“TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR” SORUSUNU AKLIMIZA GETİREN İYİ PARTİ LİDERİ MERAL AKŞENER!!!

Dünkü sohbetimizde, Türkiye’nin “tarihsel medeniyetini” inkar ve asimilasyona uğratan anlayışı sorgulamıştık.. Ve bu anlayışın yıllar yılıdır, “Cumhuriyet” öncesini inkar, sonrasını da “milli bir tarih” olarak, dikte ettiğinden söz ederken, Sözcü Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan’ın önceki günkü kaleme aldığı, yazıya atıfta bulunmuştuk.. AK Partili Mahir Ünal’ın Osmanlı’ya ve Arapça alfabesine yaptığı vurguyu yerme adına “kaleminden algı operasyonu” gerçekleştiren Çölajanı’nın yazısından bir kaç paragrafı da, sizlere aktarmıştım..

***

Ne diyor, “tarih ve kültür” fakiri, “batıla iman etmiş” Çölaşan’ı Osmanlı dönemini yorumlarken, şöyle diyor..

 “Yüz yıllar boyunca küçücük çocukların zoraki eğitimi bile sadece Arap harfleriyle, Kur'an okumayı öğrenerek geçmiş.

Cumhuriyet ilan edildiği zaman okuma yazma oranı erkeklerde yüzde 5, kadınlarda yüzde bir dolaylarında.

Eğitimsiz, her açıdan cahil bir toplum.

Kullanılan bir tek dil var:

Ne idüğü belirsiz Osmanlıca.

Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karışımı bir dil.

Eğitim derseniz çocuklara sadece Arapça Kuran öğretiliyor. Çocuklar sallana sallana Kuran ezberliyor…

Ve Türkiye'de hâlâ o günlerin özlemi içinde olanlar var. Üstelik onlar memleketimizi yönetiyor!

AKP'nin Meclis Grup Başkanvekili olan Mahir Ünal isimli şahıs birkaç gün önce ‘muhteşem', hem de ‘bilimsel' bir açıklama yaptı!..”

Şu sözlerine bakınız:

“Cumhuriyet maalesef (ne yazık ki) bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı (özetle) bütün düşünme setlerini yok etmiştir. Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır.”

İyi ki yaşanmış…

Yaşandıysa ne güzel olmuş.”

***

Bakar mısınız Sayın Çölajan ne de inciler döktürüyor.!

Kur’an’ı Arap dili olarak nitelendirip, kendince küçük düşürmek istiyor?…

Kur’an harflerini milli bir kültür olarak görmüyor..

Arapça alfabeyi sıradan bir yazı dili olarak görüyor..

Daha açık bir ifadeyle, hem İslama, hem Müslümanlara, hem İslam camiasının inandığı yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yüceliğine, “sinsice ve haince” kirli, bağnaz ve batıla iman etmiş anlayışıyla, saldırıyor…

Hakaretleri yazısında sıralıyor..

Ve bunu AK Parti’nin Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili sayın Mahir Ünal’ın şahsiyetinde, yaptığı açıklama üzerinden, çok ağır ithamlarda bulunarak, yapıyor…

Mahir Ünal Cumhuriyetle ilgili şu sözleri sarfetmişti:

“Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lugatımızı alfabemizi, dilimizi, hasılı (özetle) bütün düşünme setlerini yok etmiştir.”

İşte bu sözleri sarf ettiği için, “kin ve nefret” kusuyor…

“Ey Mahir sen Cumhuriyeti aşağıladın” diye, Ünal’ı topa tutarak, zihinsel zehir akıtıyor!…

Doğrusu, Kur’an’a karşı, İslama karşı, tüm inananlara karşı sarf ettiği küçük düşürücü ve hakaretvari kelimeler yüzünden fazla da, Çölajanı “kaale almak” istemedim.. İstemiyorum da..

Çünkü, zihni de, fikri de belli..

Bir halk deyimidir..

Denir ya; “dinime küfreden bari müslüman olsa..”

Ama beni en çok rahatsız eden, kendini “milliyetçi muhafazakar” olarak gösteren İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bu minvaldeki beyanları oldu!?..

