DÜNYA KEFERELERİNİN İSLAM’A KARŞI KİNLERİ NEREYE DAYANIYOR!?

Evet, sevgili okurlar...

Yüz yıllık tarihimizi göz önüne alalım..

Şu bir asır dönem içerisinde; neler yaşadık, bizlere neleri yaşattılar?..

Cumhuriyet öncesi..

Ve tabi ki Cumhuriyet sonrası; olanlar..

Şer yapılar..

İçteki ve dışarıdaki emperyalist oluşumlar...

Şu halde haçlı anlayışın, bu coğrafya üzerindeki emellerine karşı her daim “devlet ve millet” omuz omuza vererek “dik” durmalıdır.

Dün olduğu gibi bugün de...

Öyle inanıyoruz ki, bugün de dünden daha güçlü ve dirayetli, ayakları yere basan, küresel güç olma noktasındaki ilerleyişimiz “kaldığı yerden” denilerek gerçekleşecektir?

Yeter ki namazda tutulan saf gibi.. Yeter ki bir cemaat gibi, omuz omuza verilsin...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “önderliğinde”, öyle inanıyor ve ümit ediyoruz ki, ülkenin geleceği çok parlak ve berrak olacaktır.

En üstün seviyelerde büyüyen, gelişen, Dünya’nın emperyalist güçlere karşı, “daha bir dik” duruş sergileyebilecek ülke haline geliriz..

Zaten, belirtiler hal-i hazır orta yerdedir..

İşaretler, alametler kendini gösteriyor.

Özellikle sanayi alanında, teknoloji alanında başlamak üzere milli savunma alanındaki gelişmeler...

Beri yanda, büyük yatırım projelerinin bir bir hayata geçirilmesi..

Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeyi güçlü yarınlara götürecek projelerin, yatırımların açılışını gerçekleştiriyor..

Her açılış, her video konferansla alakalı bağlantılarda, Cumhurbaşkanından müjdeler alıyoruz...

***

Sevgili okurlar...

Bakınız, iki gün önce Dolmabahçe Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nde Uluslararası Demokratlar Birliği heyetini kabul programında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle dünya ülkelerine şöyle seslendi...

Özellikle, İslam âleminin “mukaddes değerlerine” yönelik girişilen, çirkin ve alçakça saldırılara karşı sergilenen tutuma tepki göstererek;

 “FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ OLAMAZ..”

Erdoğan, bu başlığın altında şu ifadeleri kullandı...

 “Müslümanların mukaddes değerlerine yönelik saldırılar, fikir özgürlüğü parantezine alınarak ısrarla görmezden geliniyor. Eş zamanlı olarak Avrupa İslamı, Fransa İslamı, Avusturya İslamı gibi projelerle Müslümanlar çift yönlü bir cendereye alınıyor. Aşırılıkla mücadele, bu kılıf altında sunulan bu projelerin amacı Avrupalı Müslümanların ana vatanlarıyla ve İslam ümmetiyle bağlarını koparmaktır.

Her ne kadar farklı ambalajlar geçirilmiş olsa da bu bir asimilasyon projesidir. İnce bir siyasetle hayata geçirilen ve giderek yaygınlaşan bu projeye karşı hep birlikte mücadele etmemiz şarttır. Bunu da kendimizi süreçlerden yalıtarak değil, muhataplarımız nezdinde tezlerimizi güçlü bir şekilde savunarak gerçekleştirebiliriz."

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, UID heyetine de şöyle seslendi:

"Türklerin veya Müslümanların konumuyla ilgili herhangi bir meselede başta sizler olmak üzere tüm kurumlarımız aktif sorumluluk üstlenmelidir. Diğer Türk sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kanun ve nizam çerçevesinde yeni medya araçlarından da istifade ederek bu mücadeleyi yürütmelisiniz. Bulunduğunuz ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve bilimsel hayatına daha fazla katılım sağlamalısınız. Sizlerden ricamız vatandaşlarımıza yönelik ırkçı, ayrımcı, İslam düşmanı muamelelerin Büyükelçilik ve Başkonsolosluklarımıza derhal bildirilmesidir. Oluşturduğumuz veri tabanıyla önümüzdeki dönemde nefret suçlarını daha yakından takip edecek, sizlerin meselesini daha fazla gündeme taşıyacağız."

