailenin, yüz yıllık geçmişi... Amca, anne, yenge, abi, kuzen, imam..! Kim nedir, nerelidir, yaşından tutun da, siyasi ve ideolojik ve de ırk kimliğine kadar?.. Üzerinde her ne kadar siyasi çıkarıma yönelik komplike algı üretici, operasyonlar icra edilse de!

***

Elbette ki, bunları konuşacağız, tartışacağız! Çünkü, ortada vahşice işlenmiş bir cinayet var.. Ve herkes, failin, faillerin, azmettiricinin ortaya çıkmasını istiyor?.. En ağır cezaya da çarptırılması isteniliyor.. İdamın konuşulması da bundandır?…

***

Ancak, işin biraz vahim derecede, siyasi ve politik hesaplaşma kulvarına sokulduğunu, söylemek gerekir! Şöyle ki; Narin üzerinden, Kürtler’e yönelik korkunç ve ürkütücü bir algı, üretimi var… Psikolojik, vakıaya dönüştürülüyor! Vahşilikle ve canilikle, barbarlıkla, anılır hale getirilerek, bu potada tutulmak isteniliyor!

***

Bir önceki yazıda da aktardım, inanç, örf, adet, gelenek ve göreneklere atıf yapılarak, bölgenin, sosyolojik yapısıyla; topyekün suçlu, yaratma gayreti, fecaattir. Bunu yapanların da, ne yazık ki, sol ve seküler kesim kadar iktidar muhalifleri!

***

İşte bu noktadan hareketle, diyorum ki Narin’le alakalı ahlak bekçiliğine soyunan siz zevatlar, deyin hele Tekirdağ’da enva-i sapkınlığa maruz kalan 2 yaşındaki Sıla bebekle, alakalı, tek bir laf etmişliğiniz yok! Neden?

***

Daha emekleme döneminde olan, konuşamayan bir bebeğe tecavüz edilmiş.. İşkenceler görmüş. Vücudunda, dişlenmemiş yer kalmamış! Bugün, yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Allah’tan dileğim odur ki, şifa bulur ve ona yapılanlara, suskun kalanlara da lanet okuyacaktır!

***

Bugün beş kişi tutuklu. Anne var, annenin erkek arkadaşı var, komşular var, iki de 14-15 yaşında çocuk. Anne herşeyi biliyor, görüyor! Ama vahşiliğe göz yumuyor, sessiz kalıyor. Hastaneye götürürken bile, üzerine televizyon düştü yalanını atıyor!? İşte, asıl sorgulanması, üzerinde durulması, psikolojik ve sosyolojik yönde, araştırılması gereken bu!

***

Bu toplum neden bu hale geldi? Ama yok! Çünkü burada seküler yaşam var burada muhalefetin siyasi ve ideolojisi var. Burada, siyasal iktidara vurulacak, yerilecek, kendilerine özgü siyasi çıkarımda bulunacak bir sorgu yok!. Öyle ya, bendense yaşa, değilsen öl diyen bu akıl satıcıları değil mi?

***

DEĞİŞTİRİLEMEZ İLKESİ…

Ne demek, değiştirilemez ilkesini kutsallaştırmak! Gerek değiştirilemez, gerekse de “kurucu” irade, diye tedavülde tutan ve sokanlar, bilmelidirler ki savundukları irade ve ilke tamamen, demokrasi dışıdır.? Milli  ve hür iradenin, gaspına biat ediciliktir!

***

Kaldı ki, Atatürk dahi “Egemenlik bilakaydu şart, milletindir” demiştir.? Ki bugün bile Meclis’in alnında yazılı. Hiçbir güçün, iradenin, söylem ve eylemin “Milli iradenin üzerinde üstünlüğü olmaz, ve de o üstünlüğü kuramaz.”

***

Darbenin ve darbecilerin kurucu irade gibi bir tanım ve söylemi olamaz! Tek parti, şeflik, dipçik anlayışına bugün hala biat edici olan varsa. Ve o iradeyi, milli iradenin üstünde tutma gayretinde bulunarak, değiştirilmez ilkesini kalkan tutmaya çalışıyorsa, bilmelidir ki, milli iradeden vize alamaz!? 15 Temmuz tescilidir..

***

POLAT ÇİFTİ VE ADALET!…

Mevzu, gündemin arka sıralarına düşmüş olsa da, vicdan sorgulaması devam ediyor; Dilan ve Engil Polat çifttine dair tahliye kararları!.. Evet, 28 Sanıklı davanın ara kararında, tek bir tutuklu kalmadı? Herkes, serbest...

***

Okurlar tahliyeler açısından, soruyor, sizin fikri beyanınız nedir, hiç konuya yazılarınızda değinmediniz, neden diye? Vaziyet, yeni adli yılın, başladığı bir günde zihinleri şok eden bir tahliye kararı, adli sicile güven kaybı olarak not düşmüştür!

