REKTÖR KARAKOÇ’UN DEDİKLERİ..

Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakoç.. Önceki gün sabah kendisiyle, sohbet ettik.. Malum iki mevzu hal-i hazırda, üniversite gündeminden düşmüyor.. Daha doğrusu, kentin üniversiteyle alakalı gündemini yoğun bir şekilde meşgul ediyor.. Biri Hukuk Fakültesi taşınsın mı taşınmasın mı, diğeri de üniversite arazilerinin imara açılmasına dair “rant temini var mı yok mu” muamması… Rektör Karakoç’a göre durum şu..

***

HUKUK FAKÜLTESİ.. İki yıllık bir mevzu. Bina erken bitirildi.. Fakülte taşınacak. Hocaların ve öğrencilerin bir kesiminin, ittifakıyla bu karar alınıp uygulamaya konuldu.. Öğrencilerimizle aramıza kimse girmesin.. Karşı çıkan, 50-100 öğrenci.. Gerekçe, fakültenin “hafızası burası..”  Onlar da zamanla; mevcut binalarına alışacaklar?!…

***

ARAZİLERİN İMARI.. Tarım ve orman arazisini imara açmış değiliz. İmara açılan arazi, sağında, solunda, binaların dikildiği, evlerin yapıldığı yerlerdir. Satışı da, kiralaması da, şeffaf şekilde yapılacaktır. Yasalar ne diyorsa o!… Bizim tez elden, iki hastane binası inşa etmemiz gerekir. Çünkü, mevcut bina ömrünü tamamlamıştır,,

***

İki meseleye verilen yanıtlar noktasında; Hukuk Fakültesi'nin taşınmasına ilişkin ortaya konulan gerekçeler açısından, “üniversiteyi haklı” buluyorum.. Ancak, Hukuk Fakültesi öğrencilerinin de ortaya koyduğu gerekçelerin makul yönleriyle istişare odaklı, çözüm sağlanabilir.. İlk gün ifade ettim; “ne rektörlük ne de öğrenciler” mevcut hale, “bizim dediğimiz dedik” demekten vazgeçmeli..

***

Gelirsek, arazilerin imarı noktasında, anlatılanlara verebileceğim gözlem çıkarım şu oldu.. Yanıtlara; “tatmin olduğumu” söyleyemem.. Çünkü, çekinceli haller çok…Özellikle, “ticari bir düşünce” hakim.. Ki önceki yönetimlerin bu yöndeki düşünceleri; üniversiteyi çok yönlü bir şekilde “talan alanına” çevirdi.. Nitekim bugünkü idare, “arazilerin sağında solunda villalar” dikildi, söylemi geçmişin eseri olsa gerek!..

***

Burada, “işgal altındaki” sözde kiralık arazilerin de akıbetinin “arazi mafyasının” tekelinde olma hali de, ayrı bir garabet halin isyanını içeriyor.. Çünkü, 4 ayrı yapılan “kiralama ihalesinin” iptali de, bunun bir göstergesi!.. Ne diyor işgalciler; 20 yıldır burayı biz işletiyoruz, “kimseye kaptırmayız, idareye de teslim etmeyiz.?” Ne diyeceksin, yola ticari anlayışla çıkarsan; “rant çarkına” düşmüşsün demektir!… Galiba Dicle Üniversitesinin koca 27 bin dönüm araziye sahipliğini, “sahipsizleştirecek düşünce de bu olsa gerek!..”

***

GAZİ YAŞARGİL..

Hal-i durumu nice mi; Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi!?.. Ne yazık ki, hiç de sağlıklı değil.. Bir ay olacak, hala “atanmış bir başhekim yok..” Neden mi acaba!.. Daha bir kaç ay öncesine kadar; “buraya başhekim olabilmek için” kimler sıraya girmedi ki!.. Kimler kimleri “kartvizit” noktasında, sunmadı ki.. Şimdi ne oldu da; “kimse başhekimlik libasını giymek” istemiyor!..

***

Arıza başhekimlik koltuğunda mı, çevresel etkiden mi, yoksa bir üst makamın çekincelerinden mi!?.. Tabi, siyasi ve ideolojik “çekişmeyi de” gözardı etmemek gerekir.. Parti teşkilatı, kendini nerede konumlandırıyor.. Her ne ise; hastanenin son durumu hiç de, “tekin ve sağlıklı” değil, bedelini kent halkı ve sağlıkta hizmet isteyen vatandaşlar ne yazık ki ödüyor!!!..

