BU DEJENERASYON VE TOPLUMSAL AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ, TÜRKİYE’Yİ NEREYE GÖTÜRÜR?!

Sevgili okurlar..

Bir önceki “BU SAVAŞ DÜNYAYI NEREYE GÖTÜRÜR” başlıklı yazımızın ana stratejisi; “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme hareketiyle” ilgiliydi.

Beri andan AB’nin ve ABD’nin “iki yüzlülüğüne” dikkat çekmekti..

Kendini küresel dünyamızda birer dev olarak gösteren AB ve ABD’nin birer balondan ibaret oldukları, Rus-Ukrayna savaşında ortaya çıktı.

Ki ABD ekonomisi ve dolarının, AB’nin de Euro’sunun dünya ekonomisinde “şişirme, göstermeliklerden ibaret olduğu da” gün yüzüne çıktı..

Yani, Rusya-Ukrayna savaşı; küresel emperyalistlerin çok yönlü “iki yüzlülüklerini” deşifre etti...

Batı dünyasının ve ABD’nin boş bir dünya olduğu gerçeğiyle, sadece ve sadece göstermelikten ibaret imişler...

Leş yiyici sırtlanlar gibi..

Mustazaf (güçsüz) milletleri kendi mülkiyetleri altına alıp tahakküm ederler..

Vampir misali; “güçsüzün ve zayıfın” kanını emerler..

Ama karşılarına “güçlü” biri çıkınca da, “süt dökmüş kediye” dönerler...

Ve bu sırtlanların tek hedefi var; O da İslam dünyası..

Netice itibariyle, bir önceki yazımızda, uzun uzadıya siz değerli okurlarımızla, AB ve ABD’nin “sömürü düzenini” paylaşmıştık..

Bugünkü sohbetimizde, ABD’den, AB’den, dünya emperyalizminden, Rus ve Ukrayna savaşından bahsetmek yerine Türkiye’nin “iç dünyasına” odaklanmak istiyorum...

Mevcut kokuşmuş ve çürümüş sistemin ortaya koyduğu toplumsal buhranın geldiği, “bıçak kemiğe dayandı” noktasına, dikkat çekmek istiyorum..

Onun için başlık olarak kullandığımız ifade; meramı anlatmakta yerli yerindedir.

Yazı başlığı, siz okurlardan gelen serzenişin özetidir..

Günlük hayat pahalılığı, fiyatların her gün biraz kabararak zam görmesi, toplumsal ekonominin çökmekle yüz yüze geldiği gerçeğinin oluşturduğu endişenin; ifadesidir..

***

Hiç kuşkusuz ki, AK Parti 20 yıldan beri, kesintisiz olarak bu memlekette iktidarı elinde tutuyor..

Milletin ruhuna cevap verebilen bir parti olma halinden olsa gerek, bu kadar uzun ömürlü bir iktidar hayatı sürdürmektedir...

Ve iktidar teveccühünü sağlayan da Türkiye toplumudur...

Halk tarafından verilen bir değerdir, itibardır ve siyasi güvendir.

Bu parti milli iradeyi temsil ediyor..

50 yıllık CHP’nin inkârcı, ateist, ilhatçı anlayışından kurtulmak için milletle AK Parti el ele vererek milli bir güç oluşturdular...

Millet de, Devlet başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın idaresi ve iradesi altında uzun ömür biçilen iktidara teminat oldu..

Ama gel gelelim ki 17-25 Aralık operasyonu ile 15 Temmuz başarısız kanlı darbe girişiminden sonra AK Parti iktidarı, sanki benlik kaybına uğradı...

Günbegün o milli itibarı, milli güveni, milli değeri erimeye başladı...

Yükseklere tırmanan iktidarın muktedir olma ibresi, ne hazindir ki inişe geçti ..

Ve bugün ibre endişe verici şekilde inişini sürdürüyor..

* * *

Sorar iseniz..