Siyasetin bukalemun tiplerinden, nevzuhur çıkan liderlerden biri olan Akşener’in dünkü Sözcü Gazetesinde yer alan haber; “ah ki ah” dedirtmiyor değil…

Gazetenin birinci sayfasında döktürmüş..

Mahir Ünal’ı “Cumhuriyet Düşmanı, Atatürk Düşmanı, Türkçe Düşmanı, Türk Düşmanı” olarak nitelendirmiş… Hedefine almış…

Ağır bir şekilde hakaret sıralamış…

“Vay ki sen misin “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır” diyerek Ünal’ı sorguluyor?.…

Adeta bir önceki günkü Emin Çölaşan’ın aynı gazetede yazmış olduğu yazıyı değişik bir versiyonla, Meral Akşener hanım, zikrediyor…

Aynı gazetenin birinci sayfasında manşete taşınmış bu sözleri..

Anlamak zor…

Akşener diyor ki;

 “Biz ezelden beri Türkçe konuşuyoruz muhterem! Yani Cumhuriyetle birlikte dilimiz değişmedi..”

Yok daha neler?

Sayın Akşener’in döşediği bu cümlelerden dolayı, kendilerine cevap isteyen bir kaç sorumuz olacak?!

Kamuoyu adına soruyoruz?…

Bu değişkenliğiniz,

Bu siyasi bukalemun tavrınız, neyin hikmetidir?!

Renkten renge geçiş; niye?!

“Hangi telden, nasıl bir saz çalma halidir” sizinkisi?!

***

Sayın Meral Hanım..

Deyin hele;

Ne oldu da üç beş sene içerisinde o önceki taşıdığınız düşünceler, ulusalcılara karşı meydan okumalarınız?..

28 Şubatçılara parmak sallamanız?!

Bazı darbeci generallere karşı açıkça “erkeksi” bir duruş sergileyerek tavır takınmanız?!

Hani o attığınız nara…

“Demirden korkan trene binmez..”

Nasıl oldu da, bugün “u dönüşü” yaptınız..

180 derece, değiştiniz?!

O muhafazakarlık,

O milliyetçilik duygularınıza ne oldu.

Hacca gidip ihram giyip başınızı örtme pozisyonlarını ne ara unuttunuz?!

Şimdi çıkmış, Ünal’ın “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır” sözleri üzerinde, etrafa gelişi güzel “ hakaret makinasıyla” küfürler yağdırıyorsunuz..

Mahir Bey’e saldırıyorsunuz…

Ve bunu Sözcü Gazetesi gibi, ülkeyi ve milleti düşman belleyen “anlayışın” ekmeğine yağ sürerek, yapıyorsunuz…

Onların politikası, onların düşünceleri adına, hem de ulusalcıların, hem de CHP’nin çeyrek asır boyunca Türk halkına yaptığı düşmanlığı unutarak, “bel çıkıyorsunuz?”

Onlarla iktidara geleyim anlayışıyla barış elini uzatıp muhafazakarları eleştiriyor, dindarları aşağılıyorsunuz?!

Bu nasıl bir siyasettir deyin hele?

CHP anlayışına, hele hele Emin Çölaşan’lar gibilerinin düşünceleri paralelinde Cumhuriyet kavramının gölgesinde kendinizi sureti haktan göstermeye çalışıyorsunuz…

Yok böyle bir anlayış..

Siyaset arenasında böylesi değişik pozisyonlarda kendini gösteren siyasilerin yüzünden bu toplum, artık kime itimat edeceğini şaşırıyor?!

Ne itimadı, ne de güveni kaldı….

Başta siz dahil olmak üzere..

Bilmeniz gereken sayın Akşener; Mahir Beyin kast ettiği “Cumhuriyetin fazilet kimliği ve manası” değil, kast ettiği, eleştirdiği cumhuriyet dönemindeki iktidarların, siyasetçilerin yöneticilerin “halka rağmen” halka dayattıklarıdır…

Siz de biliyorsunuz ki, Cumhuriyet döneminde devletle millet birbirine “düşman” edildi?..

Kavga, kargaşa, kan dökme had safhasına ulaştı.

Dış mihrakların projesi olan Cumhuriyet Halk Parti anlayışı “iç kaotik ortamı” hep körükledi…

Tüm objektif tarih kitapları, bunları yazıyor, anlatıyor.

