ALLAH’IN İZİN VE İNAYETİYLE!!
Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzre dün Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde 21. Muhtarlar Toplantısı’nda konuştu.
Gerçekten, Sayın Cumhurbaşkanının konuşmalarının harfi
harfine, kelimesi kelimesine, cümlesi cümlesine katılmamak elde değil.
Hatta bu ifadelerine inanmayarak, bazı kasıtlı kirli
ideolojiler paralelinde beğenmemekte ısrar edenler, yozlaşmanın ta kendisidir.
Çağımızın!…
Özellikle Türkiye’mizde yakın tarihimizdeki gelip geçen
devlet adamlarının en seçkin insanı olduğuna kanaat ediyoruz, inanıyoruz ve
destekliyoruz.
Öyle inanıyoruz ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun
yıllardan beri baskıcı terör örgütü olan PKK’nın elinde inim inim inleyen bir
halkın yegâne kurtuluş ve ümit dayanağı bu cumhurbaşkanıdır.
Gerek Suriye ile ilgili olsun, gerek BM’nin çifte
standartlığıyla, özellikle ABD’nin ikiyüzlülüğüyle, Rusya’nın zorba, dikta,
sosyalist, komünist bir rejimin dayatması karşısında dik duran bir
Cumhurbaşkanı…
Sayın Erdoğan'ın adeta 'hakiki imanı elde etmiş bir
insan" olma vasfını taşımakta olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Onun içindir ki, bütün emperyalist zorbalara karşı,
meydan okuyabiliyor.
Tüm konuşmalarında olduğu gibi dünkü konuşmasından dolayı
da can-ı gönülden tebrik ediyoruz, kutluyoruz ve dua ediyoruz.
Biz bu sohbet yazımızı bu köşede yazarken, siz değerli
dost okurlarımızla paylaşmak isterken, tüm samimiyetimle ifade edeyim ki
herhangi bir siyasi, politik veya bir siyaset adamına yağdanlık değil,
vicdanımızın, kalbimizin ve ruhumuzun derinliklerinden gelen bir tespitimizdir.
Objektif, akıl ve ilim ölçüleri dahilinde
Cumhurbaşkanımızın bu tespitlerine, konuşmalarına her zaman olduğu gibi bugün
de katılıyoruz ve destekliyoruz..
Allah yardımcısı olsun diyoruz.
Keza Başbakan Ahmet Davutoğlu da öyle.
* * *
Evet, Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşmasından bir bölüm
aktaralım…
Şöyle diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan..
“Türkiye güçlü bir ülkedir. Çukur açanı açtığı çukura
gömerek, imza atanı attığı imzanın utancına gark ederek, kem söz söyleyeni
sözünün ağırlığı altında ezerek Allah'ın izni ve inayetiyle hepsinin de
üstesinden geleceğiz.
Arabasıyla terör örgütüne silah taşıyan, örgütün
sığınaklarında teröristlere canlı kalkanlık yapan, evini teröristlere tahsis
eden, terör örgütünün her eyleminde ön safta yer alan milletvekili,
milletvekili değil teröristin ta kendisidir.
Bu fezlekeler parlamentonun raflarında çürümemelidir.
Parlamentoda bunlar tozlanmamalıdır, gereği yapılmalıdır. Parlamento bunlara
karşı nasıl tavır koyacak, millet de bunu görmelidir.
Birileri ne yapıyor?
Gidiyor Ankara'daki alçak eylemle 28 kişinin kanına giren
teröristin sözüm ona taziyesinde boy gösteriyor.
Bir başkası Meclis'te bu alçaklığa sahip çıkıp, devleti
suçlamayı sürdürüyor. Böyle milletvekilliği, böyle siyasetçilik, böyle siyaset
olmaz”
Sayın Cumhurbaşkanının çok derin ve kapsamlı anlam
taşıyan bu cümlelerini anlamayan, anlamak istemeyen veya inanmayan, yüz
çevirmek isteyen nice ihanet şebekelerine rastlanır.
Ama bu ifadelere inanmayan ister parlamenter olsun, ister
parlamentodaki muhalefet partileri olsun, ister STK’lar olsun, ister medyanın
bazı zehir akıtan kalemleri olsun…
Her kim olursa olsun, nerede olursa olsun…
Bunların dış mihrakların, Katherina piçlerinin, siyon ve haçlı emperyalizminin birer kölesi durumunda olduklarından kimsenin kuşkusu olmasın.
* * *
Evet.
Eski Diyarbakır’ımız olan Sur ilçesinde yine iki şehit
verdik.
Ruhları şad olsun, Allah rahmet ve keremini onlardan
esirgemesin.
Allahû Teâlâ ailelerine de sabrı cemil ihsan eylesin.
Ama ne var ki yakın tarihimizde, özellikle son 40-50
yıldan beri PKK terör örgütünün, DHKP-C’nin, bilmem daha hangi karanlık
örgütlerin ülkemizde cirit attığını görüyoruz ve takip ediyoruz.
Ama bunlara karşı bugünkü Cumhurbaşkanının dik durduğu
gibi muhalefet olsun, iktidar olsun, hiçbir Başbakan veya Cumhurbaşkanı,
hakkaniyet çerçevesinde bilinçli olarak mücadeleyi doğru çizgide
sürdürememişlerdir.
