“İSLAM SİYASETİ KENDİNDEN ÇIKMALIDIR, BAŞKASINA VASITA OLMAMALI”

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi bayramdan sonraki haftanın birinci günü olan bugün, yani Pazartesi gününden geçmiş bayramda tatil günlerinde vermiş olduğumuz mola ve dinlenme süreci artık sona ermiş durumda.

Yeniden sizlerle yapabileceğimiz sohbetlerde, memleketimizin güncel olaylarını ele alarak sizinle paylaşmaya devam edeceğiz…

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız “İSLAM SİYASETİ KENDİNDEN ÇIKMALIDIR, BAŞKASINA VASITA OLMAMALI” ifadesi Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerine aittir..

Bediüzzaman bu ifadeyi; Osmanlının 624 senelik hükümranlığını yıkıp, devleti başıbozuk bir siyasetle yönetmeye çalışan ve içi boşaltılmış siyaset kavramlarıyla uğraşan İttihatçıların siyasetine yönelik kullanmıştır.

Zira Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin ilmi kariyeri gereğince, ki bu asrımızdaki ümmetin en başta gelen yüksek ilmi dehaya ve kariyere sahip bir İslam âlimi…

O dönemde devlet bünyesindeki tespit etmiş olduğu yanlış siyaseti hedef göstererek söylemiştir.

Yani o dönemdeki hükümetin yanlış siyasetini tespit etmiş ve onlara uyarı bakımından bilimsel tarihi ifadeleri kullanmıştır.

Ki bu ifadenin devamı da şöyledir;

“Fırkacılık kulüpleri tevhid-i kulube değil, tesrik-i kulube sebeptir”

Üstadın kullanmış olduğu Osmanlıca ifadeleri, ne yazık ki bugün okuyup yüksek akademik kariyere sahip kişilerin, acaba kaçta kaçı ne söylediğini anlayabiliyorlar mı, sorusuna cevap arıyoruz.

Bu ifadenin günümüzdeki Türkçemize çevirebilme kabiliyetine sahip kaç akademisyenimiz var?..

Gençliğimizin kaçta kaçı, bunu çözebileceğini doğrusu merak ediyoruz.

Zira yıllardan beri devam ede gelen mevcut eğitim sistemimizin kullandığı dil, ne yazık ki gerçek manada bin yıllık kültürümüzden, tarihimizden gerçek manada içi dopdolu kavramlardan uzak tutulmuştur…

İçi boşaltılmış yüzeysel kavram kullanılmakta olduğundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Onun için o büyük Üstat Hazretleri “Lemaat” isimli Risalesinde bu ifadeyi şu şekilde değerlendirmiştir.

“İSLAM SİYASETİ KENDİNDEN ÇIKMALI, BAŞKASINA VASITA OLMAMALI!"

Bakınız, "FIRKACILIK KULÜPLERİ TEVHİD-İ KULUBE DEĞİL, TEFRİK-İ KULUBE SEBEPTİR” ifadesinin açılımı ise şöyledir;

“Devlet bünyesindeki, yani Osmanlı yönetiminin bünyesindeki siyaset, dış mihraklardan ithal edilmeyip, toplumun bin yıllık inanç ve İslam kültüründen gelen milli bir siyaset olmalıdır.

Bu bin yıllık milli kültürle dolu olan bir siyaset başkasının siyasetine bağlı olmayıp inanç paralelinde müstakil bir siyaset olmalıdır.

Bu olunca, milli iradesi üzerinde ittifak etmiş olduğu milletin kalpleri birleşir, tevhid-i kulub dedikleri mana üzerine ittifak eder.

Tefrik-i kulube, yani kalpleri birbirinden ayırıp, değişik kültürlerle bölünmeye yer vermez.

Zira milletin inandığı ve bağlı bulunduğu yüce İslam siyasetinin ruh-i derinliklerinden çıktığı için, milli ittifak ve bölünmez birliğine temel unsur olur.

Ama dışarıdan ithal edilmiş milli olmayan bir siyaset, milletin kalplerini birleştirme yerine tefrikaya, bölünmeye, dağılmaya temel neden oluyor?

Ki onun için Üstat şöyle diyor;

“Milli olmayan bir siyaset kalplerin birleşmesi yerine, kalplerin birbirinden ayrılıp, toplum arasında değişik unsurların bölünme isteğine dayanır ve onaylar”

Nitekim, Üstat Hazretleri o dönemdeki ittihatçıların siyasetini şöyle tanımlıyor;

“İstanbul’un siyaseti İspanyol nezlesi gibidir.

