“BAŞINA NE GELDİĞİNİ BİLMEYEN ZAVALLI TEK ÜLKESİ DÜNYANIN: TÜRKİYE!?”

Peş peşe iki yazı serimiz oldu! Özellikle de; Yargı Mekanizması içerisine “sızmış kötü huylu virüslere” yönelik. Sohbet başlığımız da “Sayın Bozdağ’ın Adalet camiasına haykırışı!?” idi.. Mevzu ettiğimiz konuların muhtevası, hayli yankı buldu.. Ki birçok bizim vakıf olmadığımız hadiselerle ilgili de bilgi akışı oldu? Meğer neler yaşanmıyormuş ki?

***

Neyse; bilahare mevzu ederiz.. Bugün, denir ya görülen lüzum üzerine, rotamızı Türkiye’nin dününe ve bugününe çevirerek, ülke ve millet olarak nerden nereye geldik, sorusuna yanıt arayışına gireceğiz.. Yazımıza başlık olarak da; “BAŞINA NE GELDİĞİNİ BİLMEYEN ZAVALLI TEK ÜLKESİ DÜNYANIN: TÜRKİYE” ifadesini aldık..

***

Malumunuz üzre 1 Ekim 2022 tarihinde yeni “Yasama Dönemi” başladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 3 aylık tatilinden sonra, mesaisine başladı… Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de CHP ve HDP’nin o klasik “saygısız tavrı” yaşandı.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis Salonuna girişinde ayağa kalmadılar.. Tabi bu saygı yoksunluğu aslında Erdoğan’a değil, Erdoğan’ın temsil ettiği iradeye ve tabi ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bizatihi yapıldı.. İyi Parti, onların dümenine takılmadı, saygısını gösterdi..

***

Evet, kürsüde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…Kısa ve öz cümlelerle, çok anlamlı bir konuşma yaptı..Ve hedefinde, ter-ü taze, yepyeni bir Anayasa’nın, Türkiye için temel ihtiyaç ve ivedilik isteyen değişimin yol haritasıdır.. Malum hala, darbe yasasıyla yönetiliyoruz.. Artık, Türkiye’nin vücut yapısına uymuyor.. Köhneleşmiş bayat, tekçi ve vesayetçi anlayışı içeren bu anayasayla Türkiye, yol yürüyemiyor?!.. Onun için değişim şart…

***

 

Bu itibarla Cumhurbaşkanına buradan kamuoyu adına şükranlarımızı ve tebriklerimizi sunuyoruz.  Sayın Erdoğan’ın şu vurgusu önemliydi.. “Yeni dönemde meclisin Türkiye’yi hakkı olan yeni anayasa ile buluşturacağına inanıyorum..”  Meclisten genel beklenti… İşte bu hakikati vurgulaması şayan-ı tebriktir ve kamuoyunun yüreğine serin bir su serpmektir. Biz bir cihette kamuoyunun rahatlaması için verilen bir söz olarak kabul ediyoruz…

***

Zira mevcut Anayasa 100 yıllık bir ömür tüketmiştir.. Muhtevası, ne millidir ve ne de yerlidir… Aynı zamanda, milleti kutsayan, inancına, değerlerine önem veren, birliğini dirliğini, kültürel zenginliğini benimseyen de değildir.. Ki bu Anayasa’nın dibacesinde Türkiye hep kandırılmış, yanıltılmış, deyim yerindeyse sırtından hançerlenerek bugünlere gelmiştir…

***

Batı dünyası; Osmanlının yıkılışı için tek başına yapamadıklarını içteki sinsi münafık devşirme aktör olan masonik kafaların sayesinde, hedefine ulaşmıştır… 120 yıldan beri Türkiye’nin başına gelenlerin baş müsebbibi içteki gizli masonik localara mensup münafıkların, kendilerini kutsama adına kaleme aldıkları Anayasa’daki “sivil ve milli iradeye” uymayan maddelerdir…. Yani tezgâh büyük…

***

Cumhurbaşkanı bunu çok iyi bildiği için resmi bir dil olma münasebetiyle zaman zaman denir ya sağından, solundan değiniyor.. İşin detayına giremiyor.. Aslında girmek istiyorsa da ne yazık ki, mevcut Anayasa hüküm ferman dinlemiyor noktasında, paylaşamıyor… Zira engel var.  O engel de mevcut anayasadır.

***

Bu anayasa Türkiye’nin gerçek demokratik, hür bir Türkiye olma halini engellemiştir.

Zira tarih boyunca dinine, diline, sımsıkı bağlı olan bir Türkiye, bu anayasayla rotasından sapmıştır.. Pusulasını şaşırmış, ne yaptığını bilmeyen bir ülke haline getirildi..  Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı açık bir ifadeyle; “At iziyle it izi birbirine karışmış” diyerek bunu vurguluyor.

Gerçekten “At izi it izine karıştığı” zaman devlet, ülke, millet aynı pusula üzerinde yürüyemiyor.  Her şeyini şaşırıyor.  Ne yaptığını bilmez bir hale geliyor…

 

* * *

İşte bu hakikatin beyanıyla, “BAŞINA NE GELDİĞİNİ BİLMEYEN ZAVALLI TEK ÜLKESİ DÜNYANIN: TÜRKİYE!?” başlığının anlamı büyük diyoruz… Meclis yasama dönemi başladı…Meclis’teki siyasi partilere mensup, 600 milletvekili var.. Yani Parlamento 600 seçilmiş milletvekilinden müteşekkil, büyük bir insan potansiyelini çatısı altında barındırıyor… Bu potansiyel iktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye’yi temsil ediyor.

