O NASIL BİR SİGARA İÇİŞ?…
Yazı başlığı, okurumdan gelen mesajın giriş ifadesi!.. e-mail atmış.. Mesaj bir anneden.. Çünkü, ifadesi ve çığlığında, “Gördüklerim karşısında bir Anne olarak yüreğim parçalandı, sessiz kalamazdım, iletmem lazım” diyerek, mevzuyu aktarıyor.. İsmini vermemiş.. Vermemesinin nedenini de, resmi bir kurumda memure olarak çalıştığına bağlıyor!.
***
Mesajında aktardıkları; dehşet verici!.. Özellikle, gençlerin, lise çağındaki çocukların Diyarbakır’ın Batıkent bölgesinde “uyuşturucu batağına” nasıl, sürüklendiklerini, “hayatlarının nasıl karardığını” gözler önüne seren ve birebir şahit olduğu manzarayı aktarıyor mesajında!…
***
Gerçek şudur ki, bu bölge “uyuşturucu satıcıları ve içicileri” için, sanırsınız ki kurtarılmış bölge.. Bir çok kez mevzu edip, buradan kaleme aldım.. Akşam saatlerinde, “kümelenmiş grupların” burada esrar partileri organize ettiğine ilişkin.. Gerek Cumhuriyet Başsavcılığı ve gerekse İl Emniyet müdürlüğü, hassasiyet gösterip, bu bölgeye bir dizi operasyonlar yaptı.. Gözaltına alınanlar oldu.. Günlerce pusu kuruldu..
***
Okur annenin aktardıkları karşısında demek ki, pek caydırıcı ve önlem noktasında sonuç verici olunmamış.. Daha yüksek dozajlı bir hassasiyet şart ki, “köklü çözüm” kolluk kuvvetleri noktasında, sağlansın… İl Emniyet Müdürünün bu konuda “tavizsiz” olduğu biliniyor.. Özellikle, Bağlar ilçesinde başlattığı “Narko Operasyonlar”, bir çok çeteyi çökertti. Torbacılar kesimi..
***
Peki, annenin gönderdiği mesajda birebir şahit olup, gördüğü, manzara nedir?!… Söyledikleri şu.. “Pazar günüydü!… Akşam serinliğinde dışarı çıktım.. Yanımda, 5 yaşında oğlum.. Batıkent’teki yeşil alanda, yürüyorduk.. Tren rayının tel örgülerine yaslanmış, üç genç gördüm. Yaşları 16-18 arasında biri bayandı.. Üstleri başları, düzgün.
***
Ama tedirgin haldeydiler.. Sürekli çevrelerine bakınıp duruyorlardı.. İçlerinden biri avucunda bir şeyleri, ovuyordu.. Diğer gencin elinde ise sigara tütünü.. İki üç yaprak birleştirilmiş, sarıyor.. Bir ara göz göze geldik, yüzümü çevirdim..
***
Ama onlar hep sigaralarını sarmakla meşgul oldular.. Sardıkları sigara çok büyüktü.. Sigarayı saran çocuk, yanındaki kıza uzattı. O da alıp, yaktı. Sigarayı yakması, dumanını içine çekmesi, karşısında şok oldum.. Öyle bi içine çekiyordu ki, dumanın zerresi gözükmedi..
***
Donmuş vaziyette izledim!.. Kız diğer arkadaşlarına ikram etmeye başladı. Tedirgin halleri gitmiş, rahat bir tavır içerisinde.. Şakalaşıyorlardı. Sonra, diğer genç cebinden başka bir şey çıkarıp, hap sanırım, ağzına atıp, üzerine suyunu içti.. bir saate yakın, bu manzaraya şahit oldum..
***
Sonra, sallana sallana yanımdan geçtiler!.. İçlerinden göz göze geldiğim genç, laf attı. “Teyze sana da bir sigara vereyim mi” diyerek, alaycı şekilde, uzaklaştılar.. Ben de, içim kan ağlar şekilde yüzüne gülerek; “oğlum kendinize yazık etmiyor musunuz” dedim. Ama, kime dersin!…
***
Saat 8’e geliyordu.? Eve doğru giderken, o çocukların geldiği bölgeye dönüp baktığımda; “kümelenmiş” nice insanları gördüm. Belli ki onlar da esrar içiyorlardı. Bazılarının einde pet şişeleri, duman vardı. O nedir bilemiyorum.. Eve geçtim…
***
Gördüklerimi size anlatmamın nedeni; kentle alakalı hassasiyetiniz olduğunu bildiğim için.. Belki dile getirirsiniz. Bu bölgede tedbirler alınır. Çocuklarımız, gençlerimiz “uyuşturucu batağından” kurtarılır.. Aileler duyarlılık gösterir.. Evlatlarına sahip çıkarlar.