Gerçekten, 14 yıldan beri AK Parti hakkıyla bunlarla
mücadelesini sürdürmüştür…
Fakat ne yazık ki bu ciddi mücadele AK Partinin içinde
PKK ruhlu, ajan tinetli, ne idüğü belirsiz, iki yüzlü, kılıktan kılığa giren,
bukalemun tipi devşirmelerin yüzünden, "istenilen" sonuca
ulaşılamamıştır..
Garip olan da şudur bu tinetli yüzler gerek bugünkü
Cumhurbaşkanı muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde olsun,
gerekse de bugünkü Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun döneminde olsun;
"hala da varlık göstermektedirler.
Ne yazık ki “Barış Sürecini” ileri sürerek PKK’yı
şımartarak ve PKK’nın meclisteki temsilcisi durumundaki bir siyasi oluşum ile
nerdeyse biat elini uzatarak böylesine şımartmaya neden olan, gerçek kimliğini
göstermeyen bazı hıyanet erbaplarının varlığı söz konusudur..
Dün olduğu gibi bugün de..
Bunlardan bazıları bir kez daha seçilip parlamentoya
girmiş..
Bazıları seçilememişler…
Ama hala da, AK Parti ve İktidarın "birer
mensubu" gibi kendilerini gösterip
palazlandırmaktadırlar.
Bukalemun gibiler..
Renkten renge, düşünceden, düşünceye girerler..
Bazıları var ki, STK'ların, medyanın ve iş çevreleriyle "kendilerini" söz sahibi yaparak, Türkiye'yi işte böylesi "kaoslu" ortamla yüz yüze bırakmaktadırlar.
* * *
İnanın, sevgili okurlar.
Yıllar yılı Irak’ın lideri durumunda olan diktatör
devletlu (!) Saddam Hüseyin’in etrafında danışmanlık suretiyle devletin kilit
noktalarına yerleşmiş Ermeni asıllı Tarık Aziz vardı.
Tarık Aziz Ermeni kökenliydi.
Ermenice ismi kesinlikle saklı tutuluyordu.
Ama buna rağmen Saddam’dan sonra gelen ikinci adamdı…
Irak yönetiminin kilit meselelerini ele alma yetkisine
sahip bir kişiydi.
Ve onun gibi Kuzey Iraklı sözde Kürt asıllı Taha Yasin
Ramazan'da vardı…
Bir ajandı.
Saddam’ın askeri kanadında söz sahibiydi.
Bunlar gibi daha niceleri vardı?
Amerika Saddam’ı bir oradan bir buradan koşturdu,
kandırdı, kendi emellerine ulaşıncaya kadar onu kullanabildi.
Onun etrafında Yahudi asıllı jronoski de Saddam’ın çok
yakınıydı, dostuydu.
Çok pohpohladılar.
Ama yeryüzünde kimsenin başına gelmeyen "bir
son" onun başına geldi.
ABD’nin Bush dönemi, Saddam’ı sürüm sürüm süründürdüler
ve idam ettiler.
Saddam idama mahkûm edilirken, bir gün Tarık Aziz ile
cezaevinde karşılaşıyor..
Yüz yüze geliyorlar…
Saddam burada Tarık Aziz'e seslenerek, “Ulan hain, ben senin o kadar hain olduğunu bilmiyordum” diyerek tepki gösteriyor.
* * *
Evet, hani demişler ya “Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul zurna bile az”
Ben AK Parti teşkilatlarını ve devletin zirvesinde olan
zevatı, tabi bu tür benzetmelerden uzak tutuyorum, tenzih ediyorum.
Ama görünen bazı gerçeklere de göz yumulmaması gerekir.
İşte yıllardan beri rejimin terör odaklarına karşı
davrandığı tutum, hak etmedikleri halde şımartılmış nice siyasetçiler ve 24
saat devlete küfreten, devlete hakaret eden hain teröristin sözde taziyesine
giden HDP milletvekilleri, Cumhurbaşkanının dediği gibi bunlara nasıl
milletvekili denilir, nasıl siyaset anlayışıyla karşılanır?
Doğrusu bir medya mensubu olarak anlamakta zorluk
çekiyoruz.
Hele hele Diyarbakır’ımızın binbir yüzlü bazı STK’ları
var..?
Onların "çok yüzlü" temsilcileri de var.
Zaman zaman HDP milletvekilleriyle işbirliği yaparak,
iktidara karşı, millete karşı boy göstererek yürüyüşe giren nice hıyanet
erbaplarının hali pür melallerine ibretle bakıyorum.
Hele bu batıl ve yanlış anayasanın gölgesinde, bu
bölgenin yerel yönetimlerinin, anılan bu partinin başkanlarına teslim
edilmesine de bir çıkış yolu bulamıyoruz.
Üç aydan beri kendi kendini ele veren ve her gün biraz
daha su yüzüne çıkan Sur’daki terör belası, tüm bunları bünyesine taşımış, açık
ve net olarak her şeyi bizlere okutuyor.
Velhasıl, Sayın Cumhurbaşkanının tüm dünya kamuoyuna
karşı çıkıp, bunları A’dan Z’ye kadar açıklaması, deşifre etmesi, doğrusu
bizler için, milletimiz için bir ümit kaynağı olmuştur, bir cesaret dayanağı
olmuştur ve bir gurur duygusunu toplumun kalbine yerleştirmiştir.
En derin saygı ve sevgilerimizle.