639-1071-1453 Ruhunu Atilere Taşımak!

Fetih Ruhu: Tevhid akidesini gönüllere taşımak… İşgal, talan ve katliamlardan beri; gönüllerin fethi… Kur’an-ı Kerimde ismiyle müsemma olarak yer alan Fetih Suresi, gönüllerin fethine yelken açan bir sefine gibidir.

Bazı art niyetli cahillerin “fethi, işgal ve katliam” gibi gösterme gayretleri, tarihi vesikalarla çürütülmüştür. Tarihsel süreçte Mekke’nin fethinden, Kudüs’ün fethine, Diyarbekir’in fethinden, Malazgirt zaferiyle; Anadolu’nun fethine ve İstanbul’un fethi, tarihte önemli fetih hareketleridir.

Bu fetih hareketlerinde öne çıkan duygu affetmek ve gönüllere girmektir. Bu duruma açıklık getirmek istiyorum. Âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimiz Hz. Muhammed(sav) kavmi ve akrabaları tarafından; çok sevdiği Mekke’den hicret etmek zorunda bırakılmıştı. Yıllar sonra Mekke’nin fethi gerçekleşince; kan davası gütmemiş, eman isteyenleri af etmiştir. Hatta kendisine zulm edenleri bile, bağışlamıştır.

Keza Hz. Ömer döneminde Kudüs feth edilince, benzer sahneler yaşanmış. Farklı dinlere mensup olan ahalinin, dinlerinin gereklerini yerine getirmelerine izin verilmiş ve mabetlerine dokunulmamıştır.

Hicretin on sekizinci yılında Diyarbekir’in fethi gerçekleşmiştir. Bu fetih sırasında kan dökülmemesi için, günlerce müzakere yapılmıştır. Hatta teslim olunması durumunda, halka ve inançlarına dokunulmayacağına dair yazılı belgeler verilmiştir.

Aynı durumu İstanbul’un fethinde de görüyoruz. Fethin komutanı Fatih Sultan Mehmet, şehre girince doğruca Ayasofya’nın önüne gelir. Burada büyük rütbeli papazlar, kesişler ve halk padişahın atının ayaklarına ağlayarak kapanırlar. O zamanlarda bir hükümdar, bir şehri zapt ettiği zaman yağma ederdi. Bizanslılar da bunu bekliyorlardı. Fakat büyük Türk sultanı bu yerlerde sürünen Bizanslılara şu şahane sözleri söylemiştir: “Kalkınız ve müsterih olunuz. Ben sultan Mehmet; hepinize söylüyorum ki, bu andan itibaren ne hürriyetleriniz, ne de hayatlarınız hakkında gazap-ı şahanemden korkmayınız. Kimsenin malı yağma edilmeyecektir. Kimseye zulüm yapılmayacaktır. Hiç kimse dini inanışlarından dolayı cezalandırılmayacaktır.”

İşte biz, bu fetih ruhunu ve ulvi mesajını gelecek nesillere aktarmada ve yaşatmada üzerimize düşeni en iyi şekilde aktarmalıyız. Genç nesillerimizi bu şuurla eğitmeliyiz. Yaratanın sonsuz rahmetini ve adaletini yaşantımıza aktarmalıyız. “Merhamet etmeyene; merhamet edilmez” gerçeğinden hareketle, peygamber efendimizin “Siz yerdekilere merhamet ediniz ki; göktekiler de size merhamet etsin” hadis-i şerifi kendimize düstur eylemeliyiz.

Anadolu topraklarını bize yurt eyleyen aziz ecdadımızı rahmetle anarken, Çanakkale ruhu ile aziz vatanımıza sahip çıkıp, kardeşçe bir arada yaşamanın gururunu yaşayalım. Unutmayalım ki; birlikte kuvvet ve uhuvvet, ayrılık ve tefrikada acı ve zulümat vardır.

Memur-Sen Sevdası adlı şiirimden bir dörtlük ile yazımı nihayete erdirelim:

Bin yıllık desenlerde hep beraberiz,

Vesayet iklimine son verenleriz,

Biz Aliler, Ahmetler ve Yasinleriz,

Davamız uğruna biz, can verenleriz…