Ünal’a “Atatürk düşmanı” diyorsun…

Ancak Mahir Ünal konuşmasında Atatürk hakkında tek bir kelime etmemiş..

Zira Atatürk’ün şahsiyeti maneviyesine karşı zırh gibi duran bir koruma kanunu var.

O koruma kanunu zaten Atatürk’ü korumaya almıştır?..

Kimsenin haddi hududu değil ki, Atatürk’e bir laf söylesin.

***

Cumhuriyet dönemine bi bakın..

Harf devrimiyle, Kur’an harfleri kaldırılmadı mı?!

Ezan-ı Muhammedi Türkçeleştirilmeye çalışılmadı mı?

Hasan Ali Yücel tarafından Köy Enstitüleri kurulmadı mı?

Kadınlı erkekli öğrenciler aynı koğuşlarda koyun koyuna yatırılmadı mı?!

Aynı hamamda duş almaları sağlanmadı mı.!

Erkek ve kadın tuvaletleri bir edilmedi mi.!

Bunlar Türkiye’nin “milli kültürüyle, medeniyetiyle, anlayışıyla” örtüşüyor mu?

Rezaletler zinciri değil mi?

Bunlar dile getirildiği için, “Cumhuriyet’e hakaret” edilmiyor, dönemin hükümetleri ve yönetimleri “Cumhuriyetin Fazilet kimliğine” halel getiriyor?..

Hal bu iken, siz aklı sıra Cumhuriyeti savunuyorsunuz?..

Ama hayır!

Cumhuriyetin kavramı elbette ki fazilettir, dürüstlüktür, şerefliliktir, namusluluktur,…

Ama cumhurun oyuyla, ittifakıyla bunlar gerçekleşirse Cumhuriyet gerçek fazilet kimliğine kavuşur?

Ama yok…

Nitekim, Cumhuriyet kavramının zırhı altında “bin yıllık bir tarih ortadan silindi” gitti.

Bin yıllık bir tarih, bin yıllık bir kültür, bin yıllık bir milletin örf, adet, gelenek ve görenekleri “yok” edildi..

Bin yıllık, Kur’an alfabesi, Osmanlının eserleri, Cami ve medreseler dahil olmak üzere, denir ya taş üstünde taş bırakılmadı, Cumhuriyet dönemindeki, “üstünler sınıfında” kendini gösteren, siyasi yönetimler?!

Bunlar hep Cumhuriyet döneminde, Cumhuriyetin “fazilet” libasını kendilerine giydirerek yapıldı…

Cumhuriyet kurulurken milli mücadeledeki kahramanlar..

İstiklal Savaşımızdaki Anadolu mücahitleri..

Onların iman şuuruyla yaptıkları mücadele sonucunda savaşı kazandık…

O savaşın bir numaralı şahidi, tanığı da İstiklal Marşımızdır.

İstiklal marşımız ne diyor?..

“Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli

Doğrudan doğruya islamdan alır ilhamı

Asrın idrakine anlatmalıyız Kur’anı!”

***

İşte, aziz mücahit bu milletin evlatları “haçlılarla” yaptıkları mücadaleye rağmen, elde ettikleri zaferlere, destansı başarılara rağmen, tam aksi istikamette, “Milletin Milli Değerleri ve İnancı” yerle yeksan edildi…

Öyle ki, “kazanılan zaferlerin” intikamı alınıyormuş gibi, sanırsınız ki haçlıların nam-ı hesabına “hesap soruldu”, o mücahit kahramanlar, ya cezaevlerine, ya sürgünlere ya da dar ağaçlarına mahkum edildi..

Peki siz kısa bir siyasi ömür için, tüm bu milli ruhu taşıyan değerleri savunan insanları, Emin Çölajan gibi “vesayetçi, tekçi fikriyatı” ve batıla “iman etmiş” anlayışın yolunda, nasıl oluyor da “düşman belliyorsunuz?”.. Onları ağır eleştiriye tabi tutmanız, izah edilemez bir durumdur.. Seçime gidilirken bir kesime şirin görünmek için bunu yaparken, bilmeniz gereken halk sandıkta bunun hesabını sizden misli misli soracaktır?!…

O zaman ne cevap vereceksiniz, çok merak ediyorum..

En derin sevgi ve saygılarımla

Hayırlı Cumalar…