Toplumsal çürümüşlük mü; o biçim işliyor...

Aile bütünlüğü mü, hak getire?

Rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük mü, sıradanlaştı!...

Ahlaksızlık mı, yaşamın bir kültürü haline geldi?!

Kamu kurum ve kuruluşlarındaki keyfiyet mi, bürokratik oligarşiyi işliyor?

Vatandaşı söğüşleme mi, “vur abalıya” misali...

Yerel yönetimler mi, “çiftlik” misali...

Yani vahim bir; gidişat var...

***

Özetle, rüşvet, adam kayırma milletin belediyelerinde “kol geziyor?”...

Özellikle bölgemizde ve Diyarbakır’ımızdaki kayyımla yönetilen bazı belediyeler büyük bir keyfiyet “zulmünde” bulunuyorlar.. Öyle ki vatandaşın malını gasp edercesine, büyük bir insafsızlıkla arazilerine el konuluyor.

Şöyle ki...

Araziyi “imara” açıyor.. Yüzde 40-45 oranında, hatta 47-48 oranında “imar payı” adı altında, o araziden kesinti yapıyor..

Bu yetmiyormuş gibi; bir de projelendirme sırasında “değer verilen” araziye bu kez de “Değer Paylaşımı” adı altında, rastgele para tahsil ediyor...

Ya misli misli para ödeyeceksin, ya da projeler sumen altı.

Aylarca, hatta yıllarca, bekletiyor..

O proje, belediyelerin imar müdürlüğündeki raflarda tutuluyor..

Artı çifte standart uygulamalar da o biçim!.

Yaşanan ve yaşatılan hal, gerçekten toplumu feci şekilde üzüyor, topluma elem veriyor, toplumun “sinir uçlarıyla” oynanır bir hal yaratılıyor..

***

Özetle...

Belediyeler arazi üzerinde yapılan İmar parselasyonunda öncelikle “18 Uygulaması” adı altında, yüzde 45 ile yüzde 48 arasında, araziyi vatandaşın elinden alıyor..

Yani yüzde 48’i belediyeye, yüzde 52’si vatandaşa..

Akabinde vatandaşa ayrılan araziye verilen değer üzerinden, Belediye “kıymeti” noktasında, o değere ortak oluyor..

Ve bu ortaklık, “parasal tahsile” dönüşüyor...

Yani tek kelimeyle “DOP (düzenleme ortaklık payı)” adı altında, vatandaş halk deyimiyle “soyuluyor, söğüşleniyor, elinde, avucunda ne varsa” gasp ediliyor...

İlginçtir, bu yasa, geçtiğimiz yıl çıkarılmış!..

Konut fiyatlarının “katlamalı” satışının ana etkenlerinden biri de bu!...

Çünkü yerel yönetimler “imara açılan” arazileri “hiç ediyorlar?”..

***

 

İşte buyurun sevgili dostlar.

Buna gülelim mi, ağlayalım mı?!

Vatandaş “tüm bu zulme” boyun eğmek zorunda kaldığı halde, bu defa yeniden arazinin tümüne bir kez daha “İmar Kanununun 18. Maddesi” işletiliyor..

Tabi burada da bekle ki, işlem görsün...

Bekle de bekle!

Ne zaman çıkacağı belli değil?..

Meçhuliyet…

Haliyle vatandaş bu kez devlet adına bir cepçi, vurguncu anlayışla karşı karşıya kalıyor..

Der demez, yaşanan ve yaşatılan çarktan vatandaş, AK Parti iktidarını sorumlu tutmak zorunda kalıyor.

***

Bu mevzu, “hamuru” çok su alır cinsinden...

İrdelemek, sorgulamak gerekir..

Ki uzun zaman dilimidir, bu minvalde vatandaşlardan gelen serzenişi dile getiriyorum..

Ama kime dersin?

Çark bildiği şekilde dönüyor..

Beklenti şu..

