“ADLİYELERİMİZ DENETLENECEK..!?”

Kim diyor bunu? Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ diyor.. Ve bunu, Türk kamuoyuna ve Adalet Camiasına seslenerek ifade ediyor.. Adliyelere ilişkin “yeni dönemde teftişte büyük bir değişimi hayata geçirdiklerini” söylerken “Denetleyen mekanizma da HSK 1. Dairesi olacak..”

Bozdağ, “Dairemiz her yılın en geç Ocak ayının ikinci haftasına kadar o yıl denetlenecek adliyeleri ilan edecek. O süreç içerisinde adliyelerimiz denetlenecektir? Ve bu denetim çok net söylüyorum;

“AYIP ARAYAN, KUSUR ARAYAN, EKSİK ARAYAN BİR DENETİMDEN ZİYADE YOL GÖSTEREN, REHBERLİK EDEN BİR DENETİM OLACAK..”

***

 Sevgili okurlar…

Sayın Bozdağ’ın bu çarpıcı ve altı çizili ifadelerine şahsi bazda benim de söyleyeceklerim var..

Ve diyorum ki;

“Ah ki ah, keşke!…

Sayın Bakan!..

İyi niyetli, inançlı bir devlet adamı olduğunuzu biliyorum..

Bulunduğunuz makam; ulvi ve kutsal bir makam..

Ki bu makam aynı zamanda, devletimizin üç ana erklerinden biri olan Yargı Teşkilatını temsil ediyor..

Ve siz de en tepe isimsiniz…

Pek tabi ki, hukukçusunuz..

Öyle inanıyoruz ki hukuku da çok iyi bilen birisiniz…

Siyasi hayatınız da uzun soluklu…

Demem o ki…

Zat-ı âliniz bir hukukçu kimliğine sahip  olmakla beraber “siyasi bir kimlikle” hal-i hazırda Adalet Bakanlığı koltuğunda oturuyorsunuz..

İşte bu noktada, bazı temennilerimiz var…

O da şudur..

Bu mesleğinizi, bu inancınızı, adalete yönelik birikimlerinizi “siyasete” dönüştürmemeniz..

Hukukun üstünlüğüne yakışır, dünya hukuk literatürü paralelinde hareket eden, tüm konuştuklarınızın hukuk normlarına uygunluk arz etmesi…

Siyasi kimliğinizden daha fazla hukukçu kimliğinize uygun olarak makamınızın ve mevkiinizin gereği üzerine hareket etmeniz..

Mevki ve makamınızla ilgili yaptığınız tüm konuşmalar, siyasi kimliği bir kenara bırakıp gerçek manada bir hukukçu kimliğiyle yansız ve bağımsız olarak, beyanlarda bulunmanız…

Amma velâkin.

Önceki gün, “Adliyelerimiz denetlenecek” başlığıyla kamuoyuyla paylaşmış olduğunuz açıklamanın içerisinde bazı ifadelerinizin, kamuoyunun eleştirilerine meydan verdiğini, aktarmak istiyorum…

Şöyle ki;

Diyorsunuz ki;

“Ve bu denetim çok net söylüyorum; AYIP ARAYAN, KUSUR ARAYAN, EKSİK ARAYAN BİR DENETİMDEN ZİYADE YOL GÖSTEREN, REHBERLİK EDEN BİR DENETİM OLACAK..”

Bu ifadeden “kastınız nedir” bilemiyorum, ama benim çıkardığım anlam, şu..

Meslek taassubuyla herhangi bir hâkim, herhangi bir savcı veyahut herhangi bir adliye mensubu mesleğini kötüye kullanarak kendi hissiyatlarına mağlup düşerek çıkar, rant, siyasi veya da ideolojik olarak hareket eden…

Veya da, karar vermiş…

Bu zat-ı muhteremleri(!) yaptıkları ve işledikleri mesleki hatalarıyla alakalı, hukuki işleminiz nasıl olacak?

Haklarında herhangi bir müeyyide uygulamadan suç işlemişse, yanlış iş yapmışsa nasihatlerle mi, ikna ederek mi onları yola getirmeyi düşünüyorsunuz?

Niyetiniz böyle ise, bize göre yanılıyorsunuz.

***

Sayın Bakan…

Mevcut Adalet Mekanizması bugün halen, “en güvenilir” kurum olarak görülüp, sahipleniliyorsa…

Bilinmelidir ki “ehil ve liyakat” ölçüsünde görevlerini ifa eden, çok değerli hâkim ve savcılarımızın, diğer yargı çalışanlarının “yüzü suyu” hürmetinedir… Ki biz onları, yargıya olan “güven kaybı” noktasında, tenzih ediyoruz…

Yani; “altın çamura düşse de altındır.”

Amma velâkin.

“Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle burada sıralayabileceğimiz örnekler noktasındaki yanlışlıklar, hatalar ve kötülükler, yabana atılmayacak orandadır…

Genelde Doğu ve Güneydoğu, özelde Diyarbakır bölgemizde ne hazindir ki mevcut hal “iyiliklere ağır” basar bir hali arz etmektedir…

Neden derseniz?

Buyurun istatistiklere bakın…

Suç ve suçlu potansiyeli hızla çoğalıyor…

Cezaevleri tıka basa dolu…

Bu da, kesinlikle hayra alamet değildir…

Birçok etken söz konusu ise de halk nezdinde genel kanı şudur…

“Adalet mekanizması adil kararlarla çalışmamaktadır…”

***

İşte bundan dolayı; “Adliyelerimiz denetlenecek” ifadesi paralelinde hayata geçirilecek mekanizma, nerede olursa olsun, nasıl olursa olsun, meslek taassubundan uzak bırakmak kaydıyla, hareket edip, işlem görmelidir…

Verilen kararlar bu minvalde, denetim altına alınmalıdır…

Gerçek hukuki normlara göre denetim altına alınırsa, “Yargıya olan güven” artar..

