“BU ÜLKEYİ MASA BAŞINDA YAPILAN PAZARLIKLARLA DEĞİL CENK MEYDANLARINDA KURDUK”
Evet, sevgili okurlar.
Malumunuz üzre 30
Aralık 2016 Cuma günü ile 2 Ocak 2017 Pazartesi günkü sohbetimize başlık olarak
“SAHADA KAZANDIĞIMIZ MİLLİ MÜCADELEYİ MASADA KAYBETME TEHLİKESİ” ifadesini
kullanmıştık.
Mücahit, kahraman
milletimizin "Kurtuluş Harp" marekelerinde (Savaş meydanlarında)
vermiş olduğu mücadele neticesinde, büyük bir ittifak içerisinde ülkemizi
elimizden almak isteyen hain İtilaf devletlerini ülkemizden kovmuştuk, denize
dökmüştük.
Ve o "itilaf
devletleri" arkalarına bakmadın, kaçıp gitmişlerdi.
Netice itibariyle
elimizde kalan bu coğrafyayı "Misak-ı Milli Hudutları" olarak
kabullendik ve şimdi de bu dahi bize çok görülüyor.
Aynı kabarık iştahla
ülkemize yeniden saldırmaya niyetlenmişler.
Ama o günlerde
İttihat Terakkinin uzantısı durumunda olan vesayetçi, laikçi, Kemalist anlayış
ne yazık ki gizliden gizliye dış mihraklarla anlaşarak masa başında Lozan
denilen “Hezimet” anlaşması paralelinde mevcut elimizde kalan coğrafyayı
küçülttüler…
Nihayetinde Mondros
Mütarekesiyle Sevr Antlaşması yetmiyormuş gibi bu kez meydanlarda kazanılan
cihat mefhumu, 24 Temmuz 1923’te “Lozan Antlaşmasıyla” ne yazık ki sona erdi.
Sahada kazanılan
zafer, masa başında kaybedildi ve yitirildi.
Bundandır ki iki gün
önce Şanlıurfa’da büyük bir kitleye karşı hitap eden Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğan, şu ifadeleri kullandı...
“Şunu hiç bir zaman
aklımızdan çıkarmamalıyız; Biz bu ülkeyi masa başında yapılan pazarlıklarla
değil cenk meydanlarında toprağa düşen şehitlerin mübarek kanlarıyla ve
büyüklerimizin dualarıyla kurduk...”
Bugün unutmayalım ki
bu tarihi büyük konuşmayı yapan Cumhurbaşkanı gerçekten çok iyi konuşuyor.
Havadan cıvadan
değil.
Tarihi kültürümüzden,
zaferlerimizden, bu uğurda dökülen ecdatların kanının sonucunda kazanılan
ülkeden bahsediyor.
***
Sayın Erdoğan bu
konuşmasında olduğu gibi birçok konuşmasında da aynı; "hakikate"
vurgu yapmaktadır.
Diyor ki.
Ülkemizi içten vurmak
üzere dış mihraklar, hıyanet ve ihanet şebekeleriyle işbirliği
içerisindedirler.
Taşeron olarak
kullandıkları bazı unsurlarla ittifak sağlamışlar.
Bunlar yeniden bir
"Sevr Antlaşmasıyla" bizleri karşı karşıya getirmek istiyorlar…
Emperyalist haçlı
ABD.
Avrupa Birliği.
Yani Küresel emperyal
güçler "ittifakla" ülkemizde yeniden kargaşa yaratma gayreti
içerisindedirler.
Yeni yeni darbelere
hazırlık yapıyorlar…
Ki hal-i hazırdaki
faaliyetleriyle de kendilerini ele veriyorlar.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan
ne diyordu?
"İnlerine
gireceğiz!
Şu anda inlerine
girdik, giriyoruz, kaçacak delik arıyorlar”
Gerçekten de, Türkiye
şuan terörle mücadelede.
Ve Emperyal haçlı
güçlere karşı; "tarihsel" bir milli seferberlik içerisinde;
"savaş" veriyor.
Ki bu mücadelenin
başkomutanı da, Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Zira bu 15 yıldan
beri ülkeyi yöneten AK Parti, tabiatıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
Direktif ve
talimatları paralelinde memleket yönetiliyor…
Demem o ki, Erdoğan
"ihanet ve hain" şebekeleri çok iyi biliyor, istihbaratı sağlam.
***
Doğrusu sormak
gerekir.
Ülkemizi yıllardan
beri kurtarıcılık adı altında “hezimet” zincirine bağlayan devlet yetkilileri
kimin nam-ı hesabına çalıştılar?