***
Okur annenin serzenişi, bu minvalde!.. Elbette ki, sesiz kalmam ve kalamayız da.. Çünkü “uyuşturucu sorunu, hızla kullanımındaki artış, gençleri her geçen gün daha aşırı şekilde, ağına alıp, sömürdüğü” gerçeğiyle, mevzu toplumsal bir hadise kimliğini taşıyor…
***
Ne ferdidir, ne sadece bir aileyi, bir bölgeyi, bir şehri kapsamıyor!.. Onun için, 7’den 70’e herkesin; kamu kurum ve kuruluşları, devleti aliye bir bütünlük içerisinde bunun mücadelesini vermesi lazım!.. Çünkü, “uyuşturucu kullanan, uyuşturucu müptelası olan” erkekler, bu zehiri elde edebilmek için; enva-i “suça” meyil verir…
***
Hırsızlık yapar, gasp suçu işler.. Annesine, ailesine, çevresine zarar verir.. Ki, son yıllarda artan “suç şebekelerinin en ucuz elemanları, sokakta buldukları “uyuşturucu bağımlısı” gençler.. Cezaevleri dolu.. Şehirdeki “çete yapılarının oluşması”.. Ki, Diyarbakır’da efsane haline gelen, sosyal medyada yayınlanan “Karamelek” denilen hesaptaki görüntü ve anlatımlar; korkunç!…
***
Kızlar uyuşturucu alabilmek, ulaşabilmek için çoğu kez “bedenlerini satıyorlar”.. Fuhuş sektörünün tuzağına düşüyorlar. Özü itibariyle mevzu “insani ve vicdani” yönü kadar, toplumsal birliğin, dirliğin, huzurun ve güvenin, istikrarın temini noktasında; “mesele vahim ve ivedi çözüm, derman istiyor?”…
***
Okur annenin çığlık çığlığa aktardığı üç gençin, yaşına ve giyim kuşamına, “uyuşturucu kullanımına” bakıldığında; onlar aile içinde “gizliden gizliye uyuşturucu bağımlısı olanlardır…” Fark edilmezlerse, müdahale edilmezse, zaman içerisinde tedavileri yapılmazsa; kurtuluşları kuytu bir yerde “ölümden başka bir şey olmaz!…”
***
Şunu da ifade edeyim!.. Bu mevzuda, mücadelenin tek adresi olarak, “Emniyeti veya Adli makamları” görmemek lazım.. Onlar sorumlu deyip, “işin ucuz tarafına” kaçılmamalı.. Evet, emniyet hassasiyetle üzerine gitmeli, soruşturmalı, sorgulamalı. “teminine sıfır tolerans” göstermeli…
***
Ama beri yanda, aileler, öğretmenler, okul idarecileri, diğer kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri, iş dünyası ve tabi ki biz medya.. Yani herkes elini taşın altına koyup, çaba göstermeli.. Mevzu yabana atılacak, hafife alınacak, gözardı edilecek değil.. Üstesinden gelemezsek, bilelim ki altında eziliriz..
***
DUHOK SALDIRISI…
Önceki akşam, “Büyüktimurla gündem” programında, enine boyuna tartıştık.. Bir çok fikir ve tez, olası senaryolar konuşuldu.. Benim, mevzudan çıkardığım sonuç şu oldu…
***
Her ne kadar; Bağdat Türkiye’yi suçluyorsa.. Türkiye’de, “Biz bu işte yokuz, PKK’nın oyununa gelmeyin” diyorsa.. Mesele; Birleşmiş Milletlere taşınmıştı.. Irak Yönetimi, 2018’den bu yana, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Kuzey Irak” bölgesindeki, operasyonlarını yekün vaziyette raporluyorsa!… Türkiye de buna karşı, “nefsi müdafaa” savunmasında bulunuyorsa..
***
Özetle sonuç neyi ikmal eder onu zaman gösterecek!.. Türkiye kabullenerek, “tazmine” gider mi, gitmez mi?!.. Onu göreceğiz… Ama, her şeyden önce “hadisenin” yaşandığı zaman dilimi ve sonrasındaki cereyan eden etkilere baktığımızda; şu sorular ikmale gelmiyor değil…
***
BİR.. Türkiye Ortadoğu’da “güç olup, aktörlük ve söz dinleten” olduğu bir evrede..
İKİ.. Tahran’da Astana zirvesini gerçekleştirip, güçlü bir işbirliği yaptığı zamanda.
ÜÇ.. ABD’nin Irak’tan “el çektiği”, Ortadoğu üzerinde “politika” üretmede zayıf kaldığı..
DÖRT.. Türkiye’nin Suriye’de “koridoru” bertaraf etme noktasında operasyonu gündemdeyken.
BEŞ… Suriye operasyonuyla alakalı, İran ve Rusya’ya “destek verin” mesajını dikte etmişken.
ALTI.. PKK’ya yönelik MİT’in nokta operasyonuyla, “lider kadrosuna” zaiyat verilirken…
YEDİ.. Kuzey Irak Kürt Yönetimiyle, Ankara arasında “sıcak ilişkiler” sağlanmışken..
SEKİZ.. Bağdat-Ankara arasında, trafik normalleşmenin evresine girmişken…
DOKUZ.. Arap dünyasıyla, Türkiye “barışık” sürece girip, bölgenin abisi olarak görülmeye başlamışken.
ON.. Rusya ve Ukrayna arasında “barış köprüsü, tahıl koridoru” gibi, küresel güç misyonunu almışken…
***
Ve daha bir çok şey yaşanmışken!.. Bu olayın meydana gelmesi, ölenlerin de Arap kökenli olması, der demez insanı fena şekilde; derin bir “komplo ve tuzağın” tertiplendiği gerçeğine götürüyor.? Yani bu işte; “vahim bir iş var, işler var” dedirtiyor… Türkiye’ye karşı “Arap düşmanlığını körüklemek”, Bağdat’ta Türkiye bayrağının yakılması, Avrupa’daki organizasyonlar.. Özetle; bu saldırı Türkiye’nin “Ortadoğu’daki tüm gelişmelerde, olabilecek hadiselerden, elini, kolunu, eteğini çekmesine dair amacı” kurguluyor…
***
GÜNÜN SÖZÜ
“İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın ki ümmet olabilesiniz!”