***

Peki, nasıl temsil ediyor? Türkiye’ye neleri getiriyor, neleri götürüyor? Topluma neleri veriyor, neleri alıyor? Neleri kazandırıyor, neleri kaybettiriyor? Genel itibariyle bakarsak, meçhulümüzdür.

Meclis, fiilen ve hükmen danışma ve dayanışma kelimesini anlatan bir “Şura” meclisidir.

Bir şura meclisi içerisindeki herkesin fikir hürriyetine sahip olması, fikrini özgürce söylemesi mukadderdir ve elbette ki öyle olması da gerekir!

Ama kim ne konuşursa konuşsun.

Ne diyorsa desin.

Her şeyden evvel milli ve yerli olmalıdır.

Milli inanca dayanmalıdır.

Milli kültürüne ve tarihine bağlı olmalıdır..

Ülkenin bölünmez bütünlüğünün savunucusu olmalıdır.

Her şeyin başında gelen de milli iradenin birer temsilcisi olduklarına inanmalarıdır…

Tüm bu saydığımız vasıflarda olmayan bir meclis, hükmen mülgadır.

Zira milli değildir.

Hükümleri, söyledikleri geçersizdir.

Zira bünyesinde dış mihraklara bağlı partileri taşımıştır.

Zira bünyesinde milli irade dışında kirli inanç besleyen başta ana muhalefet partisi olmak üzere birçok parti ve kişilerin varlığı söz konusudur.

Zira zaman zaman kendi ağızlarıyla çıkıp bu milletin inancına, kitab-ı mübin olan Kur’an-ı Kerim’ine, Hz. Peygamber (S.A.V)’in şahsiyet-i manevisine ters düşerek pervasızca saldıranların varlığı söz konusudur.

TBMM’nin çoğunluğunu ihraz eden AK Parti, çoğunlukta olmasına rağmen ne yazık ki milletle ters düşenlere karşı, verdiği mücadeleyi başaramamıştır.

Milli ruha aykırı hareket eden partilerin, kişilerin, ideolojilerin TBMM bünyesinde yaşamasına rağmen, devletin hala da böylesine insanlara bütçe oluşturuyor ve besliyor olması da kamu vicdanını derinden yaralıyor…

Meclisin açılış dönemi, seçimlerin sath-ı mailine yani seçimler için organize çalışmalara başlamış olmakla beraber, gerek iktidar partisi olsun gerek muhalefet partileri olsun; Memleketin birliğine, bütünlüğüne, gelişmesine, kalkınmasına yönelik herhangi bir projeleri söz konusu değil..

Altılı masa ile iktidar partisi arasındaki söz düelloları devam ediyor.

Karşılıklı acımasızca ağır eleştiriler yapılıyor..

Topluma karşı açıkça yapıldığı görünüyor olma hali, kamu vicdanının dikkatini çekiyor, rahatsızlık duyuluyor…

Kamuoyu soruyor.

Ey TBMM!

Nerdeyse yüz yıldan beri iktidarıyla, muhalefetiyle bu millete ne verdiniz, ne istiyorsunuz?

Neleri kaybettirdiniz, neleri kazandırdınız?

Bu tür sorular orta yerde.

Bu meclisin iktidarıyla, muhalefetiyle yıllardan beri çalışma stili milletin gözünden kaçmamakla beraber, millete daima yük getirmiştir.

Hele hele millete ödettirilen vergilerin nereye gittiğini, kimlerle paylaşıldığını, türlü bahanelerle iş çevrelerine kesilen para cezaları, terör odaklarının dış mihraklardan beslenmeleri.

Hala da o dış mihrakların başını çeken ABD, AB ve İsrail üçlü ittifakı yetmiyormuş gibi içimizdeki gizli hain ajanlar ve ajanlıkların varlığı da yaraların üzerine tuz biber misali kanatıyor…

İşte bu gizli ittifaklar, milleti, toplumu temsil eden devlet bünyesindeki birçok kurum ve kuruluşların nerdeyse milli olmaktan çıkarılıp, yörüngesinden saptırıp, kirli, şaibeli ve töhmetlerden kendilerini kurtaramaz bir hale düşmeleri, kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır.

Tüm bu olumsuzluk ve yanlışlıklar, toplumu fersah fersah, değerlerinden uzaklaştırıyor..

Laikçilik adına, Atatürkçülük adına, batılılaşma adına, AB adına yapılmış yanlış oluşumlardır, yanlış değerlendirmelerdir.

Açık söyleyelim.

Bugün toplumun en güvendiği, devletin en baştaki kurumları arasında yasama erki olan TBMM’dir.

Ancak ne yazık ki bu millet o yüce kuruma da şaibeli gözle bakıyor.

Toplumun vicdanı o güveni artık taşıyamaz hale gelmiştir…

Keza yürütme erki de öyle.

Keza yargı erki de öyle.

Görünen odur ki kamu vicdanı bugün yargı erkine apayrı bir gözle bakmak zorunda kalmaktadır.

Zira Allah’ın her günü dosyalar üzerinde oynanan oyunlar, rant karşılığında verilen kararlar ve bazı avukatların kitabına uydurarak bazı dosyaları tersyüz ederek karara bağlatmaları ayyuka çıkmaktadır.

Bu itibarla bir hafta önce Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Bey’in Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Dönemi açılışında Hâkim ve Savcılara yönelik yaptığı eleştiriler ve çağrılar boşuna değildir.

“Bu hamur daha çok su götürecek” misaliyle yola çıkarsak, biz bu Türkiye’deki yeni yasama döneminde tüm olup bitenleri A’sından Z’sine kadar mercek altına alarak kamuoyu adına takip edeceğimize söz veriyoruz.

Bizi takip etmeye devam edin..

En derin saygı ve sevgilerimle.