RAYLI SİSTEM RAFTA DEĞİL!…

Kadim şehir için çok konuşulan bir mevzu idi; “hafif raylı” sistemin yapım mevzusu!.. Yıllardır konuşuluyor, tartışılıyor, proje aşamalarından söz edilip, duruldu.. Etüt ve zemin dahil!.. Gelen giden tüm, büyükşehir belediye başkanları ile kayyımlar; “buna dair bir efor sarf” etti.. Kimi, siyasi, kimi ekonomik, kimi de “gündemin siyasi meşguliyetiyle!..” Ancak bu evrelerde; “bir türlü olgunlaştırılamadı.”

***

Ki kısa süre önce, denildi ki “Hafif Raylı Sistem Projesi”, ekonomik koşullar nedeniyle rafa kaldırıldı.. Hatta “Raybüsten” söz edildi.. Diyen de, AK Parti İl Başkanı Şerif Aydın.. Kentte büyük bir hayal kırıklığı ve tepkiye de neden olmuştu?!.. Ki ben de bir kaç kez burada mevzu etmiştim; 12 duraklı Hafif Raylı sistemin, Diyarbakır’ın şehiriçi trafiğine nefes aldıracak projenin akamete uğratılması, büyük kayıp diye!..

***

Bunu ifade ederken, 2002 yılından beri “efsaneleşen” Diyarbakır’a yakışan “Hafif Raylı Sistemin”, trafik akışı kadar, kentin modern gelişmesinde de “yüz görüntüsü” olur demiştim.. Mevcut travmatik yaşam biçimimiz, “bunla yüzleri güldürür”.? İşte bu karamsarlık atmosferi içerisinde, haber aldık “proje rafa kaldırılmamış..”

***

Hafta sonu İl Valisi ve Büyükşehir Kayyımı Ali İhsan Su’ya basın buluşmasında sorduk.. “Hafif Raylı Sistemin” akıbeti nedir diye.. Verdiği müjdeli haber şu oldu..“Kesinlikle hayır.. Bunu kim söylüyor.. Projenin rafa kaldırıldığı falan yok.. Hafif raylı sistem projesiyle ilgili çalışmalar sürüyor… Bir proje ha deyince olmuyor, bir çok aşaması var.. Bunlar tamamlanınca; inşallah olacak?”..

***

Gelen yanıt bu minvalde!..  Böylece de, İl Başkanı Aydın’ın “rafa kaldırıldı” sözünün, hakikati içermediğini öğrenmiş olduk.. Eee bize düşen de bundan sonra “Vali Su’nun bu minvaldeki gayretine” destek olup, projeye dair “artılar” geliştirmeye yönelik, adımlarda “ısrarcı” olmak!… Çünkü, bu kent için çakılan her çivi, yarınlar için yatırımdır, kazanımdır!…

***

OKUR ÇAĞRISI…

Yeniköy Semt sakinlerinden, gelen bir mesaj.. Bizden de bu mesajı, ilgili ve yetkili zevata, buradan aktarmak.. Büyükşehir mi, Bağlar belediyesi mi, ya da başka bir kurumun alanına mı giriyor?!.. Her ne ise; kentin şehr-i emirine diyelim..

***

Dedikleri şu.. Ömer bey siz, Diyarbakır’a yanan birisiniz.. Onun için size yazdık.. Yeniköy Mezarlığı girişi “canlı hayvan satış ve kesim yerine” dönmüş durumda.. Bu anormal durum, giderek normalleşti..

***

Mahallede, 20’ye yakın kişi bu işi yaptığı için; ses çıkaran yok.. Bir tarafta çevre kirliliği, bir tarafta sağlıksız ortamdaki kesim, bir de mezarlığın çevresindeki, hoşnutsuz halin, yaşanması..

***

Lütfen sesimiz olun.. Şuan Mezarlık içerisinde, çevre düzenlemesi, yapılıyor.. Ne olur, bu soruna da ilgililer el atsın. Ya bunlara bir yer tahsis etsinler, ya da buralarda “canlı hayvan et kesimine” izin verilmesin..!”

***

GARİP DEĞİL Mİ?..

