“BİZE KRİTER DAYATMASINLAR, BURASI TÜRKİYE” (II)
Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbet köşemize başlık olarak kullandığımız ifade
tabii ki bize ait değil.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a ait olup, çok hoşumuza
gittiği için ve derin anlam taşıdığından dolayı bugün de yazımıza başlık olarak
kullanmak istedik.
Ve dünkü yazımızda da ifade etmeye çalıştığımız gibi
Sayın Erdoğan, gerçekten milletin ruhunu okuyan, ızdıraplarını anlayan bir
devlet adamıdır.
Hiçbir dost ve düşman bunu inkâr edemez.
İlla ki aklı politika ruhuyla bozulmuş, kasıtlı, kindar
bazı muhalif politikacılar hariç.
Nerdeyse bir asrı aşmış bir geçmişe ait olup bitenler ve
özellikle ülkenin başına gelen olumsuzluklar, uygulanan antidemokratik hukuk
dışı uygulamaları bize göre bu millet hak etmemiştir.
Millet eşittir ümmet olarak bildiğimiz, ülke bütünlüğünü
koruyan bir potansiyel, bin seneden beri i-ilai kelimetullah uğruna kendi
içlerinde zaman zaman iç savaşlar yaşamalarına rağmen de olsa hep birliğini,
birlikteliğini, bütünlüğünü korumuş bir millet olma hasebiyle…
Bu koruma unsurunun temel taşlarından birisi de
inanıyoruz ki hakaik-i İslamiye’dir (İslam gerçekleridir.)
Kur’an gerçekleri üzerine bütünleşen bir milletin
anlayışıdır.
Bu millet, tarih boyunca bu anlayışını zedelememiştir.
Üzerine kirli gaflet şallarını da çekmemiştir.
Ancak ne vakit ki cehalet geçmişe yönelik devletin içine
sızdırılmış ve sözüm ona söz hakkına sahip olmuşsa, milleti batı dünyasının
hayranlığıyla aldatmaya çalışmışlarsa.
“Varsa batı hayranlığıdır, batı dünyasına bağlılıktır.
Yoksa yoktur..
Bizim tüm varlığımız batı dünyasının varlığına bağlıdır”
diye bazı beyinsiz, ahmakane anlayışların varlığı söz konusu olmuşsa da.
Yine de, ümmet olarak Kur'an-ı Kerim'e sımsıkı
sarılmışızdır.
***
Diyeceğim odur ki..
Ne mutlu bizlere ki Recep Tayyip Erdoğan gibi bir devlet
adamı yetiştirilmiştir.
Ve ümit var olacağız ki Recep Tayyip Erdoğan olmasa da
bünyesinde, etrafında bereketli ve uğurlu çalışmaları sayesinde daha nice Recep
Tayyip Erdoğan’lar yetişiyor/ yetişecek.
Yeni Erdoğanlar filizleniyor..
Bu millet ilelebet, ülkesine sahip çıkıyor ve çıkmaya da
devam edecektir.
* * *
Onun için burada Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin
“Münazarat” isimli kitabından birkaç paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum..
Kelimesi kelimesine de dikkatinizi çekiyorum.
Çünkü, büyük tarihi anlam taşıdığı için, bugün bir örnek
olarak köşemize alıyoruz.
“Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz beyin, intikam
paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezelerinin, taht-ı riyasetinde
(riyasetleri altında) insan milletinden menba-i saadetimiz olan meşvereti
(danışmayı) inciten bir cemiyettir”
Ki tarih boyunca toplumun istikametini şaşırtmaya
çalışmış, gerçek manada insan temel hak ve özgürlüğünü milletin tarihi
kültürünü yerinde araması gerekirken, ne yazık ki toplumun yönlerini hep dış
mihraklara çevirmiştir.
İslam’ın meşveretle danışmanlık içerisinde olagelen bir
düsturunu hep zedelemişler ve incitmişlerdir.
* * *
Evet.
