CUMHURBAŞKANINDAN KARARLI MESAJ!
Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzere dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde 22.
Muhtarlar toplantısı vardı…
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Muhtarlara
hitaben konuşurken, "teröre ve destekçilerine" karşı kararlı mesajlar
verdi.
Mesajında ana başlık olarak şöyle diyordu…
“Diz çökecekler”
Erdoğan, “Terörü maşa olarak kullanmak ve masumların
kanları üzerinden hesap görmek isteyenler Türkiye’ye diz çöktüremeyecekler”
derken, konuşmasının devamında Türkiye için en büyük tehlikenin "terör ve
terörün destekçileri" olduğunu söyledi.
Tüm dünya kamuoyunun dikkatini bu noktaya çeken
Cumhurbaşkanı, yerden göğe kadar haklıdır.
Gerçekten, Türkiye’nin hem içten, hem de dıştan, her
zaman, ülkeyi zor duruma sokmak isteyen terör belasını birinci tehlike olarak
gören Cumhurbaşkanı, PKK’yı terör örgütü olarak göstermekle beraber, hatta daha
fazlasıyla tüm terör örgütlerinin arkasında duran gizli destekçi odakları da
hedef olarak gösterdi.
Zaten en önemli tehlike de budur.
Görünen terörist ve militanlardan daha fazla, görünmeyen
arka plandaki maddeten ve manen gizliden gizliye teröre destek veren, nerde
olursa olsun, hangi platformda görünürse görünsün, Sayın Cumhurbaşkanımız
bunların tümüne kamuoyunun dikkatini çekmektedir.
Yıllardan beri, devleti içten ve dıştan kemiren kirli
paralel yapıdan tutun da, devletin derin terör muammasıyla beraber bazı medya
kalemşorlarına kadar, devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarına kadar, kendi
kimliklerini gizleyerek “Saman altından su yürütürcesine” devleti içten
vuranlar da Cumhurbaşkanının dikkatinden kaçmamıştır.
Zira Cumhurbaşkanının her konuşmasında “leb dediği gibi
leblebi” olduğu işaretlerini veriyor.
Özellikle paralel yapının devletin kilit odaklarında
halen bulunduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı, bu yönde Meclisin; gerek iktidar,
gerek muhalefet olsun, HDP hariç üç partinin de bir araya gelip bu hususta
diyalog kurmayı da dünkü konuşmalarında ısrarla vurguladı.
HDP dışında Mecliste bulunan 3 partinin de “terörle
mücadelede” yapılması gerekenler konusunda bir arada hareket etmelerinin
ısrarla üzerinde duran Cumhurbaşkanının, önümüzdeki günlerde polisin bünyesinde
bulunan paralel yapının üzerinde durarak çok önemli mesajlar vereceğine
inanıyoruz.
Zira görünen odur ki bir Cumhurbaşkanının çalışması ve
tehlikeli odaklara kamuoyunun dikkatini çekmesi ile hükümetin çalışma stili
ortada.
Hükümetin terörle yapmış olduğu bu samimi çalışmalarını
gözden düşürmek için özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki polisin terör
odaklarına prim verircesine çalışması çok dikkat çekicidir.
Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakından takip
edip gördükleri, Valiliklerin, Kaymakamlıkların ve Emniyet Teşkilatının
bünyesinde bazı kirlenmeleri hissediyor olması gerekir ki hep dikkati paralel
yapının gizli çalışmasına çekiyor.
* * *
Bakınız sevgili okurlar.
Dün yazılı medyanın bazı sürmanşetlerinde büyük
puntolarla yazılan dikkat çekici haberler..
Yeni Akit’in sürmanşetinde şu haberi gördük;
“Fetocu polislerin Bağlar ihaneti..”
Bu başlık altındaki haberde, vatandaşların yakılan bazı
araçlarını gösteren resme de yer verilerek şöyle deniliyordu;
“Diyarbakır Sur ilçesinde büyük bir hezimete uğrayan terör
örgütü PKK, Bağlar ilçesini çatışma alanına çevirdi.
Bağlarda sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden nokta bazlı
operasyon planlandığı bilgisini fetocu polislerin terör örgütüne sızdırdığı
ortaya çıktı.
Teröristlerin bazı araçları ateşe vermesi sonrasında
olaya müdahale etmeye çalışan güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla ateş
açıldı. Bir polis şehit düşerken, 10 polis de yaralandı. Çatışmada 3 terörist
öldürüldü. Diyarbakır Emniyeti PKK’ya bilgi sızdıran fetocu polisleri arıyor”
Demek bu haberden anlaşıldığı gibi bazı Emniyet
güçlerinde ve devletin bazı kurum ve kuruluşlarında paralelci unsurlar var ki
mücadele bu nedenle zaman zaman ağırlaşıyor.
* * *
Bakınız, sevgili dostlar.
Diyarbakır halkı bir yandan terör belasından kurtulmak
isterken devlete sığınmak için arayış içerisinde iken ve nereye gidecekleri
şaşkınlığına rağmen…
İşsizlik, açlık, fakru zaruret gibi sorunlar baş
döndürücü bir şekilde devam ediyor...
Diyarbakır’da işsizliği körükleyen nedenleri ortadan
kaldırmak üzere İSTİHDAM yaratmak isteyen ve aktif çalışan, inşaat sektöründeki
bazı şirketlere darbe vurmak üzere şehir içi trafik polisleri sudan bahaneler
ararcasına kum nakliyesini yapan kamyon şoförlerini adeta pusuya düşürmek üzere
pusu kuruyorlar..
