“TÜRKİYE MÜSLÜMAN’DIR VE MÜSLÜMAN KALACAKTIR?” (III)

Bu haykırış; hakikatin gür sesidir..  Laikçi, liberal demokrat siyaseti önceleyen ve önemseyenlere rağmen; Türkiye ilelebet Müslüman’dır ve Müslüman Kalacaktır?”.. Bedeli ne olursa olsun, payidar olacaktır..

***

Çünkü Türkiye insanı inançlıdır, aba ecdatlarından miras olarak kaldığı, tavizsiz biat edip iman şuuruyla sahiplendiği Yüce İslam dininin ana kural ve kaideleriyle “var olmak” istiyor.. O inancın paralelinde, yürüyor…

***

Ve bu bağlılığı, sadece bir siyasi zümreyle, ideoloji ve düşünceyle değil, tamamen bağımsız, hür bir iradeyle, Allah’ın kelamı olan Kur’an-ı Kerimin ve Peygamber Efendimizin de hadisleri ışığında, kendini payidar kılıyor.. Ki bu bağlılık kıyamete dek sürecektir…

***

Batıya ve batıla odaklı, yaldızlı ama iç dünyası “şeytani ruhu” barındıran, sonuna “izm” ekleri olan kavramların, iç ve dış etkenlerin dayatmasına rağmen, dün olduğu gibi bugün de haykıran ortak ses “Türkiye İnsanı Müslüman’dır ve Müslüman Kalacaktır?”..

***

Ve diyoruz ki;

Liberal demokrasiye inanan ve bu rotada giden AK Parti’nin “gelin başörtüsü yasağını anayasadan geçirelim” söylem ve eylemine rağmen…

***

Ve diyoruz ki;

Sosyalist, Marksist, komünizme inanan, şovenizme biat eden, küfrün çok değişik yöntemlerinin rotasında yürüyen CHP ve onun tezgâhına giren diğer muhalefet partilerinin dikta anlayışlarına rağmen…

***

Bilinsin ki;

Dava yolunda ilerleyen kervana dair “rotasını saptırmaya” yönelik uğraşta Allah’ın izniyle muktedir olamayacaklardır?

***

Bakınız CHP bu aralar “kuzu postu giymiş kurt misali”, pusu kurma gayretinde.. Bir taraftan “helalleşelim” diyor, daha ilerisi “Kadının başörtüsünü yasalaştıralım” diye, yasa öneriyor.. Peki inanılır mı? Ne mümkün, çünkü tarihi geçmişi orta yerde.. Denir ya, “huylu huyundan vazgeçer mi?”.. Ne mümkün?..

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’den gelen bu çıkışı “samimiyet” karinesi içerisinde sorguya aldı.. Yani doğru bir hamleyle, “Siz samimiyseniz, gelin yasayla değil, anayasa hükmü altına alalım” dedi… Ki doğrusu da bu.  Zira kanunlar her an için değiştirebilinir, ama Anayasa hükümleri tez be tez değiştirilemez..  Elbette ki Sayın Cumhurbaşkanımız, bu samimiyet testinde yerden göğe kadar haklıdır.

***

Ancak, Türkiye’nin hal-i perişanlığında sorun salt “başörtüsü” değil… Nice katmerli milli meseleler vardır.. Başörtüsü yıllardan beri dindar ailelerin giyim kuşamlarına belasını sürmüş dış orijinli locaların direktif ve talimatları doğrultusunda devlet eliyle, yıllar yılıdır “yasaklı” bir anlayışla, alt edilmek istenilmektedir… Ama bu toplumun inancı değişmez, velev ki en ağır bedeller ödense bile.. Ki 28 Şubat’ta nice ağır bedeller ödendi, hayatlar karartıldı..

***

Sevgili okurlar..

Kaldı ki, bugün Türkiye’de “başörtü dokunulmazlığı” var.. Bunu sağlayan da Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.. Başörtüsünde bir özgürlük var… Bunun için ikinci bir yasa hükmüne gerek yok, ama Anayasal bir güvenceye ihtiyaç vardır.. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu güvenceyi istiyor.. Peki, CHP buna yanaşır mı?!.. Sanmıyorum, çünkü değişim ruhunda “samimiyet” yok, gündeme getiriliş amacı da “seçim” propagandası.. Tipik bir Selanik’ten İstanbul’a “şeriat isterük” diyerek, yola çıkıp sonra İslam’a “tarihin en acı” eziyetlerini yaşatan anlayış gibi!…

***

Dedik ya, CHP yanaşmıyor..  “İla cehenneme zumera” cehennemin dibine kadar yanaşmasın.  Hiç kimse bunu umursamıyor.  Zaten  Türkiye, Doğu ve Güneydoğusuyla, Batısıyla 84 milyondan teşekkül yüzde 99’u Müslüman olan bir millet! Ve İslam bayrağıyla kendini idame edip, İslamiyet’e sımsıkı sarılıyorsa hiç kimsenin, “vesayetler” noktasında endişesi olmasın ki er ya da geç “o güneş doğacaktır.”

