“PENSİLVANYA’DAKİ ŞARLATANDAN KOPUN!”
Evet, sevgili okurlar.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın dün 15 Temmuz Demokrasi
Meydanı’nda Gazianteplilere karşı yaptığı konuşma çok anlamlıydı.
Gerçekten uyarıcıydı, kapsamlıydı ve birçok yere de
tarihsel mesajlar içermekteydi.
Sayın Erdoğan, 20 Ağustos tarihinde, bir düğün merasimine
yapılan acımasız saldırı neticesinde meydana gelen katliamdan ötürü şehit olan
53 kişinin taziyesi için Gaziantep’i şereflendirdi.
Halkın nabzını tuttu, ümit verdi, teselli etti.
Zaten bir devlet büyüğüne de bu yakışır.
***
Hiç kuşkusuz ki..
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gelen-giden devlet
büyükleri içerisinde; Erdoğan ilklerin sahibidir.
Zikzakı yoktur..
Halis bir niyete sahiptir…
Halkının karşısına çıktığında; "imanı bir
kalple" konuşmaktadır.
Halka verdiği ümit ve teselli de daime ciddidir…
Kesinlikle politik değildir…
Açık ve net olarak, milli iradenin ideolojyasını ifade
etmektedir.
Milli iradeyle bir nevi Şura uzmanıdır ve başıdır.
Halkla yaptıkları bir nev-i biattir.
Sayın Erdoğan’ın halkın karşısına çıkıp ruhi
derinliklerinden gelen imanla dopdolu konuşması, o kadar insanlarımızı
etkiliyor ki adeta Efendimiz (S.A.V) ile Mekke müşrikleri arasındaki olup
bitenlerin neticesinde Hudeybiye anlaşmasındaki
"biat" gibi bize ümit vermektedir.
Nasıl ki Fetih suresinin 10. Ayetinin yüce meali
Efendimiz (S.A.V)’e hitaben şöyle buyuruyor;
“Sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar.
Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.
Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur.
Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir
mükâfat verecektir”
Bu ayeti celilenin yüce anlamı bu halkın, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın etrafında birikimi tıpkı Hudeybiye Anlaşmasındaki biat gibi geliyor
bize.
İnşallah, yüce Allah bu milletin duaları ve teveccühü
sayesinde onu tüm kötü insanlardan ve kötülüklerinden meydana gelen
badirelerden koruyacağına ümit varız.
***
Cumhurbaşkanının da işaret ettiği gibi…
Şer güçleri...
“Kendi örgütlerine değişik fraksiyonlarda isim takmakla,
artık alfabede harf kalmadı”
Gerçekten çok ama çok tehlikeli terör örgütleri vardır…
PKK’nın bünyesinde yıllardan beri değişik isimlerle
ortaya çıkıyorlar..?
Gâh Rusya, gâh Amerika, gâh Pensilvanya, gâh burası, gâh
şurası ile çalışan Türkiye’deki bu kirli fraksiyon odaklarına artık devlet
yeter demelidir.
Ve “Artık yeter” demiştir ki büyük bir cesaretle
Cerablus’a, Suriye’nin hududuna girmiştir.
İnşallah Şam’ı da alacaktır.
Amerika’nın Haçlı anlayışına rağmen…
Pensilvanya’daki şarlatana rağmen.
***
Ama ne var ki halkın Cumhurbaşkanından şu yönde bir
beklentisi var.
Eğer bugün Pensilvanya’daki şarlatan insanın tüm
örgütlerin arkasında varlığı söz konusuysa ki öyledir..
Kesinlikle gizliden gizliye Türk Silahlı Kuvvetlerinin
bünyesinde yaşayan bazı Kemalist, Ergenekon, darbeci cuntaların varlığı da söz
konusudur.
Onlar perde arkasında duruyorlar, her şeyi FETÖ’ye
giydiriyorlar.
Nasıl ki FETÖ örgütü büyük bir tehlikeliyse…
Bilinmelidir ki; Kemalist, laik cuntanın varlığı da bir o
kadar tehlikedir…
Ki onu ha bire kullanmaya çalışıyorlar.
Bunların beklentisi FETÖ’nün gölgesinde, onun göz
kırpmasıyla, ondan olmayan, başta diğer Nur cemaatleri dahil olmak üzere tüm
ehli sünnet ve cemaatiyle uğraşmaktır…
Onları ortadan kaldırmaya çalışıp gerçek manada milli
iradeyi temsil eden halkla hükümetin arasını açmaya çalışmanın gayreti
içerisindedirler.
Nitekim bu yönde son günlerde hayli "hain
sesler" yükselmektedir.
***
Bu itibarla temennimiz budur ki “At izi, it izine
karıştırılmadan” her şey çok büyük bir titizlikle devlet maharetine yakışır bir
şekilde gerçek suçluların üzerine gidilmesidir.
Bize göre nasıl ki FETÖ’nün etrafında biriken ne kadar
kirlenme varsa, aynı o biçimde yıllardan beri Kemalist, laikçi, Atatürkçü,
ulusalcı hıyanet şebekeleri de vardır.
Ve aynı pota da bunların da eritilmesi gerekir.
Halkın beklentisi bu yöndedir.
Halk, 15 Temmuz’daki ayaklanmayı gerçekleştirmek isteyen
hıyanet şebekelerinin ne kadar idamla cezalandırılmasını istiyorsa, onların
arkasında durup zaman zaman darbe kışkırtıcılığı yapan “28 Şubat bin sene
yaşar” diyenlerin de o kapsama alınıp, milli irade paralelinde Türkiye’yi
batıl, putçu anlayıştan temizlenmesi gerekir.
Ki bu gerçekleştiği zaman ne Pensilvanya’sı kalır, ne
İsrail’i kalır, ne de ABD’si kalır.
Hepsinin hevesleri kursağında kalır.
Şahsen, kişisel görüş ve tespitlerimiz bu yöndedir.
Bu itibarla diyoruz ki Türkiye, gerçekten çok büyük bir
imtihandan geçiyor.
Bu sınav da, toplumsal birliktelik ve ittifakın
sınavıdır.
***
Bugün Suriye’nin başına gelen, Irak’ın başına gelen,
Mısır’ın başına gelen, Libya’nın başına gelen tüm badirelerin varlığı Bush
dönemindeki ABD’nin İsrail’le yaptığı büyük Ortadoğu projesinin bir temsilidir
ve versiyonudur.
Ve o projenin de ta kendisidir.?
Ki ne kadar terör örgütlerinin isimleri varsa, hepsi o
projeye yerleştirilmiştir.
İster DAİŞ olsun, ister PYD olsun, ister YPG olsun, ister
PKK olsun, DHKP-C- olsun veya ASALA olsun…
Her ne olursa olsun.
Amerika’da yaşayan büyük iş çevresi olan İsrailliler ile
yapılan danışıklı dövüştür.
Bu işin içinde Rusya’nın da parmağı var, ABD’nin de var,
Almanya’nın da var, Belçika’nın da parmağı var.
İnşallah ümit var oluruz ki "bu zemin-i asyada en
gür seda yine İslam’ın sedası" olacaktır.
FETÖ’nün kirli iskeletine rağmen…
En derin saygı ve sevgilerimle.