***

Tabi, gecikmeli olarak, hadiseye alakalı mülahazamız oldu.? Nedeni de, Narin cinayetinin, öncelik alması. Şunu öncelikle, not etmek ve bilmek gerekir! Bu tahliye, beraat değil...

***

Dava kapanmış, dosya bitmiş, yargılama süreci sonlanmış hiç değil. Yargılama devam ediyor. Henüz hiçbir şey, bitmiş değildir! Bunu unutmadan, mevzu üzerinden, hasb-i hal edelim!!

***

Sapla-saman karıştırılıyor tahliye kararına, dair hukuki şaibe iddiası ekseninde? Davanın her aşaması, medyanın yakın objektifinde olduğunu bilmeyen yok! Ki bu da, mahkeme üzerinde büyük baskılar oluşturmadı, oluşturmuyor değil. Verilen tahliye kararının hukuki yönünü sorgulamak, bu gerçekler ışığında, hakkaniyetten ırak derim!

***

Şöyle ki; tahliye kararının hemen ardından, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı itirazda bulundu. Engil Polat ve diğer 5 tutuklu için. Karar üst mahkemece reddedildi. Bu redde
ve tahliye kararı da; Polat çifti ve beraberindekiler için bir beraat değil!

***

Dava sonrasında, mahkeme ne hüküm verir onu bilemeyiz! Ama belirsiz bir duruma şimdiden, kuşku endeksli bina inşa etmek, hakikati bence gizler..  Şu da bir gerçektir, tahliye sonrasındaki tepkilere bakıldığında tüm bu gerçekler karşısında, adaletin tesis edildiğine dair bir kanaatin de toplumda oluşmadığını haykırmak gerekir!

***

“Adaletin bu mu, dünya?” Nedenine gelince!? Benim de ciddi manada canımı sıkan, tepkime neden olan bu yönü. Hatta hukuki nizamı bilmeme rağmen adaletin tesisi de, hukukun işleyişini de, şaibe girdabına sokan Polat çiftinin şımarıklığıdır!  Sosyal medyadaki “antipatik” olmaya yönelik harcadıkları yoğun çabadır..  Bu halleriyle adalete şaibe libas giydiriyorlar..

***

İşin farkındalar mı, değiller mi bilmiyorum? Ama, çok iticiler, çokta, şaibeliler ve bağnazlar! Çok ama çok şımarıklar!? Tahliyelerin ardından yaptıkları paylaşımlarda Bonnie ve Clyde pozları verip enercii diye şımarıkça, sergiledikleri tutum, insanları sinir ettiğini, öfke seli oluşturduğunu söylemek isterim!..

***

Bu ısrarcı şımarıklıkları, elbetteki başlarını beladan kurtarmayacaktır. Nitekim, yargıya ve Polatlara kızan koca koca adamların ve kadınların matah bir şey söylemiş gibi "Abi çalacaksan büyük çalacaksın" diye söylenmeleri de bunun bir eseridir diye söylemek gerekir!

***

Kaç gündür, görüyor işitiyor, okuyorum. Ağzını açan, ne diyor? Abi bunların şımarıklıklarının arkasında, ince işler, şaibeli karar ve hükümler, koruma ve kollamalar var. Yoksa bu kadar şımarıklık olur mu? Haksızlar mı, değil! Yerden göğe kadar haklılar; ortaya koydukları rezaletler zinciri, tepkilerin de dozajını artıyor..

***

Çünkü, ekmek çalana onlarca yıl hapis verilirken, milyonlarca dolandırıcılık ve vurgun yapana ise, adalet keyfiyet arzıyla, “yi yaptın, bir daha yap dercesine, hüküm icra ediyor kanısını inşa ediyor.. Görüntüler,  asap bozucu, iğrençlik içeriyor, mide bulantısı yaratıyor! Pervasızlığın da dibiyle, insanları hem kendilerine karşı, hem adalete karşı öfkelendiriyor!

***

Bunların bu şımarıklıkları, iticilikleri, tepki verici lüks yaşam yüzsüzlüğünü, ahalinin gözüne sokarcasına, yapmaya devam etmeleri, bardağı taşıtır! Bu işin içinde şaibeli işler var söylemi, levhalaşmanın ötesinde, hükme döner!! Ve iş, kısır döngüleşir!

***

Öyle ya, ahali ekmeğe yapılan üç liralık zam’a isyan ederken, milyonlarca dolar vurgun yapan, 40 yıl hapis cezasıyla yargılanan, şımarıklığın, keyfiliğin, lüksün dibine vuran, 10 ay cezaevinde kalmadan, pır serbest kalıyorsa, adalet nerde denir?. Ve yaptığı tüm vurgunlar, özelinde; Oh ne alaya geliyorsa, düzen bize çok diz dövdürür!

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Yetişmesi zor, harcanması kolay tek şey; insan!…