“KULAKTAKİ PAMUĞU ÇIKAR, HALKA ADALETİNİ GÖSTER/YOKSA O BÜYÜK ADALET GÜNÜ AÇIKTA KALIRSIN..”

Aynen de öyle!.. Bu vecize söz ve tarihi tespiti 8 asır önce yaşayan merhum Sadî Şirâzî bir şiirinde aktarıyor.… Bugünkü mevzumuz,  “Adalet ve Hukuk” mekanizmasıyla alakalı olacağı için, yazıya başlık olarak bu ifadeyi kullandık.. Az sonra açılımını yapacağım…

***

Ama önce, Anayasa Mahkemesi Başkanı(AYM) Sayın Zühtü Arslan Bey’e kulak vermek istiyorum.. Malumunuz üzre, bir önceki gün Anayasa Mahkemesi’nde tören vardı.. AYM Üyeliğine seçilen İçişleri Bakan Yardımcısı Sayın Hâkim Muhterem İnce’nin yemin töreni vardı.. İnce’nin yemin törenine, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Anayasa Mahkemesi Başkanı ve devletin üst seviyesindeki birçok bürokrat katıldı.

***

Yemin töreni öncesi AYM Başkanı Sayın Arslan, konuştu… Arslan Bey’i gerek Cumhurbaşkanına karşı olsun ve gerekse Türkiye kamuoyuna karşı olsun, yapmış olduğu çok anlamlı ve muhtevası kapsamlı konuşmasından dolayı tebrik ediyoruz, kutluyoruz.. Ve diyoruz ki sizler gibi adaleti düşünen, mesleğinin şeref ve haysiyetini koruyan böylesine nice hukukçuların sayısının artmasını yüce Allah’tan diliyoruz…  Gerçekten mekân ve mevkini layıkıyla, şerefle dolduran bir hukuk adamısınız.. Bu da bize mutluluk ve güven veriyor..

***

Zira her zaman bu köşede yazıyoruz.

“Şeref’ül mekâni bil mekin..” “Mekân ve mevkiin şerefi, vakarı, onu dolduranla kaimdir.”

Sayın Başkan Zühtü Arslan, ülkenin ve milletin “Adalet” meseleleriyle alakalı kapsamlı ve anlamlı yaptığı konuşmaları “mesleki” yönde özeleştiri içermektedir.. Ki kendi mümtaz kişiliğini de kamuoyuna şeffaf bir şekilde aktarıyor.. Elbette ki bu da sevindiricidir.

Keşke Türkiye hukuk dünyasında Sayın hâkim Zühtü Arslan gibi bu mesleği temsil eden hâkimler, savcılar ve avukatların sayısı daha birçok olsun. Onun gibi düşünenler bol olsun…

Ümit ediyoruz ki tümüyle olmasa da bu camianın içinde çok seçkin, cüzdanına değil vicdanına danışan birçok hâkim ve savcılarımızın varlığı dün olduğu gibi bugün de tartışılmazdır,  kimse de inkâr edemez.

“Allah sayılarını artırsın” diye dua etmek de bize düşer.

***

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız; “KULAKTAKİ PAMUĞU ÇIKAR, HALKA ADALETİNİ GÖSTER/YOKSA O BÜYÜK ADALET GÜNÜ AÇIKTA KALIRSIN” ifadesi, 8 asır önce yaşayan merhum Sadî Şirâzî’ye aittir.. Onun sözüdür.

Şeyh Sadî Şirâzî ne kadar erbab-ı ilim ve irfan sahibi ise bir o kadar da hikmetlerle dolu veciz cümlelere sahip.

Sadî Şirâzî, diğer bir şiirinde ise şöyle söylüyor;

“Benim yazdıklarımın yıllar yılı kalıcı olmasını temenni ediyorum.

Bu veciz ve derin manalı sözleri yazmamın sebebi de benim vücudum toprak altında çürüyüp giderken, benim bu eserlerim beni temsilen canlı kalsın.

Günün birinde bir gönül sahibi, şefkat ve merhamet sahibi, belki Fatiha ve dua ile beni hatırlar.”

*  * *

Bu fasla şimdilik virgül atalım.. Gel gelelim, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan’ın o çok anlamlı ve derin konuşmasına!.. Her satırı tarihi öneme sahip konuşmasından bazı başlıkları size aktarmak istiyorum… Çünkü Sayın Arslan, kendisine ve makamına yakışır bir şekilde yapmış olduğu konuşmanın muhtevası Türkiye insanına, devletine, milletine çok büyük teselli verdiği gibi, ümitler kazandırmıştır.

***

Nitekim bugüne kadar gelen giden daha nice büyük yargı mensuplarının makamına yakışmayan, uyduruk ve safsatalarla dolu konuşmalar yaptıklarına tanık olduk…

Hatırlar mısınız efsanevi bir İmran Öktem vardı?

