HAZİRANDA ÖLMEK ZOR

Sokaktayım gece leylak ve tomurcuk kokuyor, yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam Haziranda ölmek zor…

Diyarbakırlı Şair, yazar, gazeteci Ahmet Arifin ölüm yıldönümünde kendisini aşk, rahmet ve duayla anıyoruz.

Çekmeden, canı çıkmadan, ayağına diken batmadan göçüp gidenlerde var dünyadan biliyorum. Hep merak etmişim bahtın neden rastlantısal olduğunu.

Çok çekmiş Arif hayattan, coğrafyadan, kimliğinden, gönlünden, politik güçlerden, sürgün günlerinden.

Gülmeyince gülmüyor işte insanın yüzü belki de o tercih etti o ışıksız kederli yolları.

1923 Hançepek doğumlu Ahmet Arif, çocukluk yıllarını Siverek ile babasının kaymakamlık görevinde bulunduğu Harran da geçirmiş.

Şiir yazmaya Afyon lisesinde öğrenciyken başlamış. Ankara dil tarih fakültesi felsefe bölümüne kaydolur lakin mezun olamaz.

Toplumcu, gerçekçi, Marksist estetik yazdıklarıyla tanınır arif.

1948 yılında şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmaya başlar.

Körsem, senden gayrısına yoksam, bozuksam, can benim, düş benim ellere nesi? Hadi gel ay karanlık…

palmiro isimli şiiri nedeniyle ilk göz altısını yaşayıp karakola alındı.

Sonraları merkez bankasında işe girer, hem eğitim hem memuriyete devam eder.

Takvim 1950 gösterdiğinde Türk Ceza Kanunu’nun 141. Maddesine aykırı davranmak savıyla tutuklandı. Bu daha başlangıçtı daha çok suçla yaftalanacaktı.

O yıllarda öksürseniz suçtu. Aydınların, şairlerin, gazetecilerin üzerlerine yıkılan suçlardan çoğu zaman kendilerinin haberi bile yoktu.

Bu arada hayatına meşhur aşkı Leyla Erbil girmiştir, ona abayı yakıp kara sevdasına bol bol şiir yazmaktadır.

Derdini doğrudan değil şiirler anlatmayı seçmiştir hep. Şiirlerinde yaşadığı dönemin politik izleri vardır doğal olarak.

O dönem Türkiye Kominist Partisine duyduğu ilgiden dolayı çok ağır bedeller ödemiştir.

Suskundur, karanlıktır, kayıtsızdır, her namlu, beni kurşunlar götürür kollarım vurulu gözlerim açık, şafakları taa şafakları kınalı tavşanlar suya inmeden ilk çığlıklarındayken martılar…

Zamanla her yazdığıyla başı belaya girdiğinden şifreli yazmaya başlar Ahmet Arif, lakin çoğusu sır olarak kalmıştır,  şair burada bunu anlatmak istedi diyememiştir sağlığında.

Cebinde beş kuruşunun olmadığı fakirlik çektiği dönemleri de olmuştur, çeşitli cezaevlerinde yediği işkencelerde.

Başkası ile evli olan Leyla Erbil’e de kavuşmak nasibi olmamıştır. 1967 de Ankara da tanıştığı Aynur hanımla evlenmiştir. Ve bir oğlu olmuştur.

Bugün Ahmet Arif denince herkesler deli gibi sevdiği Leyla’yı hatırlar ama eşinin adını anan yoktur düşünsenize, ne büyük bir acı o kadın için.

Dertli insanlarla hayatını birleştirenlere de acı bulaşır.

Arif’in tek kitabı olan “Hasretinden prangalar eskittim” 1968 de yayımlanır o gün bu gündür her kesimce hayranlıkla okunur.

Halk nezdinde sevmeyeni yoktur. Çünkü Anadolu’nun, güneydoğu Anadolu’nun, sosyalistin, işçinin yanında olmuştur hep.

Şair ’in film gibi hayatı 2 Haziran 1991 yılında Ankara da kalp kirizi sonucu son bulmuştur.

Ankara cebeci asri mezarlığında derin uykusunda olan Ahmet Arif’in ruhu şad olsun.

Düşme! Ölürüm. Gözlerinden gözlerinden olurum. Leylim leylim ayvalar, nar olanda, sen bana yar olanda belalı başımıza dünyalar dar olanda