YANLIŞ İLİKLENEN SİYASİ DÜĞMELER?…

Denir ya ilk düğme yanlış iliklenirse; gerisi hepsi yanlış iliklenmiş olur!!!.. Şu “Hanım Kızımız” lafıyla başlayan siyasi günlük tartışmalar da aynen bu minvalde; işlem görüyor…. Hiç de ahlaki bir seyir içermiyor.. Her şey “akla ziyan” bir rotada, biri ötekini tetikleyerek vaziyeti zıvanadan çıkarıyor..!… İki taraf da vahim şekilde, bu millete karşı “ayıp” ediyorlar!…

***

İktidar da, muhalefet te!.. Ve iki tarafın “trollerinin” kışkırtmalarıyla mürekkep yalayıcı dostlar da, aynı faka yakalanıyorlar.. Günlerdir birbirlerine laf yetiştirmenin gayretiyle!… Eee; boşuna söylenip durmuyoruz şu siyasilerin “tuzu kuru” diye ahali umurlarında mı?!!.. Öyle ya, umurlarında mı, ahalinin “ekonomik krizle” cebelleşip durduğuna!..

***

Kimin umurunda, iş, aş yoksulluğuyla, perü-perişanlık yaşanıyor..  Hayat pahalılığı.. Fahiş fiyat serbestiyeti.. Çarşının, pazarın, evin, mutfağın yangın yerine döndüğü.. Ev fiyatlarının uçtuğu, kiraların önlenemez tırmanışı.. Dolar ile Euro’nun eşitlendiği.. Enflasyonun, canavarca, sürekli büyüme gösterdiği!..

***

İşçinin emeklinin, “açlığa, sefalete” mahkum bırakıldığı.. Ya da toplumsal çürümüşlüğün; gırtlağa dayandığı!… Huzurun, güvenin, istikrarın, sağlığın, selametin zerre-i miskaline, insanların muhtaç olur hale geldiğine!.. Çaresizliğe boyun eğen halk durumuna gelinmesi!..

***

İşte sokakların hali!.. Enva-i suç çeteleri türemiş.. Her sektör kendisine özgü mafya yaratmış.. Şiddet, gasp, soygun, hırsızlık, rüşvet, suistimal sıradanlaştı.. Eskiden terör vardı, kendisine özgü kurtarılmış alanlardan söz ediliyordu.. Ama bugün terör yok; her sokak, mahalle, bölge “çetelerin” kontrolünde!…

***

Uyuşturucu, fuhuş, her şey bir “ticari” işleyiş misali bu çetelerin kontrolünde.. Ve; müdahalede ihmal haller var… İşte Diyarbakır’da esnafa olan, sosyal medyadaki “karamelek” denilen bir hesaptan, Diyarbakır’ın ekseriyetiyle “suç şebekelerine” yönelik, havada uçuşan iddiaları..

***

Kaç kez mevzuyu dile getirdim; irdelenmesi gereken önemli bilgi ve ayrıntılar var!.. Ve bu hesabın yakın takibe alınması gerekir.. Çünkü; İnsanlar “tavuk keser” gibi, seri cinayetler işliyor.. İster sivil, ister resmi “kimin gücü kime yeterse” misali; nüfuz gücü ve kendisine özgü ihdas ettiği sözde kanunu işliyor..

***

Maneviyatın zerresi yok!.. Saygı mı, sevgi mi, büyük, küçük, yaşlı, kadın, çocuk, anne, baba!. Aile denilen kurum, “İstanbul Sözleşmesi” gibi, batı ve batıla odaklı anlayışın egemenliğiyle; bertaraf!.. Yani travmatik bir hayat, yaşamın her kulvarına “sirayet” ettiği gibi kılcal damarlara işlenmiş durumda!…

***

Zamanı, “Diyarbakır ahalisinin, Dicle akar biz bakarız” misali hiçbir icraatta bulunmayarak, boşa harcıyoruz!.. Kısacası; dayatılan yaşam, mahkum edilen solunan atmosfer halkı “canından bezdirir” noktaya geldi, çünkü yaşamın her kulvarı “tuz kokmuş” şekilde!…

***

Eskiden derdik ki, “et kokarsa tuzumuz var” ama şimdi, tuz kokuyor!.. Yani gidişat, hiç ama hiç hayırlı bir görüntü vermiyor.. Çark kirli ve yanlış yöne dönüyor.. Adam “yolsuzluk ve usulsüzlük, rüşvetten” yargılanıyor, ceza yerine mükafatlar, “yeni makamlar” tanzim ediliyor!…

***

Baksanıza, devletin Kaymakamı büyük bir keyfiyet içerisinde “koltuğunu da, yetkilerini de, kurumun imkanlarını da” Alibaba çiftliği misali kullanabiliyor…Zat-ı na muhterem bununla yetinmiyor.. İşte, Batman’ın Gerçüş Kaymakamı Sever Sinanoğlu zatı!… Alkol almış mı, olmamış mı bilinmiyor, ama 27 promilli şekilde, makam aracını kendisi, “hiçbir hakkı, hukuku, yetkisi olmadan direksiyona geçip kullanıyor.. Ve “o haliyle, yola çıkıyor… Yeni, resmi bilgilere göre doğum yeri Diyarbakır ama ailesi için mi, başka iş için mi yola çıkıp Diyarbakır’a gelmek istiyor…

