KENDİNİZE İZİN VERİN

Güneş doğdu! Gördünüz mü?

İşe gitmek için sokağa çıktığınızda toprak kokusu almayalı çok mu oldu?

O zaman hemen bu günü Pazar ilan ediyoruz. Hangi koltuk da hangi kasvetli odada çalışıyorsak artık derhal orayı terk ediyoruz.

Bir günlüğüne izin verelim kendimize. Kahvemizi aldık uzandık kanepeye, saksıdaki fesleğenin ya da sardunyanın kokusu ara ara burnumuza uğruyor.

Film açtık, sakın ha savaş, bilim kurgu, belgesel falan değil romantik, sıradan belki sitcom maksat rahatlamak.

Soru sorana cevaben tebessüm, bağıran varsa yine tebessüm, frene basmışız.

Sonra doğaya çıksak, çıplak ayakla toprağa bassak. Şanslıysak yağmur yağar üstümüze düşen damlaları tek tek hissetmeye odaklanırız.

Gökyüzündeki bulutların dakikalar içinde nasıl yer değiştirdiklerini seyrederiz belki. Bir çocuk parkına düşer mi yolumuz?

O masum çocukların nasıl da kolay mutlu olabildiklerini hatırlarız. Oyunlarını gözlemleyip anlamlar yükleriz belki. Öyle bilimsel, psikolojik tespitler değil daha saf daha basit seyir.

      Deniziniz varsa dalgaların sesi ne de mükemmeldir şimdi. Tabiat basit ve kuvvetli bir sistemle çalışır. Ona kaptırsak kendimizi.

İnsan ve evrenin mayası karbonları aynı biz insanlar olarak daha çetrefilli daha hırslı yolları seçtik. Koptuk tabiattan.

Bari bir günlüğüne ait olduğumuz yere verelim kendimizi hatta hücrelerimizi!

Kuşlar ötüyor bir taraftan acaba ne anlatıyorlar birbirlerine, en son ne zaman tüm duyularımızla odaklanıp kuş ötüşü dinledik. Bakalım birinin ötüşünü, diğerinden ayırabilecek miyiz.

Güneşin batışına yetişin mutlaka, bakarken yok ozon delindi, artık ışınlar zararlı, küresel ısınmayı yok sayarcasına bakın. Sadece anda kalıp güneşi yolculamak düşsün payımıza.

Güneş var biz varız gerisi teferruat olsun. Dört duvarlı modern hapishanemize dönmeden önce  birkaç hayvana akşam yemeği ısmarlarız belki.

Tavşan yerken nasıl çiğniyor? Gözlerinde ki ifade ne. İnsanların dünyasını biliyoruz onların dünyasında neler oluyor acaba?

Sizde mi acıktınız; daha sade beslensek bugün. Ara Sıcaklar, soslar, köfteler, künefeler olmadan. Bir tas yoğurtla bir simit yetse mesela.

Madem biz gevşemişiz mideyi de rahat bırakalım.

Gerçekten samimiyetle, kalben, bedenen ve beynen bu modda bir gün geçirmişsek akşamın ilerleyen saatlerinde;

Sel felaketinde son durum nedir? Eyvah iklim değişiyor, şirketteki işlerimiz bize uzak ve yabancı gelecektir.

       Hani bir muhabbetin sonuna yetişir de “ ben neyi kaçırdım “ deriz ya bazen. İşte yukarıda saydığım detayları dinginliği kaçırıyoruz.

Biyolojik olarak piknikte, doğada, tatilde, yolda bile olsak beynen orada olamıyoruz. Zihin ya geçmişte ya gelecekte. Anda kalarak yaşamak nedir unuttuk.