Gerçekten şimdiye
kadar "ülke ve millet" için ne yaptıklarını hiç düşünmüşler mi?
Yâda bilmişler midir?
Sanmıyorum...
Objektif olarak
söylemek gerekirse ki gerekiyor.
Eğer bugüne kadar
Erdoğan bu ülkede söz sahibi olmamış olsaydı, bu ülke daha fazlasıyla
küçüldükçe küçülecekti.
"Bölük-pürçük"
haline gelmiş olacaktık.
Ama devlet-millet
bunu gördü içine sindiremedi.
Yine de dimdik ayakta
durdu.
***
Çünkü herkes.
Yani 7'den 70'e
herkes gördü…
Ne diyor Sayın
Cumhurbaşkanı.
Hedef… Türkiye’yi
yönetilemez bir Türkiye haline getirme hedefidir.
Bu itibarla eğer
sorunları biz doğru teşhis edemezsek, ülke olarak büyük bir tehlikeyle karşı
karşıya kalırız.
Yalnızca askeri darbe
tehlikesiyle karşı karşıya değiliz.
Türkiye’nin fay hatları
patlatılmak isteniyor…”
Bu ifadeler,
hakikatti ortaya koyduğu gibi yerli yerindedir.
15 Temmuz yalnızca
bir darbe girişimi değildi sevgili okurlar.
Türkiye’ye diz
çöktürünceye kadar sürdürülmesi planlanan çok kapsamlı bir saldırının ilk
perdesidir demiştim.
Daha ilkyazımda 15
Temmuz saldırısı; "olmuş bitmiş" bir darbe girişimi değil demiştim...
Türkiye’yi kuşatma ve
durdurma sürecidir.
İçerden ve dışarıdan
gerçekleştirilen sürgit yeni boyutlar kazandırılarak büyük bir saldırı
planıdır…
Bilindiği üzere son
aylarda özellikle de kitlesel mekânlara yapılan terör saldırılarıyla ve
ardından icra edilen yapay karşılaştırmalarla ve gerilimlerle Türkiye’de 12
Eylül öncesindeki gibi benzer bir ortam oluşturulmak isteniyor.
Türkiye, yönetilmez
hale getirilmeye çalışılıyor.
Askeri yönetime zemin
hazırlanıyor.
* * *
Evet, fazla uzatmaya
gerek yok.
Zaten anlaşılan
anlaşılır.
Ömer Hayyam’ın birkaç
dizesini sizinle paylaşmak istiyorum..
Orijinal metin aynen
şöyle;
“Cellâdına âşık
olmuşsa bir millet
İster ezan ister çan
dinlet
İtiraz etmiyorsa sürü
gibi illet,
Müstahaktır ona her
türlü zillet
Dünya üç beş
bilgisizin elinde
Onlarca her bilgi
kendilerinde
Üzülme eşek eşeği
beğenir…
Hayır var sana ‘kötü’
demelerinde”
Evet, Ömer Hayyam
şöyle devam ediyor;
“Gözüm, eğer kör
değilsen bunca mezarı gör
Dünyayı saran yalan
dolanları gör
Krallar, padişahlar
çürüyüp gitmiş
Ela gözlerine kurt
dolanları gör”
* * *
Evet, sevgili
okurlar.
Gerçekten Türkiye
büyük bir tehlikeyle karşı karşıya…
Türkiye yalnızca askeri
darbe tehlikesiyle karşı karşıya değil, Türkiye’nin fay hatları patlatılmak
isteniyor.
Bakınız, sevgili
okurlar.
Bir de merhum Akif ne
diyor;
“Bir zamanlar bizde
millet hem de nasıl milletmişiz
Gelmişiz dünyaya
milliyet nedir öğretmişiz
Kapkaranlıkken büyük
afak-ı insaniyetin
Nur olup fışkırmışız
ta sinesinden zulmet”
Bu itibarla diyoruz
ki;
Gerçekten Türkiye
formülü bulunmayan denklemler içerisinde.
Çözülmeyen
denklemlerin başını çeken de Kemalizm’dir, laikçiliktir ve CHP’nin kirli
anlayışıdır.
Ama artık herkes
kendine çekidüzen vermelidir.
Herkesin tarlada elde
ettiği mahsul, artık masa başında bir çırpıda feda edilmesin.
O dönemlere
"artık son" denilmelidir.
Bunun için de;
"Yeni Türkiye" sloganın etrafında bütünleşmeliyiz.
En derin saygı ve
sevgilerimle.