O büyük Üstat, bunları yazarken ders-i ibret olsun diye
yüz elli yıldan beri devletimizin bünyesine menfi milliyetçilik ve ırkçılığa
dayanan kavmiyetçilik anlayışını, toplumumuza enjekte etmeye çalışan bir kesim
mason ve devşirme dönmelerin gizli oluşumlarından bahsediyor.
Zira bunlar bu yakın tarihimiz içerisinde özellikle
İttihat Terakki Cemiyetinden başlamak üzere günümüze dek aynı uzantısı hala da
ne yazık ki mevcuttur.
Ve iyi düşünen, iyi gören, iyi anlayan Erdoğan gibi
devlet büyüklerini karalamaya çalışmaları da elbette ki dikkatlerden kaçmıyor.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Üstat Bediüzzaman Hazretleri şöyle devam ediyor;
“Benî beşerde ona intisap eden, bir dirhem zararını bin
lira milletin menfaatine fedâ etmeyen, hem de menfaatini izrar-ı nâsta
(insanların zararında) gören, hem de muvazenesiz, muhakemesiz mânâ veren, hem
de meyl-i intikam ve garaz-ı şahsîsini feda etmediği halde mağrurane millete
ruhunu feda etmek dâvâsında bulunan, hem de beylik veya tavâif-i mülûk (eski
padişah komitelerinin) mukaddemesi olan muhtariyet veya istibdad-ı mutlak
mânâsıyla bir cumhuriyet gibi gayr-ı mâkul fikirlerde bulunan, hem de zulüm görmüş,
kin bağlamış, hürriyet ve meşrûtiyetin birinci ihsanı olan af ve istirahat-i
umumiyeyi fikr-i intikamına yediremediğinden, herkesin âsabına dokundurmakla,
tâ heyecana gelip terbiye görmekle teşeffi isteyenlerdir”
* * *
İşte bunlar, o büyük Üstadın deşifre ettiği karanlık
odaklar, ne yazık ki yıllardan beri bu memlekete antidemokratik, aldatmacalı
gösterimlerini sürdürebilmişlerdir.
Allah yine bu memleketin yüzüne baksın ki gerçekten
Avrupa’yı batı dünyasının kirli hıyanetlerini çok iyi anlayan ve her zaman
deşifre etmeye çalışan böylesine devlet adamlarımız vardır.
Ki bunların başında bulunan da muhterem Cumhurbaşkanımız
Erdoğan’dır.
Evet.
Üstat Hazretlerinin yukarıda anlatılanlara ilişkin
görüşlerini alırken, şöyle soruyorlar;
“Sual:
Neden bunların umumuna fena diyorsun ve kötü olarak
gösteriyorsun? Hâlbuki hayırhâhımız (iyiliğimizi isteyen) gibi görünüyorlar”
Üstat cevaben şöyle diyor;
“Hiçbir müfsit ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan
görünür. Yahut batılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz
mihenge vurmadan almayınız.
Zira çok silik söz ticarette geziyor.
Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip
tamamını kabul etmeyiniz.
Belki ben de müfsidim.
Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum.
Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol
vermeyiniz.
İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın,
mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız.
Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına
takınız, bana reddediniz, gönderiniz”
* * *
İşte bakınız sevgili dostlar.
Bize ışık tutan, tarihimizin gerçek yüzünü bize öğreten
böylesine Bediüzzaman’lar gibi ilim adamlarımız, yolumuzu belirtmek üzere
önümüzü görmek üzere ışık tutmuşlar ve ilmi dehalarıyla toplumu manen eğiterek,
uyandırmaya çalışmışlardır.
İşte bu paralelde böylesine büyük insanların sayesinde
inşallah ümit var oluruz ki bundan böyle yeni bir Türkiye’de yeni bir uyanışla
devlet oldukça büyüyecektir, millet oldukça müreffeh bir seviyeye
yükselecektir.
Bu ümitle yaşıyoruz ve böyle yaşamak istiyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.