***

Bismil ilçesi girişine geldiğinde, ışıklarda karşıdan karşıya geçen 13 yaşındaki çocuğa çarpıp ölümüne neden oluyor.. Öyle ki, hızını alamıyor karşı şeride geçip, ışıklarda bekleyen araçlara da bindiriyor.. Tutulan raporda, 27 promil alkollu deniliyor!.. Kuşku götüren bir durum..

***

Niye derseniz!.. Bu oran, trafik güvenliğini tehlikeye sokacak oran değil.. “ Gazlı içecek veya tüketilen gıdadan kaynaklı olabiliyor..” İşte bu oran üzerine Kaymakam ifadesinden sonra, “hiçbir şey olmamış, bir ölü, bir yaralı” ardından bırakmamış gibi, serbest bırakılıyor..

***

Bir gün sonra Nöbetçi Savcı duruma itiraz ediyor!.. “Kasten trafik güvenliğini tehlikeye sokmak, taşıt kanununa muhalefet etmek, taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak” suçundan tutuklanması gerekir diyor… Asliye Ceza kabul ediyor, Sinanoğlu tutuklanıyor.. Bakanlık da açığa alıyor.

***

Bundan sonra, hukuk nasıl işler, adalet nasıl tecelli eder bilmem!.. Ama dedesine “Kurban Bayramı” ziyaretine giden, marketten dondurma alıp eve dönerken alkollü kaymakamın trafik canavarına yakalanan Muhammed Çelik’in babasının çığlığı var.. Murat Çelik.. “Adalet istiyorum, hukuk istiyorum?”

***

Burada, bazı art niyetlilerin ortaya attıkları fikri beyanların aksine, Diyarbakır Valisi Ali İhsan Su’nun “kazadan sonra, Çelik ailesini ziyaret edip, baş sağlığı dilemesi?” Önemlidir.. Takdire şayandır, ki bölgemizin ulvi kültürünün gerekliliğidir.. Ne diyor Çelik’in babası, “Allah razı olsun Valimizden, bizi yalnız bırakmadı?…”

***

Evet, ülkede birileri yanlış yapıyor.. Ki yanlışın en tepesi de, ne hazindir ki kendilerini “milli iradenin temsilcileri olarak gören siyasilerimizdir?”.. Onlara bakıp da, kendine keramet üreten sivil hayat, resmi ve kamu otoritesi.. Ancak tüm bu tahribat ve erozyona rağmen; “vicdani hareket eden, insanlarımız, yetkililerimiz vardır?”..

***

Onun için, ivedi bir şekilde “yanlış, tahribat yaratıcı iliklenmiş düğmelerden” kendimizi arındırmamız gerekir!.. Ve bunu ilk yapacak olan da, siyasilerimizdir.. İktidarımız ve muhalefetimizdir.. Dikkat ettiyseniz bir kaç gün önce, 15 Temmuz hain darbe girişiminin sene-i devriyesiydi!.. Bir halkın; “demokrasi zaferi, kahramanlık destanıydı?”…

***

Peki, gösterilen alaka, halkın ekseriyetindeki yansımasını fark ettiniz mi?… Dikkat ettim de, pek bu noktaya değinen yok!.. Ki dost acı söyler kabilinde, laf edene de vakıf olmadım..? Nerde; 7’den 70’e insanların “demokrasiye, milli birlik gününe sahip çıkma” adına sokağa dökülme halleri?!.. Nerde, evlerde, balkonlarda, çarşıda, pazarda, esnafın işyerlerinde “bayrak asmalar?”..

***

STK’lar, Dernekler, Vakıflar, Cemaatler, beri yanda İşçi ve İşveren Sendikaları.. Çok ama çok büyük eksiklikler vardı; 6’nci yılında!.. Ve nerde; demokrasi nöbeti tutan o muhteşem “milli ve yerli” ruhun şahlanış, duygusu!.. Ki İstanbul’daki mitingde söyletmiyor değildi; “milli birlik gününe sahip çıkanlar bu kadar mı?”  Özetle dost acı söyler hakikatiyle soru şu…

***

“İnsanlarımız nerdeydi o gün!..” İşte bu ciddi ve vahimlik içeren ayrıntıları özellikle AK Parti kendi içinde; “özeleştiri” noktasında sorgulamalı, soruya yanıt bulmalı.. Aksi takdirde; iliklenen yanlış düğmenin serileriyle kaybeden kendisi olur; çünkü cezbedici bir görüntü oluşmaz hali durumu çirkin gözükür!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Eleştirinin, özeleştirinin olmadığı yerde, vesayetçilik ve putçuluk başlar!…