Ve öyle inanıyoruz ki suç ve suçlu potansiyeli de ciddi şekilde düşüşe geçer…

Sözümüzün başında ifade ettik..

Kararlarını hukuka ve vicdanına danışarak veren hâkimlerimizi ve savcılarımızı mevzu ettiğimiz konularda “tenzih” ediyoruz…

Çünkü onların verdiği hüküm “Adaletin kestiği parmak acımaz” hakikatine sahip…

Ama ranta yönelik, rüşvet, ideoloji ve siyasi yönde verilen kararlar, her yönüyle adaletin işleyişini “acıtıyor?”..

Hal-i hazırda; vahim derecede şaibeler mevcut…

Ki görüyoruz, duyuyoruz, işitiyoruz ve yaşıyoruz.

* * *

Sayın Bozdağ…

Burada bir örnek vermek istiyorum…

Ve sizi düşünmeye devam ediyorum..

Adam cinayet işliyor..

Masum insanları katlediyor.

20 yıl boyunca değişik kimliklerle “firarda” dolaşabiliyor.

Nihayetinde, ihbar üzerine adam yakalanıyor…

Üzerinde sahte kimlik var…

Ne hikmetse birkaç ay bile cezaevinde tutuklu kalmadan; serbest bırakılıyor?!…

Ağır ceza heyeti davayı, “basit cinayet” kapsamına sokarak, hem katili serbest bırakıyor, hem de “davayı” düşürüyor…

Siz bir hukukçu olarak, uzun dönem Avukatlık yapan biri olarak, siyasi kimlikle değil de hukukçu kimliğinizle, bu yaşanan hadiseye nasıl bakarsınız ve nasıl bir değerlendirme de bulunursunuz?

Bu vakıa bir örnek..

Tabi bu tek midir?

Hayır.

Adam ceza almış, cezası kesilmiş olmasına rağmen büyük bir meblağ karşılığında yeni bir fezleke hazırlanıyor ve adam serbest bırakılmaya çalışılıyor.

Daha neler neler?!

* * *

Hele bir de şu İş Mahkemelerindeki bazı hâkimlerin yargılama esnasındaki tutumlarına vakıf olursanız, “İllallah” dersiniz…

Peşin hükümlü..

Yeter ki davalı, iş çevresi olsun..

Muhakkak ki, mahkûmiyet veriyor…

Bazı hâkimlerin duruşma esnasında burunlarından kıl aldırmamaları, “savunma erkini” adeta devre dışı bırakıyor..

Resmi olarak ve delil olarak gösterilen devletin resmi belgelerini görmezden geliyor..

Kıytırık, yanlı ve yalancı şahitlere itibar ediyor..

Ve o kesin resmi belgeleri atıla düşürüyor..

Anlayış şu; “işveren sömüren” işçi de “sömürülen…”

Bazı beyanlara baktığınızda, bu ne derseniz?!

Netice itibariyle, böylesi haller denetlenmeyecekse “Adliyeleri Denetleyeceğiz” ifadeniz ve hükmünüz, aksi bir işlemde mi bulunacak?!

Ki onu da ifade ediyorsunuz..

“AYIP ARAYAN, KUSUR ARAYAN, EKSİK ARAYAN BİR DENETİMDEN ZİYADE YOL GÖSTEREN, REHBERLİK EDEN BİR DENETİM OLACAK..”

Sayın Bakanım…

Bu ifadeniz, meslek taassubuna dairdir..

Yani adam ayıp yapsa da, suç işlese de, rüşvet alsa da, hatalı karar verse de, mazlumu değil zalimi kollasa da, hakkı, hukuku, adaleti cüzdan gücüyle yerine getirse de görmezlikten gelerek ona dokunulmayacak mı?!…

***

Sonuç itibariyle eğer ki “denetimleriniz” böylesi bir anlamla vücut bulacaksa, kusura bakmayın ama hiçbir zaman bu ülkede hukukun üstünlüğünü sağlayamazsınız ve gerçek manada verilen kararları hukuk normlarına uygun olarak da bulamazsınız.

Adaleti tecelli etmeniz de mümkün olmaz..

Bugün AİHM sözleşmesine bakıldığında düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, çalışma özgürlüğü, tüm bunlar varken ne yazık ki gerek iş hukuku dalında olsun, gerek ceza hukuku dalında olsun hiç ama hiçbir zaman savunma erki tam manasıyla kendisini savunamıyor..

Bazı hâkimlerin, duruşma esnasında “taraflara bağırıp, çağırmaları, hakarete varan” ifadelere maruz bırakılma halleri..

“Sus konuşma…”

Eğer ki bir şey de söylese hâkimler “bana hakaret ettin” diye soruşturma açıyor olması; neyle izah edilebilinir ki?!…

Yanlış, yamalak, kes kopyala mantığıyla hazırlanan iddianameler gerçekten hukuk normlarıyla ters düşmekle beraber, mesleki suç teşkil etmektedir…

Ama kime anlatırsın Sayın Bakanım?

Bizim elimizde 28 Şubat’tan günümüze dek öyle dosyalar var ki hala da aynı yanlışlıklar yapılıyor ve ne yazık ki adli makamların yaptıkları yanlışlıklar, hatalar, suç olmanın da ötesine geçiyor…

Biz bunları fazlasıyla deşifre etmek istemiyoruz.

Ama elimizdeki mevcut bulgu ve belgelere dayanarak zaman zaman Allah nasip ederse hiç kimsenin gözyaşına bakmadan, buradan dile getirmeye çalışacağız..

Velev ki yapılan bakanlık denetimleri görmezlikten gelse de!?

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…