Velev ki mevcut liberal demokrasiye birileri inansa bile..

Velev ki CHP’nin sosyalist anlayışı kendine alan bulsa bile..

Öyle ümit ediyoruz ki bunların hiçbiri bu halkın inancına artık “halel getiremeyeceklerdir?”…Engel de olamayacaklardır…

***

Çünkü ülkemiz, tümüyle yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Âl-i İmran suresinin 103. Ayetine inanarak o direktif ve talimat doğrultusunda, hak davasının yolunda yürüyor… O 103. Ayet mealen aynen şöyle diyor;

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”

***

İşte bakınız, sevgili okurlar.

Cenab-ı Allah bize nasıl da uyarılarda bulunuyor? Nice talimatlar veriyor…

Allah’ın ipine sarılmak büyük bir ittifaktır, bölünme değildir, parçalanma hiç değildir.

Oysaki mevcut siyaset, ister liberal demokrasilerde olsun, ister Şii, Rafızi mezhepler olsun, ister diğer partiler olsun, her ne olursa olsun, “maneviyatı” olmayan çıkar ve menfaat odaklı anlayışların hükmüyle ülkeleri çatırdatıyor, böldürüyor ve milleti birbirine çatıştırıyor, hizipleştiriyor!

***

Ama Kur’an-ı Kerim diyor ki çatlama, bölünme, parçalanma, Allah’ın ipine sarıl, ümmet ol..  Bu paralelde Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) bir Hadis-i Şerifi var.. Onu sizinle paylaşmak istiyorum..

“Mümin diğer müminlerle birlikte olunca, taşları birbiriyle kenetlenmiş sarsılmaz sağlam bir bina duvarına benzer.”

Aynen de öyle.. Birbirine kenetlenerek örülmüş bir duvar tez be tez yıkılmaz…

Tabi hadiste, mecaz ve benzetme var…

Mesela, bir gövdenin bünyesinde mevcut olan vücudun herhangi bir organı, diğer organlarla ters düşüp hastalandığı zaman, illaki diğer organlar da belli bir ölçüde, acıyı hisseder, çeker. Ve o vücut tümüyle hastalanır, sıtma tutar ve titrer.

***

Bu meyanda bilinmesi gereken şudur ki; Müslümanlar güçlü bir varlık olabilmek istiyorlarsa, yeryüzünde söz sahibi ve hükümranlık düşünüyorlarsa, mevcut dış orijinli siyasi anlayışlarla değil, laikçi, Sekülarist, Kemalist bir siyasetle değil, gerçek manada İslam’a hizmet eden bir siyasetle kendilerini var edebilirler… Söz sahibi olabilirler…

***

Yapılması gereken budur…

Zira yukarıda aktardığım, hem ayetten, hem de onu teyit eden hadisten de anlaşıldığı gibi müminlerin sarsılmaz bir duvar gibi birbirine kenetlenmesi gerekir.. Birbirine sarılmaları lazım. Bilmeli ki, siyaset dünyası tam manasıyla bunu böldürüyor.  Zalimi daha fazla zalim, mazlumu daha fazla mazlum ediyor.  Onun için hiç kimse mevcut hale güvenmesin.  Siyasetin parlak nutuklarına da inanmasın.

***

Seçim sath-ı mailine giren Türkiye’de nerdeyse her siyasetçi çıkıp millete çok önemli vaatlerde bulunuyor.  Mademki, dile getirdiğiniz bu vaatlerin düşüncesine sahip idiniz, niye daha önceden bu millete, hasbıhal içerisinde olmadınız.. Ona kendinizi anlatmadınız da şimdi; “laf olsun torba dolsun” misali  bol keseden atıp tutuyorsunuz.. Kim inanır size…

***

Açık ve net ifade etmem gerekirse, seçim sath-ı mailinde verilen bu sözlerin zerresine dahi şahsen ben, inanmıyorum ve güvenmiyorum.. Tarih örneklerle çok doludur.

Millet bunları yaşamıştır.  1920’lerden ta günümüze dek…

***

Milli mücadele kahramanlarının vermiş olduğu mücadelede birileri çıkmış, “dinimiz hak dindir, tevhit dinidir, ona sımsıkı sarılmamız lazım” demelerine rağmen geçen zaman dilimi içerisinde tam tersine 1924’ten 1950’lere kadar CHP anlayışının İslamiyet’e karşı yapmış olduğu kirli oyunlar araştırıldığında, tarih sayfalarında herkes rastlayabilir.

En derin saygı ve sevgilerimle.