BU DÜNYADAN BİR SEZAİ KARAKOÇ GEÇTİ
Diyarbakır Ergani’li yazar, şair, düşünür Sezai Karakoç’u ölümünün seneyi devriyesinde rahmetle anıyoruz.
Döneminin imkânlarından ötürü siyasal bilgiler fakültesi okumak zorunda kalsa da gönlü yazın ve edebiyatla dolup taşmaktadır. Nitekim bıraktığı eserler bunu ispatlıyor.
Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Genellikle şiirleriyle anılır bilinir lakin edebiyat denemeleri, İslam ideolojisi, alim incelemeleri, tiyatro, deneme, hikaye, belgesel ve röportajlara ömrünün büyük bir kısmını adamıştır.
“insanlığın dirilişi” adlı eserinde din, siyaset ve edebiyat ile ilgili düşünceleriyle ideolojisini ortaya koymaktadır.
Karakoç, dini bir nesne gibi değil, hayatını yönlendiren bir özne gibi ele almıştır. Dolayısıyla dine olan yaklaşımında sübjektif tavrı ön plandadır.
Onun bu tavrı, onu dini bir nesne gibi ele alan diğer sosyal bilimcilerin çoğundan ayırmaktadır.
1960 baharında bir “siyaset, düşünce ve edebiyat dergisi” olarak nitelediği Diriliş’i çıkarmaya başlar.
27 Mayıs ihtilalinin arifesinde çıkan dergi, Nisan ve Mayıs aylarında iki sayı çıkmış ve ihtilal yüzünden yayına devam edememiştir.
Sezai Karakoç, 26 Mart 1990 tarihinde kurduğu Diriliş Partisi veya DİRİ-P ile siyasi arenaya da girer.
“Yapı taşları ve kaderimizin çağrısı” eserinden alıntı;
- Kaybettiğimiz, düşümüz, umudumuzdur. Bir düş ki, gerçekten daha gerçek olmak zorunda.
- İster miladi, ister hicri olsun yıllar gelip geçiyor. Geri gelmeyecek bir vakti kaybediyoruz.
- Her kaybı zamanla telâfi edersin ama zaman kaybını ne ile telâfi edeceksin?
- Sabır, imanın ve dinin belli başlı unsurlarından sayılmıştır. Ancak, sabrı hareketsizlik, tembellik, zulüm ve istismara boyun eğme şeklinde anlamamak gerekir.
Karakoç'un 'Samanyolunda Ziyafet' eseri, ramazan aylarında, farklı dergi ve gazetelerde yazdığı oruç üzerine yazılarından oluşmaktadır.
Tabi ki günümüz sözde hocaları gibi orucun neleri bozacağı yazmak gafletinde bulunmuyor.
Varlık ile metafiziğin iç içe oluşuna gönderme yapıyor, bilimsel, kültürel ve toplumsal tespitlerde bulunuyor.
Düşünceleri tekdüze satırlardan ibaret değil, her satır bambaşka boyutlarla tekrar tekrar düşünmenizi sağlıyor.
2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca her yıl verilen ''Kültür ve Sanat Büyük Ödülü''nü Şair-düşünür Sezai Karakoç'a verildi.
Tören istemediği, sadece plaketin adresine gönderilmesini talep ettiği ve para ödülünü de bakanlığın tasarrufuna bıraktı.
Tarihler 2011’i gösterdiğinde; Cumhurbaşkanlığı edebiyat ödülüne layık görüldü, lakin bu ödülü de almaya gitmedi. Hem plaket hem para ödülünü nazik bir üslupla reddetti.
Zihnini kısır görüşlere mahkûm etmemek adına yunan felsefesinden, batı edebiyatına, Hristiyanlıktan, Museviliğe birçok fikir, akım, din ve dünya tarihini de hatmetmiştir.
Mona Rosa ve Ey Sevgili şiirlerinin benim methiyelerime ihtiyacı yoktur. Dünya çapında çevrilip okunmaktadır.
“Köşe” şiirinden mısralar bırakıp, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı