"YILIN ATATÜRKÇÜSÜ ÖDÜLLERİ.."
Hayda demeyin!.. Şaka değil.. Ben de yeni duydum ve öğrendim!.. Tabi sizin gibi de, ilk başta ben de şaştım kaldım… Olur mu ya; "Yılın Atatürkçüsü Ödülleri" diye.. "Atatürk" bu kadar mı satışa getirilir?..
***
Malum, "yılın, adamı, siyasetçisi, iş adamı, gazetecisi, yazarı, çizeri, akademisyeni gibi gibi" mesleki yönde "ehil ve liyakat" sahibi başarılı; "şahsiyetleri" onore, camialarını da motive etme adına, organizasyonlar yapılır!.. Ama "Yılın Atatürkçüsü"(!) bir ilk..
***
Demek oluyor ki, "Atatürkçülük de" artık ehil ve liyakat ölçüsünde bir mesleki mahirlik(!)… Yarışmanın mimarı, ev sahibi pek tabii Atatürkçü Düşünce Derneği… Yani ADD.. Fikir babası, Genel Başkan Mustafa Hüsnü Bozkurt..
***
Zat-ı tanır mısınız, tanımaz mısınız bilmem!.. Biraz tanıtalım.. Kendileri referandum evresinde, İzmir'den nara atmıştı.. "Evet oyu verenleri, denize dökeriz" demişti.. Ama "Mehter marşıyla geldi, İzmir marşıyla gitti.?"
***
Yani, iktidar muhalifliği haşin!.. Kemal Bey'in "muhalefetine" beş çeker.. Öyle ki, "Kovid-19 salgınının baş sorumlusu, müsebbibi Erdoğan'dır, AK Parti iktidarıdır" diyecek kadar; şuurlu(!) bir muhalif…
***
5-6 ay önce ADD'nin başına gelirken, bir de "ahkâm kesici" olmuş.. Demiş ki; "Hiçbir siyasi yapının, partinin arka bahçesi değiliz, olmayız.." Atatürk'ten beslenecek bir derneğin başında olacaksın, kurduğu Parti'nin arka bahçesi "olmayacaksın?" ne şeffafça!… Hele ki, CHP'nin Konya eski Milletvekili olduğunu da, dikkate almazsak!…
***
Peki, "Yılın Atatürkçüsü Ödüllerine" layık görülenler kim!?… Baktım.. İsimleri evirdim, çevirdim, sağına, soluna sopuna baktım!… Yahu akla gelebilecek, ahalinin gözü önündeki hiç bir gazeteci, sanatçı, yazar, çizer, düşünce üreten, akademisyen, yok!…
***
En önemlisi de!… "Akıl ve bilimi" önemsediklerinden dem vuranların aklına, ne Prof. Dr. Aziz Sancar, ne de genç mühendisliğiyle, Türkiye savunmasına çığır açan İHA ve SİHA'ların yaratıcısı Selçuk Bayraktar!…
***
Daha ötesi!.. Tıp alanında muazzam bir buluşa imza atmış bir hekimimiz, mühendislik yönünde harikalar yaratan bir mühendisimiz, ya da tarihsel başarılar elde etmiş bir sporcu bayanımız, insanlık için, yer küresi için, veyahut diğer canlılar için huzura getirmiş destansı bir icadı olan, kişi mi?!..
***
Maalesef, bir teki dahi yok!.. Genç nesilden biri bile yok!.. Ki bunlardan biri olmuş olsaydı, Atatürk'ün hedefinin ve isteğinin yanında, anılmasının kanıtını da tescil ederdi!… Ne yazık ki yok!?..
***
Seçilen "Yılın Atatürkçüsü" kim?… Terörle mücadeleyi "Sarayın savaşı" diyecek kadar, körelmiş zihnin fakiri, ülkenin ve milletin "hasmı", milli irade temsiliyetini hakir gören, kendi düşüncesini kutsayan, tekçi şahsiyet Ataol Behramoğlu..
