BASIN HÜRRİYETİ=DÜŞÜNCE VE HABER ALMA-VERME HÜRRİYETİDİR!?

Sevgili okurlar...

Yazı başlığımızın muhtevasıyla öncelikle, Anayasa’nın 28 Maddesine bir bakalım. Bu minvalde ne diyor?

Maddenin öne çıkan başlıkları özetle şöyle..

BİR... “Basın hürdür, sansür edilemez.”

***

İKİ... “Basımevi kurmak, izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz.”

***

ÜÇ.. “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”

***

DÖRT..  “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.”

* * *

Ki “Basın hürdür, sansür edilemez” hükmü aynı zamanda, demokrasinin de “temel değerlerini” oluşturur...

Fikrin, düşüncenin, ifadenin “hürriyeti” o ülkedeki “basına verilen özgürlükle” kaimdir..

Eğer ki “basın özgür değilse” demek ki o ülkede fikir, düşünce ve ifadenin “serbestiyeti” yoktur..

Vesayet vardır..

Şükürler olsun ki Türkiye, eski Türkiye değil..

Bugün, kısmi de olsa “Basın özgür bir iradeye sahiptir!”

Her ne kadar  aksaklıklar yaşansa da..

İktidar ile muhalefet arasında, “zıt düşünce ve fikirler” bakış açısı ortada geziniyorsa da, özü itibariyle, “eski Türkiye” yok!...

***

Hiç kuşkusuz ki, “basına” verilen “hürriyet ve sansür edilemez” hükmündeki ana gerçek de, doğru, objektif ve tarafsız “ilkelerin” rotasında “düşüncesini” beyan etmektir, yaymaktır, kaleme alıp, yazabilmektir..

Çünkü basın “kamuoyunu” bir ölçüde temsil ettiği için, “ahalinin sesi, kulağı ve gözü” olma düsturuyla misyonunu yerine getirmede, her daim gerçekçi olmalı!...


***

Sevgili okurlar..

Gerek şahsım, gerekse yayın grubumuz, yazılı ve görsel alanda, hep gerçeklerin peşinde koştuk..

Koşmaya da devam ediyoruz...

Kamu yararı, olmazsa olmazımızdır!?..

Doğruya doğru, yanlışa yanlış demişizdir..

Gerek ülke sathında, gerek bölgemizde ve gerekse Diyarbakır’ımızda vatanın birliğine ve bütünlüğüne yönelik yapılan gizli çalışmaları veya açık faaliyetleri pür dikkat gözetlediğimiz gibi, dile de getirmişizdir...

Hiç kimsenin gözyaşlarına ve makam mevkiine de bakmadan sadece gerçeklerin peşinde olup, yaşananları kamuoyuyla paylaşmışızdır.

Yazdığımız, çizdiğimiz, söylediğimiz, konu ettiğimiz mevzularda hiçbir zaman kişisel bazda birilerine karşı kin, garez beslemek amacıyla hareket edilmemiştir...

Sadece, olup bitenleri kamuoyuyla paylaşmıştır..

Ve bunu da, anayasa ve yasaların verdiği yetki hükümleri çerçevesinde yapmıştır...

Her kim olursa olsun..

Hangi makam ve mevki olursa olsun...

Makam, mevki, düşünce, amaç, gaye ve ideolojisinin gölgesinde kirli amaçla çalışmış olan kimselerin “gerçek yüzlerini” ortaya koymuştur...

Deşifre etmiştir..

Velev ki zülfüyâra dokunulsa bile..

Kişisel rantını devletin veya iktidarın, hükümetlerin gölgesinde temin etmek maksadıyla yola çıkanlar...

Makam ve mevkilerini veyahut devletin iktidarlarını istismar ederek kötüye kullanmak maksadıyla pozisyon değiştirenler...

Farklı kılık kıyafetlere girenler...

Bukalemun gibi toplumu, devleti “sömürmeye” çalışanlar..

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Rüşvet..

Ahlaksızlıklar..

Gayri meşru faaliyetlerde bulunanlar..

Hep bizim hedefimizde olmuşlardır...

Korkusuzca üzerlerine gitmişiz...

Yakalamışız..

Deşifre etmişiz..

Ve böylesi kirli anlayışa sahip olanları deşifre etmeye de devam edeceğiz..

Ana felsefemiz bu...

Ki hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

***

Kötü niyetli insanların gözyaşlarına bakmayız.

Hele hele siyaset alanında…

Hele hele iktidar partinin gölgesine sığınarak kendi kirli çamaşırlarını örtbas etmek amacıyla yola çıkanları, göz ardı etmeyiz...