Olmaz mı?!.. Şimdi, siz buradan ettiğiniz iki kelama “muhatap zat” yanıt vermiyor.. Ama onun nam-ı hesabına, bulunduğunuz mahalleden, “yerden bitme” biri sözcü kesilip, yanıt veriyorsa!.. Ve bu yanıtta, “ettiğiniz iki kelamla” hiç alakası, olmayıp sadece “o zat-ı muhtereme(!)” övgüler içeriyorsa..  Demek ki var bir gariplik bu işte!!…

***

Der demez, bu hal-i durum, iki şıkkı öne çıkarıyor.. Ya kemik yalayandır, ya da, “kemikli alan arayışındadır” bu zerzevat, sözcü kesilen…. Yoksa, iki kelam edilen “zatın” kılıç çekeni olmazdı?!.. İlk buluşmalarını da, sarrafın mekana bağlar mıydı?!… Nasıl bir magazin gel de çık işin içinden diyecektim ki; “Eğitim şart” diye bir ses duydum.. Lakin eğitimde arıza-i durum varsa, mevzu; “kellem kellem olur.?”

***

SAPAN’IN BİLGİSAYARI…

Mevzuya çok mütali değilim!.. Naci Sapan’a bir meslektaş, olması münasebetiyle, “sessiz” kalamam.. Siyasi düşüncesi, fikri, yaşam şekli “örtüşmezse de?”.. Üç günden bu yana kendisinden yükselen “çığlığı” duymamak olmaz, mesleki ilkelere de yakışmazdı?!…

***

Gelelim, mevzuya!.. Gerek kendi beyanı, gerekse basına yansıdığı kadarıyla, “kardeşinin evinde” misafir olduğu, bir gece “eve baskın” yapılmış.. Kardeşi gözaltına alınmış.. Evdeki, “tüm dijital ve elektronik cihazlar” derdest edilmiş… Bu esnada, “kendisine ait laptopa da” polis el koymuş!..

***

Görünen o ki; gözaltı işlemi, ev araması, “Savcılık ve Polis” ekseninde yasal bir durum!.. Hukuki bir arıza yok.. İşlemler ve soruşturma da kendisiyle alakalı değil.. Denir ya olsa idi; “onun da gözaltına alınması gerekirdi?”.. Demek ki değil.. Tamamen “o gece evinde ikamet ettiği” kardeşiyle, alakalı bir terör soruşturma!!..

***

Elbette ki, suç işleyen her kim ise, “gerekli yargısal muamele yapılır?”… Buna hiç kimsenin itirazı olamaz, karşı da durulamaz, üzerinden farklı bir polemik de yürütülemez!. Sapan’ın da, bu yönde bir itirazı yok.. Ki kendi de beyan ediyor; “suç varsa kişiyi bağlar..”

***

Sapan’ın tepkisi ve feveranlığı, “o gece gördüğü muamele ve el konulan bilgisayarıyla”  alakalı.. Diyor ki; “Bilgisayarımı verin, benim sizinle olan meselem kapansın!.. İşi fazla uzatmayalım.. Ekmek teknem o.. 50 yıllık gazeteciyim.. İadesini rica ediyorum..”

***

Bu istek, “suçla iltisaklı” bir yönü yoksa; neden yerine getirilmesin!.. Bence ivedilikle; “ o bilgisayar” iade edilsin..  Geçmişte kalem denilirdi, şimdi bilgisayardır gazetecinin tek “yazım silahı..”  Meseleye dair, ilgili ve yetkililerden bir izahat gerekli diye, düşünüyorum..

***

Sapan’ın bir de meslektaşlarına sitemi var!.. “Bilgisayarına el konulan GGC kurucusu 50 yıllık gazeteciyi es geçen gazeteci, bunu sorgulamayan gazeteci halka nasıl sahip çıkacak?” diyor..  Ne diyelim, bu noktada haksız mı, her şeye ses çıkarılırken, buna bir eğilim göstermemek?!. İşte ona da GGC cevap verir..

***

MEVZU KABİLİYET!…

Evet ya; mevzu “kabiliyet mi, yoksa kabiliyetsiz birinin tercihi mi?!” Vallahi bu konuda; biraz “insafsızlık” söz konusu gibime geliyor.. Fena kızılıyor, Akşener hanımefendiye!.. Ben bile.. İyi de, onun aradığı Cumhurbaşkanı Adayı “çok yüksek kabiliyetli vasıflara” sahip biri değil ki!.. Kaldı ki, Kemal beyin de öyle bir gayreti söz konusu değil ki?!