İnsana bulaşıyor…

Hezeyan devrini ara sıra geçiriyor."

Yani devlet ve millet arasında sarsıntılara neden oluyor?

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere bugün 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılının açılışı münasebetiyle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yayınladığı tarihi mesajına katılmamak mümkün değildir.

O büyük devlet adamının ağzından çıkanların kelimesi kelimesine katılmamak, bize göre safdilliktir veya küfre ve temerrüde dayalı inattır veya da tıpkı mevcut bazı medyanın kalemşorlarının kasıtlı ve güdümlü anlayışıdır..

Evet.

Gerçekten Sayın Erdoğan bu ülkenin yıllardan beri kangrenleşmiş yarasına parmak basıyor..

Öylesine inanıyoruz ki bu manasız, değersiz eğitim sistemine neşter vuracak?

Eğitim camiasını tarihi milli değerlere bağlı olmak üzere yeniden inşa edecek diye düşünüyoruz.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın açıklamasından anlaşılan budur ki şimdiye kadar milli bir eğitim camiası olarak yutturulmaya çalışılan yanlış bir sisteme artık paydos deniyor.

İstismar ve riyakarlığa dayalı yozlaştırılmış bir Milli Eğitim sistemine "dur" denilecek?

Erdoğan’ın yayımlanan mesajı kelimesi kelimesine yerinde olup milletimizin ruhuna hitap etmektedir.

Mesajında şöyle diyor…

“Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasına en büyük katkıyı, eğitimde elde edilen başarılar sağlayacaktır. Ülke ve millet olarak, çok değil, çeyrek asır, yarım asır önce, standartlarımız öylesine düşüktü ki, eğitim ilk sıralarda kendine yer bulamıyordu” 

Yani yalan mıdır?

Nerdeyse yüz yıldan beri gençliğimizin körpe damakları, emperyalist batı dünyasının batıl ve aldatıcı bir eğitim sistemine mahkum edilmediler mi?

Çifte standart uygulanmadı mı?

İstismarcıların, riyakârların dershanelerinin varlığına neden olunmadı mı?

Hatta çifte standartlı Kemalist, laikçi bir anlayış hakimiyetinde okutulan ders kitapları, "inkar ve asimilasyonu" dayatmadı mı?

Gençliği, nesilleri, dininden, kültüründen, örf ve adetlerinden, uzaklaştırmadı mı?

Hangi ders kitabında, dini, İslami, edebi kültüre dayalı ifadelere yer verilip gençlik donatıldı?

Elbette ki “Yoktur” demek zorunda kalıyoruz.

Birçok ders kitabında geçen ifadeler ırkçılığa, şovenizme, faşizme, Turancılığa ve Zerdüştlüğe kadar uzanmaktadır..

Milletimizin evlatlarını bu şekilde zehirleyerek, “Kaş yapayım derken göz çıkarılmıştır.”

Ders veren sözüm ona çağdaş nice öğretmenler sınıfta ders müfredatları yerine bölücülük, ırkçılık, batı hayranlığı, hatta daha önemli olan da satanistlik anlayışına kadar uzana gelen bir "devşirme" söz konusu..

Böylece gençlik başıboş bir hale getirilmiş olup, geçen her eğitim yıllarında kafile kafile gençleri terör odaklarına kazandırmışlardır…

Nitekim bugünkü toplumumuzun karşısına çıkan okumuş, medeni bir gençlik yerine ne yazık ki insanları öldürmekten zevk alan vahşi bir gençlik var.

Devletin bütçesiyle dağa gönderilmektedirler.

İttifaksızlık üzerine ittifak eden sözde bir Milli Eğitim camiasının varlığınden söz edilmiyor mu?

Ediliyor..

Bize göre Sayın Erdoğan’ın tespitleri de bu yöndedir.

İnşallah büyük bir azimle, samimiyetle, “Yeni Türkiye”ye yakışır bir Milli Eğitim sisteminin çaresini bulacağına inanıyoruz.

Bu itibarla bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız; “İSLAM SİYASETİ KENDİNDEN ÇIKMALI, BAŞKASINA VASITA OLMAMALI!

FIRKACILIK KULÜPLERİ TEVHİD-İ KULUBE DEĞİL, TEFRİK-İ KULUBE SEBEPTİR”

Yani kalpleri ittifak yerine ittifaksızlığı üzerine, bölücülük üzerine toplar.

En derin saygı ve sevgilerimle.