STATÜ ENDİŞESİ

Bir koltuk…   

Üzerine oturulduğunda kimliğe, otoriteye, görünürlüğe dönüşen bir nesne. Kimi zaman bir insanın yıllarca peşinde koştuğu, gecesini gündüzüne kattığı bir hedef.
Adına “makam” diyoruz.

Makama sahipken insanın gözleri parlar. Sözleri dinlenir, selamları alınır, kapılar ardına kadar açılır. Kişinin kendine olan güveni artar bir seviye sonrası o özgüven yerel deyimle fahşlığa dönüşür.

 Tabi ki herkes için geçerli değil erdemlerini yemeyen de var.

Ama bu bir gerçek ki makam insanın iç sesini bile değiştirir. Tevazu yavaş yavaş kaybolur. Tahammül azalır. ‘Eyvallah silikleşir’

Zengin ve temiz bir kalbi ucuz bir hırkanın altında bulabilirsiniz lakin zengin bir hırkanın altında zor. Yaşam biçimi algıyı değiştirir. Seviye atladıkça “ben” kavramı kişide çoğalır, burun büyür farkında bile olmazlar.

Belki gösterilen saygının, yutulan kelimelerin, gösterilen tebessümlerin kişilerin kendilerine değil de makama olduğunun bile farkında değillerdir.

İsminin önünde unvanı olanlar sevgilerini, gülüşlerini, yardım etme yetilerini, insancıl yönlerini, geliş gidişlerini sınırlarlar saklarlar belki de gömerler.

Burası fani dünya mutlak hiçbir şeye yer yok. Bir gün koltuk “çok sıkıldım senden değişim vaktin geldi” der. Makam insandan çıkınca geriye dümdüz insan kalır.

Bir süre sonra gülüşleri ve tevazuları geri gelir, selam vermeye başlar, görüşleri bakışları eski haline döner. Telefonlar artık önceki gibi ulaşılmaz değildir.

Bu kadarla kalsa iyi yeniden makama dönmek için çırpınışlar başlar. O çırpınışların birçok kişiyi hasta ettiğine depresyona soktuğuna gözlerimle şahitlik etmişliğim var.

Onca dünya derdi yetmezmiş gibi bir de statü endişesi doğar. Görülmezsem var olamam kaygısı. Ekmek gibi su gibi muhtaçtırlar artık.

Kazanılan para bile kimileri için ikinci planda kalır, prestij ilaçtır.

Güzel bir imtihan eşiğidir aslında makamın değil insanın ağırlığı ölçülür.

Yukarıda iken aşağıdaymışsın gibi davranılabilse aslında aşağı iniş çok sarsmaz. Aşağı yukarı meselesi de değil aslında görev değişimi olarak bakılabilse…

Ama bakılamıyor çünkü toplum böyle bakmıyor, organize olmuş robotlar misali rota yeniden yapılandırılıp tahta yeni çıkanların önünde toplanılıyor.

Hani görürsünüz bazen A partisinin bir savunucusu bir bakarsınız B partisine geçti. İdeoloji, dine bakış, inandıkları ve savundukları değişti.

Eski puta tapan insanlar vardı kendi elleriyle putlar yapar onlara taparlardı, acıktıklarında ise yerlerdi.

Bugünküler de tıpatıp onlara benziyor. Statü- makam uğruna kendi yarattıkları ideolojilerini, inançlarını ve dahi birbirlerini yiyorlar. Aman koltuk gitmesin ideoloji değişebilir.

Özetle minimalist ve gölgede hayatlar yaşamak kalp sağlığımız için daha mantıklı.

Özen, nazik yaklaşım, hürmet, bağlılık, inanın size değil koltuklarınıza.

Bunu farkında olarak yapmıyorlar sürü psikolojisi. “Tabi insanoğlu en adi yaratık, toplum tümden menfaatçi” olayına girmeyin.

Dünyanın her yerinde sistem böyle çalışıyor, insanların işine yaradığınız kadar varsınız.

Küçük bir not; koltuktan düştükten sonra hâlâ yanınızda aynı davranış biçimleriyle duran insanlarında kıymetini bilin inanın sayıları çok az.

(Sağlık sorunları nedeniyle bir süre ara vereceğim köşeye, iki hafta sonra görüşmek üzere)