MEDYA NELERE KADİR

21. Yy kimin çağı derseniz medyanın çağı derim. Gerek görsel, gerek yazılı.

Devletlerin, siyasilerin ideolojik aygıtıdır kanallar, gazeteler, dergiler.

Neye inanıp neye inanmayacağımızı, dünya görüşlerimizi, hangi siyasiyi sevip sevmeyeceğimizi,

yalan haberleri gözümüzle görmüşçesine doğru saymayı, hangi partiye oy vereceğimizi vs.. medya belirliyor.

Medyanın algılarımızı hedef aldığını hemen hemen artık hepimiz biliyoruz. Farkında olmadan dinleye, izleye, göre bilinçaltına işleye işleye resmen yönlendiriyor bizi.

Çıkan haberlerin kaynağını araştırmayı, yorumların doğruluğunu ölçmeyi tartmayı yirmi kişiden 3 kişi yapıyor. Bu aslında korkunç bir durum değil mi?

Ama öylesine alışmışız ki…

Hangi kanalları izliyorsanız bir süre sonra o kanalların görüşleri sizin görüşleriniz oluyor.

Vahim bir şekilde deprem felaketi atlattık 10 günü geride bıraktık. Şehrinde depremi yaşamayanlar medya ne haber verdiyse ona inandılar.

 Fox tv, halk tv izleyenler hükümetten nefret eder hale gelirken,

zapping yapmadan A haber izleyenler, gidip iktidar parti bireylerini alnından öper hale geldi.

Düşünmeyi araştırmayı zor iş olarak gören sürü psikolojisine sahip vatandaşlarda kaçınılmaz son, neyi dayatmak isterlerse siz artık o sunuz!

Henüz ekiplerin yetişmediği cesetlerin sokaklarda olduğu yerlerde çekim yapanlar da oldu.

Ekiplerin hummalı şekilde enkazlar da çalışmalar yaptıkları görüntüleri de günlerdir izliyoruz.

99 depreminin olduğu dönemin gazete başlıklarını bakın, hükümete sallayan sallayana, küfür ve dahi hakaret de dahil.

2023 depreminde ise ulusal gazetelerde böyle manşetler atılamadı.

Hal böyle olunca düşünüyor insan o günlerde medya sanki daha özgürmüş.

Sosyal medya çığ gibi büyüdü. İsim yapmış yayın kuruluşlarının yazamadıklarını intikam alırcasına paylaşımda bulunuluyor.

 Genellikle robot hesap ve şahıslar bazında paylaşıldığından bazen de yalan yanlış yaygaralar yaydıklarından,

Muhalefet olmanın da kalitesini ve gücünü düşürüyorlar buda başka bir eksi.

Yavaş yavaş Tv kanallarında ki siyasi tartışma programları da artık verimini kaybediyor. Karşılıklı ağız dalaşından kavga dan öteye geçemiyor.

Saatlerce siyasileri eleştiriyorlar muhatapları aralarında değil,

Sormadan edemiyor insan biz sizin varsayımlarınız için mi saatlerimizi harcayacağız.

Özel platformlu siyasilerle bire bir soru cevap şeklinde ilerleyen programlar daha revaçta artık.

Geçtiğimiz haftalar da sosyal medyadan servis edilen birkaç foto ve haberden sonra öldürülen ülkücü Sinan Ateş’i solcuların savunduğunu gördü bu gözler.

MEDYANIN GÜCÜ

Keşke hep böyle olsa birbirimizi yermek öldürmek için değil de tutunmak savunmak için ideolojilerimizi bir kenara bırakabilsek.

Farklı şehirlerin yerel gazeteleri okurum bazen. Bazı gazetelerin en altında küçücük ufacık bir not düşülür. Bu gazete Almanya, ABD, İngiltere tarafından desteklenir.

Yani sponsor oluyorlar Türk gazetelerine gerekçe: insan haklarına dayanarak doğru haber insanlara ulaşsın diye.

İnanıyor musunuz yeryüzünde insan haklarını önemseyen tek bir ülke olduğuna…

Öteki pencereden bakınca devlet tarafından karşıt haber yaptığı için desteklenmeyen medya kuruluşları çoğu zaman buna mecbur kalıyorlar.

Gazeteni basmak için bir yerlerden destek alıyorsan, onun yayımlamanı istediklerini yazmak zorundasın bu net.

İçerde de durum aynı yani devlet seni destekliyorsa (gelmiş geçmiş tüm iktidarlar için geçerli) cümleler ve yayınlar,

kelime oyunları süslenmiş ayrıntılar basmak yayımlanmak zorunda kalınıyor.

Sonuç; dev bir illüzyon dev bir senaryo. Anlayacağınız medya sizi rezil de eder, vezir de.

Namusluyu namussuz gösterebilme gücünü elinde tutuyor.  Dilerse devrim oldu der dilerse darbe oldu. Nitekim devrim ile darbe arasında tek fark bakış açısıdır.

Çünkü biz hikâye dinlemeye o kadar meraklıyız ki.

Gerçekleri kimse sevmiyor adı çıkmış gerçekler acıdır.

Düşünün bir devletin başkanı çıksa “ey sevgili halk evet sizi dolandırdım, topraklarınızı sattım, enflasyonun da gerçek rakamı budur.

Rahatladınız mı dese” ne olur?

Kaos çıkar :):) kurlar hızla yükselir mevcut hallerini ararlar.

Her daim değil ama zaman zaman lehimize sayılacak durumlarda bir takım durumların üstünün örtülü kalması gerekir.

Medya her zaman satılmış mıdır? Medya ya güvenmemek mi gerekir? Tabi ki değil.

Geçmişe dönüp baktığınızda elde ettiğimiz birçok hakkı, kavuştuğumuz küçük adaletleri yine medya sayesinde elde etmişizdir.

 

Deprem felaketinde hayatını kaybedenlere rahmet dilerim. Sağ çıkanlar için ise temennim; umarım toplanan bağışlar doğrudan mağdur insanlarımıza ulaşır.