***

Onun için, Akşener’in derdini iyi bilir.. Yüksek yetenekli, becerikli, işin ehli, liyakat sahibi; bir adayın peşinde değil.. Yeter ki; “seçimi kazanacak biri olsun.”.. Hepsi o.. Yoksa, kendini neden geri plana bırakır mıydı?!.? Ya da- Kemal Bey’in “aksiyonel adaylık” hamlelerine “alerji duyar” bir tavır ortaya koyar mıydı?!.. Mesele, “kazanalım da ne olursa olsun?”…

***

Eee; işin bir de “seçilmesinden sonra ki” merhale var!.. Beceriksizliğin malum faturası; “evlat sen bu işi beceremedin, çekil” sözüne biat edicilik de var.. Ya mızıkçılık yaparsa, ya kabiliyet noktasında bir damar, kabarırsa!.. Gel de çık işin içinden… Kestirme yol, uçuruma döner!…

***

Söz kabiliyetten açılmışken!.? Bir kaç gündür konuşuluyor, merak edeni de çok.. İşte merak edenlerden Hakan.. Sormuş Kemal bey’e “bu adaylıkla alakalı ısrarın neden” diye?!.. Daha açık ifadeyle; dün çok ısrarlı değildin, bugün neden “haşin ve hırçın bir ısrar” vaki…

***

Öyle ya; Ekmeleddin’e “gel diyen” sen, Muharrem’e “Muharrem gel buraya” diyen sen!.. O günlerde hiç de hırs yoktu, ısmarlama vardı!?. Bugün “ısmarlama” dış eksenli, ama “hırs” evden!.. Ha gayret!…

***

SOYLU’NUN FETÖ SORULARI…

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu önceki akşam canlı yayında izledim.. Özellikle, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “FETÖ” odaklı sorular sıraladı.. Yanıt ver diyerek… Ki daha önce de bir kaç kez, benzer soruları ikmale getirip, “yanıt istemişti..” Ama bu kez; farklı bir üslupla, isimler ve yer zikrederek, aktardı…

**

BİRİNCİ SORU.. Ekim 2013'te Kılıçdaroğlu, bir diş hekimi muayenesine gidiyor. Orada Mustafa Yeşil var. Gazeteci Yazarlar Vakfı'nın başkanı. Orada oturuyorlar, bir kişi daha var. Pensilvanya'nın talimatı ve bilgisi dahilinde oradalar. Kendisi gidiyor koşa koşa. Kılıçdaroğlu orada birçok şey konuşuyor ve nihayetinde 'Sizin bir mesajınız var mı?' diyor. 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' diyor benim vereceğim mesaj. Yetmiyor, orada bir isim veriliyor. 'Şu adamın İzmir ilinden şu ilçeden Belediye Başkanı olmasını istiyoruz. Ricamız var, size uygun bir insan' diyorlar. Sonra o kişiyi İzmir'de il başkanı yapıyorlar, sonra da milletvekili yapıyorlar. Bedri Serter, isim veriyorum. Kılıçdaroğlu çıksın desin ki 'Hayır'.

Aynı isim üzerinden CHP Genel Merkezi'nden 'Pelsilvanya'ya geçmiş olsun mesajı' iletildi. Daha sonra oradan aradılar. Dediler ki' ismini yayınlayacağız.' Sonra döndüler 'şimdilik olmasın.' dediler.

***

İKİNCİ SORU…

Milletvekilinin Külliye'ye gittiğini ve para aldığını bunun üzerinden siyaset inşa edeceğini söyledi mi söyledi. Kendi parti üyelerini de töhmet altında bıraktı. Peki kim olduğunu açıkladı mı? Açıklamadı.

***

ÜÇÜNCÜ SORU.. Ünal Çeviköz, altılı masadan çıkan ilk bildiriyi bir Avrupa Büyükelçisine gönderdi mi? Büyükelçiye sizin altılı masanın ilk bildirisini redakte ettiriyor. Ya bu ortaya çıkarsa millete ne diyeceksiniz. Geleceğinizin pazarlığını Avrupalı büyükelçiyle oturduk konuştuk mu? Anayasa'yı, birinci seçiminden sonra ikinci seçimin nasıl olacağını, adayların nasıl olacağı, bütün bu safhaları bu metin üzerinden değerlendirdiler. Kemal Kılıçdaroğlu gönderdi mi göndermedi mi? Sen bu iddiayı söyle. Sana sorarlarsa da "inkar edersin" demekle olmaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti. Bize kim oyun kurarsa o oyunu bozarız. O ülkenin İçişleri Bakanına da bunu söyledim. Senin Büyükelçin böyle bir şey yaptı.

***

DÖRDÜNCÜ SORU…

MİT kumpası belgelerini Enis Berberoğlu'na nasıl verdin? Sana bu belgeleri kim getirdi? Yine maskeli kişiler mi getirdi?

BEŞİNCİ SORU… Bir tehdit aldığın için mi adalet yürüyüşüne başladın. Aslında adalet yürüyüşü kendini kurtarma yürüyüşü müydü?

* * *

GÜNÜN SÖZÜ

Her şeyi deneme imkanına sahip olabilirsin, ama yapabildiğine odaklanman başarıdır…