Sivil kıyafetlerle saklanıyor ve kamyonları Seyrantepe
semtindeki karayolları kantarına götürerek, tonajı bahane edip ağır bir biçimde
ceza yazıyor.
Bu itibarla şoförler dün basını arayarak dertlerini
anlatmak zorunda kaldılar.
Gerek yazılı, gerek görsel basın bunları görüntüledi.
Bu uygulamalar kamuoyu nezdinde kasıtlı olarak
algılanmaktadır.
Zira yapılan bu uygulama rastgele tüm firmalara ve kum
taşıyan tüm nakliye kamyonlarına yönelik değil, özellikle seçilmiş plakalar ve
firmaları hedef almış durumda.
Yıllardır böylesine uygulamalar yokken, ansızın devlet
halkı terör örgütlerinden kurtarma mücadelesi verirken ve Diyarbakır halkı,
terörle mücadele etmekte başarı gösteren devletin yanında yer alırken,
böylesine uygulamaların, yani inşaat İSTİHDAMINI engellemek maksadıyla trafik
polislerinin bu uygulamaları anlamlı görünmektedir.
Kamuoyu diyor ki “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”
Bir yandan halkı teröristlerin elinden kurtarıp terörle
mücadele veren devlet, diğer yandan istihdamı körükleyen polis de adeta yeniden
terörün kucağına itme çabasında.
Halkı işsiz, güçsüz bırakmaya çalışan polisin böylesine
ibretli çalışmalarına doğrusu bir türlü anlam verilemiyor.
Hayrola nedir bu hareket?
Yani aç, sefil, işsiz güçsüz kalan Diyarbakır halkı…
Nerdeyse 3,5 aydan beri her taraf kapalı olup 5 kuruş
para kazanamayan insanlar var.
Devlet şefkat ve merhamet elini uzatmak isterken öte
yandan da paralel anlayış, devletin ve iktidarın böylesine merhametli, şefkatli
çalışmalarına engel teşkil etmektedir.
Bir yandan devlet faizsiz kredisinden tut, zarar
görenlere yardımlara kadar devletin uzanan elini, gayretkeş(!) trafik polisi
tam tersine çevirip hukuk dışı uygulamalara geçiyor.
Eğer inşaat sektörü de bu piyasadan elini çekerse, işsiz
güçsüz kalan şoför olsun, inşaatta çalışan personel olsun ve diğer kum
ocaklarında çalışan potansiyel olsun, hepsi şapa oturur ve der demez polisin bu
uygulamalarına karşı hükümete de artık nefret gözüyle bakma zorunluluğu
hisseder..
Ve kameralara açıklamalarda bulunan bazı nakliyeci
şoförler izlediğimize göre şöyle diyorlardı;
“Bir yandan hükümet istihdama teşvik ediyor, bir yandan
da trafik polisi bu hükümetin uygulamalarına engel oluyor.
Yani durup dururken şimdiye kadar şehir içi trafik
ekipleri böylesine uygulamaları gerçekleştirmemişlerdi de şimdi her nedense
ansızın gelip şoförlerin kamyonlarını yoldan çevirip “Sen ağır tonaj
taşıyorsun” bahanesiyle halkı çalışmalarından bıktırıyor.
Bundandır ki Güneydoğu halkı, özellikle Diyarbakır halkı,
“Nereye gidelim” diye kendi kendine mırıldanıp duruyor.
***
Yalnız bu değil…
Gerçekten devletin Diyarbakır’da diğer bazı kamu
kuruluşları bünyesindeki özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı
müdürlükler bünyesinde çalışan bazı bürokratlar…
Tabii Bakan Sayın Faruk Çelik’in döneminde değil de Mehdi
Eker’in döneminden kalan kalıntılar…
Hala kendine çekidüzen verememişler, sakat işler
yapıyorlar.
Sahte, yanlı raporlar hazırlıyorlar ki daha önce
defalarca bunu yazdık çizdik.
Özellikle “Toplulaştırma yasası” bünyesinde yapılan anti
demokratik hukuk dışı uygulamalar diz boyu…
Hele hele Diyarbakır SGK Bölge Müdürlüğü’ne gelince…
Halka, yani sigortalılara çok ağır yük yüklerken, suçüstü
yakalandıkları halde, hiç de yüzleri kızarmıyor.
İtiraz eden vatandaşlara karşı “Vallahi kusura bakmayın
bizim tahakkuk memurumuz eski “Yeni TL” olarak algılamış onun için bu rakama
iki sıfır fazla atmış’’
“İşte düzeltiyoruz”
Bu skandalı önümüzdeki günlerde siz değerli okurlarımıza
ve tüm kamuoyuna deşifre edeceğimize dair söz veriyoruz.
Başınızı fazla ağrıtmayalım.
Bugünkü yazımızda dile getirmek istediğimiz üç başlıklı
konu…
1- Trafik polisinin işgüzarlığı…
2- Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı İl ve
İlçe Müdürlüklerinde yapılan uydurma raporlara binaen yapılan yolsuzluklar…
3- SGK’daki yapılan kirli işlemler, hem de yüz kızartıcı
ve skandal olarak algılanan olaylar…
Kamuoyu özellikle bu üç konunun üzerinde durulmasını
istiyor.
Ve ilgili makamların, bu yazılarımızı ihbar kabul ederek
bakanlıklardan müfettiş talep edebilirler.
Yani Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
ifadesiyle diyoruz ki “Yapılanlar yapanların yanında kar kalmasın”
En derin saygı ve sevgilerimle.