Nitekim yakalamışız, yakalıyoruz ve kamuoyuna da deşifre etmek de görevimizdir.

Bunu yapmazsak anayasa suçu işlemiş oluruz.

Bakınız, burada AİHM’nin birçok değişik kararlarından birini bugün siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyorum.

“İnsanlığın bireysel ve kollektif olarak gelişiminin temel dinamiğini düşünce özgürlüğü oluşturmaktadır.

AİHM de vermiş olduğu muhtelif kararlarında düşünceye özgürlük tanınmasının demokratik bir toplumun esaslı temeli ilerlemesinin ve her bireyin özgürleşmesinin birincil koşulu olduğunu belirtmiştir. Düşünce Özgürlüğünün bir boyutu da basın özgürlüğüdür.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesi ve AİHM’nin içtihatlarına göre halkı bilgilendirmek için sadece basın özgürlüğünün varlığını değil aynı zamanda halkın doğru olarak bilgilendirilme hakkının da güvence altına alınması gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1. Maddesine göre;

“Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar....”

* * *

Sevgili dostlar.

Dedik ya, biz “doğru bildiğimiz yoldan” şaşmayız..

Gerek bu köşemde olsun...

Ve gerekse Diyarbakır SÖZ Gazetemiz’de olsun..

Yayımlanan haber ve yorumlar hep “hakikatleri” gözetmiştir..

Yüzde 99’u gerçeğin ifadesidir...

Yayın hayatımız boyunca, kimseye ne hakaret etmeye tenezzül etmişizdir..

Ne de mesleğimizi istismar etmişizdir...

Ve ne de iftiraya tenezzül etmişizdir.

Bilakis, yazdıklarımız, çizdiklerimiz ve söylediklerimizden dolayı, kimi yerde makam ve mevkilerin, siyasi nüfuzların “kirli çarklarının” işleyişinde, mağdur edilmişizdir..

Ama yine de zerre-i miskal taviz vermemişizdir..

Kültürümüze mal olmuş atasözümüze dayanarak diyoruz ki;

“Yarası olan gocunur.”

Kim gocunursa gocunsun, umurumuzda değil..

Biz, yazmaya devam edeceğiz.

Bazı beyefendilerin hayatı boyunca ne yaptıklarını, nerede çalıştıklarını, kimlerle işbirliği yaptıklarını en iyi bilen basındır, medyadır.

Her an için gelen haberler, iddialar dahi olsa yazması, deşifre etmesi, kamuoyuyla paylaşması basının temel inancındandır ve ana görevlerindendir.


***

Düşünün!

Adam yıllardan beri PKK yanlısı..
KCK’da hizmet görmüş..
Aynı zamanda KCK’dan yargılanmış...
Dosya numaraları dahi açık.

Burada yazmaya da gerek yok.

Ama gitmiş bukalemun gibi renk değiştirmiş.

İktidar partisinin gölgesine sığınmış.

Kilit noktalara kadar gelmek istemiş.

Tabi onu da becerememiş...
Deyim yerindeyse suçüstü yakalanmış.

Hiç kuşkusuz ki basın bunu yakalamışsa ve medya bunu kamuoyuna deşifre etmişse, yapılan işlem “basının görevini” yerine getirmesi olmuştur...

Ve bu görevini de her daim yapmaya devam edecektir...

***

Şu gerçeği de vurgulamak istiyorum...

Özellikle bölgemizde, Diyarbakır’ımızda iktidar partisinin gölgesine sığınarak kirli ve abartılı oyları uğruna birilerini bir yerlere getiriyorlar ise de sonradan pislikleri, hırsızlıkları, yolsuzlukları, rüşvetleri ortaya çıkıyorsa da idari merciler sadece işten el çektirmeyle yetinmek istiyorlarsa da onlar da onun kadar suçludur, şüphelidir.

Basının gözünden bu gerçekler kaçmaz!?..

Bu itibarla diyoruz ki, makam ve mevkiler, kişiler, başkalarının nam-ı hesabına kimseyi koruma, himaye altına alma gibi kirli işlere girmesin, tenezzül etmesin!...

Girenleri de tenezzül edenleri de bilmiyor değiliz..

Biliyoruz...

Ki günü gelince onları da deşifre edeceğimizi bilmelerini isteriz!..

Ne diyoruz;

Konuşan hep hakikattir.

Zaman da olayları açıklayan, ortaya koyan en büyük müfessirdir.

En derin saygı ve sevgilerimle.