DÜALİST BAKIŞ AÇISI
Felsefe tehlikelidir, düşündürür…
DÜALİZM; Herhangi bir alanda birbirlerine indirgenemeyen iki karşıt ilkenin varlığını ileri süren felsefi akıma düalizm denir.
Bu iki töz genel anlamda dişi–erkek, iyi–kötü, ruh–beden ya da aydınlık–karanlık, ateş su, eğri doğru gibi kavram çiftleridir.
Yazarken Aklıma her şey zıddı ile kaimdir, Cümlesi geliyor.
Örneğin düalist teoriyi varlık konusuna uyguladığımızda açığa çıkan görüşe göre varlık, birbirine indirgenemez iki temel tözden veya kategoriden oluşur. Örneğin beden ve ruh, insanın varoluşunu oluşturmaktadır.
Düalizmin din felsefesine uygulanmış hâli iki Tanrı’yı esas alan yaklaşımdır. Buna göre birbirine indirgenemez iki Tanrı mevcuttur.
Bu görüşe giden yol temelde kötülük probleminden ortaya çıkmaktadır.
Kötülük problemi, tanımı gereği mutlak iyi olan Tanrı’nın bu dünyada somut olarak gözlemlenen kötülükleri neden ve nasıl yarattığı ve bunun da ötesinde bu kötülüklerin neden var olduğu konusuna odaklanan bir problemdir.
Tabi ki bizdeki karşılığı iki tanrı değil Allah ve Şeytan’ın varlığıdır.
Üzerine düşündüğünüz de her şeyin ama her şeyin bir ikincisi bir karşıtı veya bir tamamlayıcısı olduğunu görürsünüz.
İçinde yaşadığımız fani dünyanın da bir ikinci perdesi var: ahiret.
Ünlü filozof Descartes’e göre iki tanrı değil yaratan ve yaratılan vardır.
Yaratılan tözler, kendi başlarına varlığa gelemezler, varlığa gelmek için Tanrı’ya muhtaç olan varlıklardır.
Olaylara ve konulara düalist bakış açısıyla yaklaşmanın kazanımları vardır.
Bu yöntem her türlü bilgiden şüphe duymak suretiyle yanılgılardan kurtulup sağlam bir temele ulaşmayı ve bu temele dayanarak doğru bilgilerin oluşmasına olanak sağlar.
Örneklendireceksek, her duyduğunuza her gördüğünüze inanmayın. Ne der hucurât süresi 12.ayet “zandan sakının”.
Bilgilerinizin sağlamasını yapın.
Düalizm bakış açısının tam anlaşılabilmesi için materyalizme değinmek gerekir;
‘Zihinsel olguların gerçek referansı nedir?’ sorusuna materyalizmin verdiği yanıt, genel olarak onların bedenimizin bir parçası olan beynimizin bir işlevi olduğudur.
Buna göre, zihinsel olguların doğasının ne olduğuna ilişkin bir soru, temelde beyinsel yapı ve süreçlerimizin doğasının niteliğine ilişkin bir soru
olduğundan tamamen bilimsel araştırmaların konusuna girer ve bundan dolayı da bu soru bilim tarafından yanıtlanmalıdır.
Dolayısıyla zihinsel olguların kaynağı insan bedeninin bir parçası olan beynin bir işlevi olduğundan bedenin ötesinde, onları insan beyninden ontolojik olarak bağımsız olan bir varlıkla açıklamak gereksizdir.
Materyalizmin tersine düalizme göre ise düşünce ve diğer tüm zihinsel etkinliklerin kaynağı, hiçbir şekilde beyin gibi maddî bir varlık olmayıp,
bedenle birlikte var olmakla birlikte ondan tamamen bağımsız olan ve maddî olmayan insanî bir öz veya kısacası ruhtur.
Yürümek için beynine komut verebilirsin, ya da herhangi bir eylem için fiziki uzuvlar yine fiziki olan beyin tarafından organize olur.
Tüm özü ve doğası soyuttan oluşan ve var olmak için hiçbir yere ihtiyaç duymayan ve hiçbir maddi şeye bağlı olmayan bir töz – ruh…
Tüm fizikçi ve bilim insanlarının ve dahi felsefecilerin dönüp dolaşıp takıldığı nokta. Tamamen soyut kavram ruh…
Sağlık noktasında da hastalıkların çözümü aranırken düalist bakış açısıyla yaklaşılır.
Kalp, mide, uzun ağrıları, deri döküntüleri ve daha bir çok hastalığın kaynağı araştırılırken önce biyolojik sorunlara ardından psikolojik sorunlara bakılır.
Türkçeye çevrilirken “ikicilik veya ikililik” anlamına gelen düalizm. Felsefenin ve içinde yaşadığımız hayatın temel yapı taşlarındandır.