ÖCALAN MÜSLÜMAN DEMOKRATLARA ÇAĞRI YAPIYOR !

Abdullah Öcalan’ın özellikle son zamanlarda basına yansıyan demeçlerini dikkate değer bulduğumu ifade etmek isterim.

                      

Düşüncelerini paylaşmasam bile itiraf etmeliyim ki, Ömrünün onaltı yılını İmrali’de hükümlü olarak geçiren bir insanın, tüm olumsuz şartlara rağmen, ülkesi insanlarına mesaj veriyor olması onun kendi inandığı yolda yürüyüşünün devam ettiğini ve inancını kaybetmediğini gösterir.

Aslında hala izleri görülse de, oldukça gücünü kaybetmiş askeri vesayetin tahakkümünden kurtulduğunu gördüğümüz Öcalan’ın, sivil hükümetin yönetimindeki devlet kurumuyla (MİT) oluşan irtibatı ve gelişen sürecin Türkiye için ne kadar olumlu olduğunu hem Hükümet hem de Öcalan’ın nezdinde tüm dünya şaşkınlıkla izliyor.

Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle çözmeye gayret ettiği ve bir yılı aşkın bir zamandır elde ettiği mesafenin ardından gelen başarıyı, sahip olduğu tarih bilinciyle ilişkilendirmek ve bu çatışmazlık sürecinin devlet ve Kürd realitesi açısından bir kabul olarak görmek gerekir.

Ülkenin doksan yıldır ihtiyacını duyduğu demokratikleşmenin otuz yıllık bir çatışma süreciyle onbinlerce insan kaybının sonucunda yaşanılan gerçekler göstermiştir ki, bir mihenk taşı olduğu gerçeğiyle bir kez daha karşılaştığımız Kürd realitesinin sunduğu katkı yadsınamaz.

Birlikte olmanın, birlikte yaşamanın bu ülkede Kürdlere dayattığı bütün Argümanlar içinde elbette ki en kayda değeri ve en önemlisi Kürdlerin Müslüman oluşu ve inançlarındaki samimi duyguları olmuştur.

Hamasi tarih sohbetlerine girmek ve ortak tarihten örnekler getirmek de artık samimiyetin karşısında referans olmaktan çıkmış ve ülke yaşadığı gerçeklerle bir kez daha inanca saygının kaçınılmaz bir nimet olduğunu görmüştür.

Bu gerçeği; kırk yıllık kendi sekuler düşüncesi içinde ve otuz yıllık çatışma süreci mücadelesinde kabullen günümüz Öcalan’ın fikriyatında bir değişim olarak değil, onu gerçeklerin tarih huzurunda zorladığı şeklinde algılamak daha doğru olacaktır.

Asıl konu ve nihayet değerlendirilmesi gerekenler ise, Öcalan’ın bundan böyle sekuler Kürd siyasalına çizdiği yeni yoldur.

Bu yolda her ne kadar sekuler Kürd siyasalı elde ettiği yereldeki siyasi başarıdan kaynaklanan özerklik söylemleri duyuluyorsa da bu özerkliğin bir bölünme veya bölünme yolunda döşenen taşların olduğunun kabulü olamaz.

Zira Öcalan’ın dikkate değer bulduğumu ifade ettiğim en önemli projesinin Radikal Demokrat söylemiyle Türkiye’de oluşturmak istediği siyasal arenamızdaki yeni çatı yapılanmasıdır.

Burada özlemini dile getirdiği, ülkedeki Muhafazakâr ve Dindar Kürd ve Türklere karşı, Türk ve Kürdlerden müteşekkil kendini birinci tanımın dışında gören ve öteki kabullenen Sol, Liberal ve Müslüman Demokrat dediği düşüncelerin ortak bir çatı altında siyasal alanda ittifakları düşüncesidir.

Bu projenin ana nedeni devletin kurucusu olduğunu söyleyen ana muhalefetin ve Türk Milliyetçisi siyasi kadrolarının Türkiye’deki beceriden uzak muhalefet anlayışları ve muhalefet pratiklerine dair kültürlerindeki oldukça zayıf kalışları olmuştur.

Bu proje ile Türkiye arzu edilen bir muhalefet imkânını bulabilecekmidir, yoksa ileri sürülen tez zamanla pratiğe geçtiği halde başarısız kalarak eriyip gidecekmidir bunu ancak hayata geçirildiğinde anlayacak ve görebileceğiz.

İster sol, ister liberal ve isterse Müslüman demokratlar olarak atıfta bulunulan kesimler olsun, zaman içinde bir ana muhalefet görevi için, öteki Türkiyeliler olarak (!) ne kadar arzulu ve becerikli olduklarını görmek ümidiyle….