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın, devletin istihbarat güçleri tarafından, böylesi hadiseleri inceleyip rapor alması gerekir..

Ama heyhat!

Ne yazık ki buradan da bir ses seda çıkmaması gerçekten de düşündürücüdür.

Nitekim mevcut toplumsal çürümüşlüğün varlığında en büyük kusur, iktidar partisinin..

Vaziyet, mevcut yönetimin başıboşluğuna dalalettir..

Tabi tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de ekonomiksel sıkıntıdan bahsediyoruz.

İki günde bir akaryakıta yapılan zam, akla ziyan bir seyirde!.

Gelen zamlar da az, öz bir zam değil.

Mesela iki gün önce litre başına 1,70 TL mazota zam gelirken, bu akşam yine mazota litre başına 1,50 TL zam gelme ihtimalinden bahsediliyor..

Geçen yıl bu zamanlarda bir litre mazot 7 lira civarındayken, bugün 22 liralara yükseldi...

Daha nereye gidecek belirsiz?

Dolar 8 lira civarındayken bugün 14,5 liraya doğru yürüyor..

Zaten döviz kurundaki dalgalanma apayrı bir garabet..

İşleyişteki sistemin ne kadar ucube bir sistem olduğunu da açığa vurmuyor değil..

Bu itibarla vatandaş oldukça büyük sıkıntılar içerisinde, hem de iktidar partisi aleyhinde çok büyük tepkilerin ve dedikoduların varlığı söz konusu.

Ama demişler ya;

“Derdini git Marko Paşaya anlat!”

Hükmi olarak millete böylesine cevap veriliyor gibi.

Türkiye’nin bu mevcut halini Hindistan’daki “Sağır Sultan” dahi biliyor..

Ancak ne gariptir ki İktidar olup bitene pek aldırış etmiyor..

AK Partinin bu gidişatla ister erken seçim uygulansın, ister seçim gününde seçim yapılsın, ister hiç seçim yapılmasın; “sıkıntısı büyük” olacak…

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkı, hiç ama hiç AK Partinin iktidarına sıcak bakmıyor gibi geliyor bize.

Zira bir medya grubu olarak bize gelen bilgiler, halkın endişe ve şikâyetleri bu yöndedir.

Onun için yazımıza başlık olarak “BU DEJENERASYON VE TOPLUMSAL AHLAKİ ÇÖKÜNTÜ, TÜRKİYE’Yİ NEREYE GÖTÜRÜR?!” demek zorunda kaldık.

Görünen o ki bu başlık altında yazı serimiz olacak..

Zira “Görünen köy kılavuz istemez...”

Medya grubu olarak muhabirlerimiz çarşıya pazara inip mikrofonları halka uzattığında, dile getirdiğimiz serzenişler “devede kulak” kalıyor...

Herkesin ortak çığlığı şu...

Devlet başkanımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinde ve partisinin iktidar olduğu dönemde “bürokratik oligarşiyi” işletenlerden..

“Yöneticiyim, ben yetkiliyim, ben ne dersem o” demenin keyfiliği içerisinde olan kişilerden...

Bu ülke insanı, bölge insanı “ne zaman kurtarılacak?”

***

 

Netice itibariyle...

Diyarbakır’ımızda iktidarı temsil eden siyaset, her şeyden evvel çok büyük bir çöküntü ve dejenerasyon halini yaşıyor.

Çürümüşlük, o biçim.

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Diyarbakır’a nerdeyse 1,5 senedir Vali olarak atanan Sayın Valimiz Münir Karaloğlu beyefendinin de böyle hallere sessiz kalması, vurdumduymazlığı, “Sağır Sultan” gibi davranması, apayrı bir şekilde insanı düşündürmüyor değil?

Vatandaş tek kelimeyle diyor ki;

Maşallah.

Nazar değmesin.

Evlere şenlik!

Başka bir şey duymuyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.