***
Eee müstevlilerin fonlandığı, dernek, medya, fikir sahibi sözde şahsiyetlerdir, Atatürk'ü bu kadar fütursuzca ve şuursuzca, "kendilerine" libas yapan.. Sahtekarca, "Yılın elemanı" seçilir gibi, sözde "Atatürkçü" seçiyorlar…
***
MÜBAREK GÜNDE, MÜBAREK ADIM!…
Diyarbakır Söz'ün dünkü manşet haberinin; "ana başlığı" böyle idi!.. Manevi yönü öylesine büyük, öylesine değerli ve öylesine tarifi mümkün olmayan bir duygu seli oluşturuyor ki, der demez insan "Nerden nereye gelindi" diyor!…
***
Dile kolay!.. 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı.. Ki, artık 8. Ana Jet Üs Komutanlığı.. Daha bir kaç yıl öncesine kadar; "Laiklik, Atatürkçülük" adı kullanılarak, İslam’ı hiç bir değere "ab-ı hayat" tanınmıyordu?!…
***
Başörtülü, türbanlı.. Ya da muhafazakar giyimli.. Bırakın, burada görevli asker ya da sivil çalışanın, annesi, babası, ablası, yakını "içeri" girsin.. Ki, Eşi dahil olmak üzere; yasaktı!.. Var olan peruk takardı!.. En sıradan temizliğe gelen kadın bile illa ki "seküler yaşamı" benimseyen olması gerekirdi!…
***
İnsanlar ibadetlerini gizli yapardı.. Komuta kademesi fark etmesin.. Edilen farklı gerekçeler gösterilir, ya da YAŞ kararları kapsamında "irticacı" yaftası yapıştırılarak; "meslekten ihraç" edilirdi!…
***
Hatırlıyorum!.. Dönemin İl Valisi Efkan Ala'nın tertiplediği 29 Ekim Resepsiyonunda davetliler arasında Şehit Yakınları Derneği Başkanının eşinin başörtülü olduğu için, 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığında katılım gösteren askerler, "resepsiyonu" terk etti.. "Protesto" mahiyetiyle!…
***
Bir dönem haber merkezimizde sayfa editörü olarak çalışan Ömer isimli bir genç, "Engelli Memur" kadrosundan, 2. Taktik'te işe başladı.. Daha bir yılı dolmadan, kendisini ziyarete gelen ki polis eşi olan annesinin başörtülü olduğunu fark eden komutanları, "işten" çıkardılar!…
***
İşte böylesi bir tahakkümden bugüne gelindi!.. Önceki gün, Komutanlığın içerisinde lojmanların da yanı başında, 500 kişilik bir caminin temeli atıldı.. Kur'an-ı Kerim Tilaveti okundu, kurban kesildi, dua edilerek, ilk kazma vuruldu. Aldığım bilgilere göre; 11 Ay'ın sultanı mübarek Ramazan-ı Şerif'in ilk gününde, yani Haziran ayında "ibadete" açılacak…
***
Cami tüm müştemilatıyla, hayırseverler tarafından, komutanların girişim ve organizasyonlarıyla ikmale getirilmiş!.. Ve temel atıldığı gün de, Mübarek Üç Ayların başladığı, gün!.. "Mübarek günde, mübarek adım" bundan ötesi olamaz..
***
Türkiye binlerce yıllık tarihinin, kültürünün, medeniyetinin ve İslami kimliğinin, değerlerinin "özüyle" buluşup, kendi oluyor.. Batılın, batının, ya da 'Laikliği ve Atatürkçülüğü" şoven anlayışlarına, seküler hayatlarına "libas" eden, tahakküm ederek, bin yıllık geçmişi unutturmak isteyen anlayışlara "dur diyor, artık yeter diyor.."
***
Özü itibariyle 8. Ana Jet Üs Komutanlığındaki Cami’nin inşasında, emeğe geçen ve geçecek olan herkese kadım şehrin bir evladı olarak; teşekkür ediyorum…
***
Çünkü yıllarca, buradan çok ama çok şikayetler, serzenişler, tepkiler aldım.. "İbadetlerimizi yapamıyoruz, yapacak yerimiz yok" diye!… Darısı, diğer üstlerimize, kışlalarımıza diyelim!!!.. Hayırlı olsun..
***
CAMİLERİMİZ..!
Ne hazindir ki,
Öylesine cahillerimiz,
Öylesine dinden ıraklarımız,
Öylesine, bencil, kısır ve dar düşüncelilerimiz..
Öylesine, trollerimiz..
Öylesine, kifayetsizlerimiz var ki akla ziyan!…
***
Yahu arkadaş…
Camiler salt beş vakit, "namaz kılınması" için açılan ve kapanan yerler değil ki!…
Ne diyoruz; Allah'ın evi…
Cami bir evdir…
İşin adabına göre, sohbet edilen, konuşulan, istişare yapılan yerdir Cami!..
Taziyelerin kabul edildiği yerdir..
Gerektiğinde, düğün bile yapılır..
Barınaktır…
Özetle, "sosyal faaliyetlerin" yapılabileceği bir alandır!..
***
Yemek de yenilir, çiğköfte de yoğrulur!…
Cami cemaati dahil..
Müezzin de, imam da…
Kendilerine ait müştemilatta bir araya gelip eğlenebilir de!…
Çocukların, gençlerin buluştuğu ve buluşması gerektiği yerdir cami!..
***
Ama gel gör ki!…
Tekirdağ'da bir camide, cami imamı ve müezzin kendilerine ait "istirahat" odası, yani müştemilatta çiğköfte yoğurdukları için..
Bazı resimleri paylaşıldığı için..
İşgüzar bazı gazetecilerimizin de "Camide çiğköfte yoğurdular, türkü dinlediler" başlığıyla, kızıl-kıyamet!!…
Vay da vay!...
***
Her ne kadar, "namaz kılınan, minberin bulunduğu" yerde değil, müştemilatta çiğköfte yoğrulmuş denilip, yalanlansa da!..
Ne yazık ki, "ahkam kesicileri" durduran olmadı!...
Ama diyeceksiniz ki, hal-i hazırda "din konusundaki cahillere" prim veren var ki, "utanmazlar?"…
***
Neyse!..
Benim diyeceğim, "imamın çiğköftesine" onca kalem sallayanlar..
Bin dereden, su taşıyıp cehaletlerinin değirmenini döndürmeye çalışanlar "iki satır" 8. Ana Jet Üs Komutanlığında inşa edilmeye başlanan 500 kişilik "Cami" için de, "nerden nereye gelindi" diye, yazsa!…
Ama nerdeee!…
Elinizi camilerin üzerinden çekin, bakın "camiler nasıl da cıvıl cıvıl dolup, taşıyor?"…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Gençliği anlamaz hale gelmişseniz, dünyadaki işiniz bitmiştir demektir.
***
HAYIRLI CUMALAR…