Adli yıl açılışlarında konuşurken “Allah diye bir şey yok, Allah’ı yaratan insanlardır” demişti…

O makama ve o mevkiiye yakışmayan masonik, imansız bu ve benzer kafalar, ne hazindir yıllar yılı Adaletin terazisini elinde tutup, “vesayeti ve adaletsizliği” bu millete dayattılar…

***

Yazıya başlık olarak kullandığımız ifadeyi Sayın Zühtü Arslan konuşmasında Sadî Şirâzî’ye ait olduğunu söylüyor. Çünkü bu ifade Sadî Şirâzî’ye ait “GÜLİSTAN” isimli kitapta geçiyor. Sayın Arslan, sözlerinin başında adalet kavramını tanımlarken, Hz. Musa’dan, Hz. İsa’dan, Hz. Peygamber (a.s.m)’den örnekler getirdi.. Ve ardından şu cümleleri sıraladı…

“Nitekim Tevrat’a göre Hz. Musa halkına, “Adaleti, yalnızca adaleti izleyeceksiniz” diye öğüt verir. Yeni Ahit’e göre Hz. İsa kavmine, “Görünüşe göre yargılamayın, yargınız âdil olsun” diye seslenir. Kuran-ı Kerim’e göre de “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder…”

***

Dile kolay Sayın Başkan’ın cesaretle, sekülar bir anayasa anlayışıyla yönetilen bir devleti ve bir milleti temsilen bu güzel örnekleri getirmiş olması, şayan-ı takdirdir ve tebriktir.

Zühtü Arslan şöyle devam ediyor konuşmasına;

“Hiç kuşkusuz adaletin bu önemi, onu tecelli ettirmekle görevli hâkimlerin omuzlarına ağır bir yük yüklemektedir. Bu yüzden hemen her medeniyette adaletsiz ve haksız şekilde hükmetmenin ağır bir vebal olduğuna dair kuvvetli bir inanış vardır.

Sözgelimi Sadî Şirâzî yaklaşık sekiz asır önce hükmetmek ve adaleti tesis etmekle yükümlü olanları şöyle uyarmıştır: “Kulaktaki pamuğu çıkar, halka adaletini göster,/ Yoksa o büyük adalet günü açıkta kalırsın.”

Aslında bu sözler adaletin söylem değil, eylem meselesi olduğunu, gerçekleşmesi ve gerçekleştiğinin de görülmesi gerektiğini bize bir kez daha hatırlatmaktadır.”

* * *

İşte sevgili okurlar.

Yıllardan beri yazıyoruz, çiziyoruz.

Bazı yazılarımızda birçok örnekler getiriyoruz.

Geçen ifadeler ve cümlelerimiz sanki birilerine hitaben ağır bir eleştiri gibi algılanmış oluyorsa da kesinlikle böyle şey olmaz.

İşte Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan da makamına, mevkiine yakışır bir şekilde bizim söylediklerimizi teyiden bu güzel sözleri ifade etmiş olması, hukuksal ve adalet yönünden Türkiye’nin geleceğinin parlak olduğuna inanıyoruz ve ümitle bekliyoruz.

Zaman zaman yazılarımızda bazı yerel mahkemelerin, hele hele iş hukukunu temsil eden bazı iş mahkemelerine ve yargıçlarına yönelik yaptığımız eleştirilerde, Sayın Başkanın bu tespitleri de bizim söylediklerimizin birer kanıtlayıcı delilidir.

Adalet ve hukukun üstünlüğüyle ilgili bakın ne diyor Sayın Arslan;

“Gerçekten de yargıya yönelik güven ve inancın sarsılması, bir demokratik hukuk devletinin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir.

Bu nedenle hukukun üstünlüğü anlayışı, yargının bağımsızlığına halel getirecek, tarafsızlığı konusunda toplumu şüpheye düşürecek her türlü tavır ve davranıştan kaçınmayı gerektirmektedir.

Diğer yandan yargı bağımsızlığı, anayasal kimliği oluşturan ilkelerin başında gelen kuvvetler ayrılığının da bir gereğidir.

Yargının ve yargıcın bağımsız olmadığı yerde kuvvetler ayrılığından söz edilemez.. Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde de temel hak ve özgürlükleri koruyan bir anayasanın varlığından söz etmek oldukça zordur.”

* * *

Sayın Arslan’ın şu cümlelerine dikkatle bakmak gerekir.

Ve üzerinde derinden derine düşünmek lazım..

Bugüne kadar Türkiye’de yargı erkinde, özellikle 28 Şubat’ta, özellikle vesayetçi dönemlerde güncel olarak siyasi ve ideolojik anlayışların paralelinde görevlendirilmiş nice kirli düşünceye sahip yargı mensuplarını gördük.

Örnek mi istiyorsunuz?

27 Mayıs 1960’taki Yassıada Mahkemesinde savcı Ömer Egesel ile Salim Başol isimli bir hakim taslağında, Menderes’e söyledikleri ifade aynen şöyle geçiyor..

“Sizin söyledikleriniz bizim yanımızda geçerli değil. Sizi buraya gönderen irade bizi bu şekilde görevlendirmiştir.”

İşte böylesine hukuk facialarıyla zamanını geçiren bir Türkiye’den bahsediyoruz.

Hele hele 2002’nin son günlerinde AK Parti iktidara geldiğinde Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesine dair karar veren Meclisin kararına itiraz eden Sabih Kanadoğlu…

Onun gibi daha niceleri…

Hepsi, Anayasa Mahkemesini tağyir ve tebdil etmeye çalıştı..

Türk yargı tarihine ve siyasi tarihine “vesayetin kirli lekesi” olarak geçti…

Her ne kadar Sayın Başkan bu tür şeylere değinmediyse de ki değinmeye lüzum görmediği halde, kamuoyu bunları tamamıyla görmüş, geçirmiştir.

Türk adaletinin başında en yüksek mevkii ihraz eden bir hâkimin böylesine konuşmaları, elbette ki devletimizin, milletimizin, ülkemizin geleceğine tutulan bir ışıktır, bir aydınlıktır.

Hem de müjdeleyici bir harekettir.

Tebrik ediyoruz, kutluyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.