***

Başhekim yardımcıları da, atıl konumda kendilerini görüyorlar.. Kadro boşluğu mu sözleşme yenilenmemesi mi?.. Çalışmayan cihazlar mı, hizmet vermede imtina eden üniteler mi, acil ve polikliniklerdeki motivasyon düşüklüğü mu?.. Yani; koca bir hastane kendi haline ağıt yakıyor; ben ne haldeyim diye?!… Yazık ki ne yazık!…

***

YAKIŞMIYOR BU KENTE!…

Diyarbakır’ın Gurme Fuarı'ndan yansıyan; o renkli, hoş duygu yüklü atmosfere gölge düşüren kurum temsilcilerinin arasındaki “soğukluk” hiçbir şekilde; yakışmadı, yakışmıyor da!!!.. Siyasi mi, kişisel mi, başka bir neden mi, kaynaklı bilemiyorum bu esen soğuk rüzgar!!.. Ama, kent idaresinde “seçilmiş veya atanmış” her kim olursa olsun; “birbirini ötekileştiren fikriyatın ve tavrın” içerisinde olmamalıdır…

***

Çünkü bu şehir, böylesi anlayış ve aklın “hegemonyası” altında geliştirilen vesayetlerden çok çekti.. Çok ağır bedeller ödedi.. Çok şeylere maruz kaldı.. Huzuru ve güveni sarstı.. Geçmişten çıkarılacak bir ders-i ibret noktasında yaşananlara, diyorum ki beyler hal-i vaziyet yakışmıyor!.. Kendi kişisel “ihtiraslarınıza” ne bizleri, ne bu kenti, ne de oturduğunuz koltukları; heba etmeyin!…

***

Sizin, bu kenti “kurban” etme hakkınız olmadığı gibi, yapma lüksünüz de yok!…Ve bilinmelidir ki; “siz böylesi soğuk atmosferler” yarattığınız sürece, kerameti kendinden menkul mankut fırsatçılar ortalıkta cirit atar.. Ki atıyorlar.. Kendilerini birer kurtarıcı olarak, lanse edip sizin ve kent ahalisiyle aranıza; “buz dağları” inşa ederler.. Ve bir zaman sonrası, bilimum atıl hale gelmiş olduğunuzu görürsünüz..

***

Nitekim önceki gün fuardan gelen resimlere baktığımda, “ipleri nasıl da kendilerine doğru çektiklerini” gördüm.. Onun için, estirilen bu soğuk rüzgarların bir an önce sonlandırılması gerekir.. Kimsenin kimseden alacağı bir “kan davası” yok… Vaziyet, domino taşına dönüşmeden, bir uzlaşı noktası oluşsun.. Çünkü bu seyir, hem size, hem bize hem de bu kente yazık ediyor..

***

BRAVO ASLI BAYKAL..

Ne diyor Aslı Baykal, teröre dair sergilediği tavrıyla..  Özellikle, yaşanan terör saldırılarının “failleri ve perde arkasındaki” yapılardan söz etmekten imtina eden, zatı siyasilere ilişkin..

***

Diyor ki; “—‘Terör saldırıları iktidara yarıyor’ gibi söylem üreterek devleti ve kurumlarını zan altında bırakmaya çalışıyorlar. Siz de terörle mücadele edin o vakit size de yarasın. Bir maniniz mi var?”..

***

İşte bu ifade, bugünkü mevcut siyasi duruşa salt değil.. Türkiye’nin yarım yüz yıllık yaşanan ve yaşatılan hal-i durumuna muhalefetin sergilediği tutumun, özetini içeriyor.. Bravo Aslı Baykal.. Denir ya, babasının kızı!…

KEMAL BEY’İN KERAMETLERİ!…

Evet ya, adam keramet sahibi!.. Aylar önce bahsetmişti; Türkiye güvensiz bir ülke.. Siyasi cinayetler işlenecek..” Ha Kasım’da “bomba patlayacak” diye de bir laf etmişliği oldu.. Ne söylese çıkıyor mübarek adamın!.. İnşallah bu sefer çıkmaz, “bombalar da patlamaz?”..

***

Sınırlarımızdan ülkemize teröristlerin geçtiği yönünde de kehanet üretmişti.. Ne demişti; “sınır namustur..”  Şimdi “iktidara gelme” kehanetinde bulunarak, “Biz geleceğiz. Sınırdan kuş uçurtmayız. İki yıl içerisinde Türkiye’de bir tek “mülteci” bırakmayacağız, AB anlaşmasını feshedip, hepsini ülkelerine göndereceğiz..”

***

Ne diyelim, adam kehanet sahibi!.. Her şeyi biliyor, ve dediği çıkıyor. İnşallah bombalar noktasında dediği çıkmaz da, diğerlerine Allah kerim diyelim!.. İyi ki, ABD’nin ülkenin idaresine ve siyasi yönetimine gelecek gibisinden bir kehanette bulunmuyor.. Ya derse!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Biliyoruz, yüreği temiz olmayanın, anlayışının da kıt olduğunu!