DEPREM ANALİTİĞİ
Deprem gündeminden çıkamıyorum çıkmak istiyorum ama başaramıyorum.
99 gölcük depreminde çocuktum, 2011 van depreminde ateş buraya düşmediğinden bu kadar sarsılmamıştım.
2023 yılındayız marsa mısır ektiler lakin hâlâ depremi önceden kestirecek teknolojik mekanizmamız yok. Depremleri nelerin tetiklediğine dair de elle tutulur kesin veriler yok.
GÜNEŞ VE AY TUTULMALARI
Ama kesinlikle gökyüzündeki hareketlerle ilişkili. Hatırlayan olur 11 Ağustos 1999 da Türkiye’den de gözlemlenen tam bir tutulma gerçekleşti.
17 Ağustosta da 7 şiddetinde gölcük merkezli deprem…
29 mart 2006 da yine güneş tutulmasının ardından Asya ülkesi olan Endonezya da deprem yaklaşık 6 bin kişinin ölümüne sebep oldu.
Bunun örnekleri çoktur sıralanır gider, tam bir kesinlik yok çünkü her yıl güneş tutulmaları oluyor ve bazen es geçtiği de oluyor.
Güneş ve ay tutulmalarının depremle ilişkisi üzerinde yıllardır çalışılıyor. Ama kesin veri yok.
Doğal afeti önceden belirleyemiyoruz gelelim kontrol altına alma çalışmalarına.
Türkiye bu konuda sınıfta kalıyor çünkü bunu düzeltmek için şehirleri yapboz gibi baştan yıkıp yeniden yapmamız lazım.
SIVI ZEMİN
Ovaların üzerine şehirler kurmuşlar, bataklıkları kurutup yerleşim alanı yapmışlar. Zemin gevşek olunca bina ve malzeme sağlam dahi olsa tutunamıyor.
Antakya amik ovası Süleyman Demirel döneminde kurutulup yerleşime açılmış. Yapı zemin ilişkisi yok sayılmış. Bugün yerle bir.
İskenderun’un da zemini balçık toprağı alüvyonlu tıpkı İzmir Bayraklı da olduğu gibi. İzmir bayraklı geçen depremde en çok hasar alan üzerinde yaşanan kocaman bir ilçe.
Nitekim Hatay da ki felaket tablonun ana sebebinin zemin sıvılaşması olduğu tespit edildi.
YAPILAR
Diyarbakır fay hattında değil zemininde kaya olduğunu söyler büyüklerimiz, ama depremden nasibimizi aldık bu sefer zemin sağlamdı ama yapılar çürüktü.
Zincirin tüm halkalarının sağlam olması gerekli. Bir yer yerleşim alanına açılıyorsa vicdanlı bilgili bir hükümet,
bilinçli jeologlar, geo teknik mühendisler, mimarlar, inşaat mühendisleri ve müteahhitler gerekiyormuş hem de tüm zamanlarda.
Biz Türkiye’yiz nerden bulacağız bu kadar bilinçli işin erbaplarını illa ki fire veriliyor.
O firelerde bazı masumların canına mal oluyor.
Yıkılan binaların % 80’nin 1999 öncesi ve yapı denetimsiz olduğu da gözlemlendi.
Tabi bu günah çıkarma söylemi olmamalı, 6 bin yıllık surlar hala ayakta.
Cahilliği üzerimizden silkeleyebilirsek ölüm kader olmaktan çıkacak bizim için.
Soralım kendimize kaçımız ev alırken müteahhide depreme dayanıklı raporunu soruyor.
Kaçımız yapı denetim firmasının belgelerini görmek istiyor. Duvar kâğıdının rengine, dolapların kulpuna bakıyoruz ama.
SİSMİK İZOLATÖR
Son olarak da haftalardır konuşulan Japonların tekniği olarak bilinen sismik izolatör den bahsedeyim.
Raylı bina sistemi, yapıların altına konuşlandırılan silindirler sayesinde çöküşleri önleyen sistem. Mimar Sinan sismik izolatörü Türkiye sınırlarında kullanan ilk isim.
Şimdi söyleyin bana biz ileriye mi gidiyoruz yoksa geriye mi?
Peş peşe felaketler yaşıyoruz, pandemi ile bakteri virüs, aşı etkiler yan etkiler, derken tıbbi bilgilerimiz arttı.
Ekonomik kriz hemen herkesi ekonomist yaptı. Bi deprem analisti olmadığımız kalmıştı onu da olduk.
Zorluklar öğreticidir diye boşuna dememişler.
Görmediğimiz savaş kaldı onu da seçim zamanı görmeyiz inşallah.