* * *

Sevgili dostlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altı çizili, inci taneleri gibi dile getirdiği tarihsel mesajlar, iyi okunmalı ve irdelenmelidir...

Her ne kadar bu mesajların odak noktası, emperyalistler ise de içimizde “onların nam-ı hesabına faaliyet gösteren maşalaradır da..

Bu yapıların, İslam dünyasından artık ellerini çekmenin zamanı gelip geçmiştir?..

Çünkü bu eller, şer elleridir..

Yüz yıllık değil, yüzlerce yıllık tarihe sahip bu ellerin tek gayesi ve amacı vardır; o da “Bizans intikamını” alabilmektir..

Bizi bizden edip, içten yıkabilmektir..

***

Değerli okurlar...

350 yıl önce Hindistan’da yaşayan İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruk-i’nin, bu minvaldeki bir mesajını size aktarmak istiyorum..

Tercümesini yaptım..

Ki Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu duruş ve görüş, İmam-ı Rabbani’nin görüşüyle büyük bir paralellik arz ediyor.

Bu da Sayın Erdoğan’ın açık yürekliliğini ortaya koyuyor.

Allah’ın insanlara gönderdiği büyük mürşit durumundaki ulemaların görüşlerini kendi görüşlerine katıyor ve açıklıyor.

İmam-ı Rabbani..

İslam’ın garipleştiği bir zamanlar ve bununla beraber tabiatıyla Müslümanların da bugünkü dünya keferelerinin hedefinde olma şeklini hisseden ve İslam’ı koruma altına almak isteyen hamiyetli Müslümanlara şöyle sesleniyor.

“Allah şerefinizi ve izzetinizi artırsın.

Uyanmış olun ey Müslümanlar!

Ehl-i küfür zındıka cereyanlarıyla emperyalist sömürgeciliğiyle İslam ülkelerini baskı altına almakla yetinmiyor...

Onlar için en önemli odak nokta, temel amaç, İslam dünyası içerisinde İslam’ın ana esaslarını kökten yok etmektir.

İslam dünyasını oldukça İslam’dan uzaklaştırarak neslini küfür sistemlerine yönlendirip çeşitli hile ve oyunlarla İslam düşmanlığını sürdürmeye devam ediyorlar.

Bu hedefleriyle ekonomiksel dâhil olmak üzere tüm toplumsal hayat şeklini tümüyle yeryüzünden sildirip atmayı hedefliyorlar.

Düşünün Hindistan’da Hinduların taptığı bir inek…

Onların üzerine İslam galebe çaldığı zaman onlardan ganimet olarak bir ineği ele geçirip kesilmesine rıza göstermeyen Hindular..

En ağır vergileri İslam ülkesine vermeye razıdırlar.

Cizye, yani vergiyi taptıkları inekten daha ön plana alıyorlar.

Fazlasıyla rıza gösteriyorlar.

İneği kutsallaştırmakta diretiyorlar, onlar için inek kutsal bir varlıktır.

Gerekirse diğer malını vergi olarak ödemeye razı olur, ama bir ineğin kesilmesine razı olmazlar.”

Bu itibarla İslam dünyasının her an için uyanık olması gerekiyor, İslam dünyasını uyarıyor ve yeryüzünde İslamiyet’in hâkimiyet sağlaması için her şeyden fazla İslam’ı ön planda tutmak için çaba gösterilmesi gerektiğine çağrı yapıyor.

Aksi takdirde “Eyvah, vaesefa İslam elden gidiyor” demekten başka çare kalmayacaktır.

Bu itibarla iki gün önce Cumhurbaşkanı, Uluslararası Demokratlar Birliği heyetine aynı anlamda seslenmiş ve tüm dünya kamuoyunu uyarmıştır.

Özellikle İslam dünyasını…

O da eğer varsa (!)

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Birçok yazılı medyanın dünkü manşetlerine taşıdıkları önemli başlıkları burada özetleyerek sizinle paylaşmak istiyorum..

“LGBT’li derneklere para verip kullanıyorlar..

ABD’NİN MAAŞLI ADAMLARI”

Nerede?

Boğaziçi Üniversitesi’nde.

Demek ki müttefikimiz (!) Amerika’nın yıllardan beri Türkiye’nin özbeöz evlatlarını aile ocağından koparıp devlete saldırtmaya çalışan hain devlet bu terör örgütüne PKK adını koymuştur.

Öbür yandan DEAŞ terör örgütünü kurdurmuştur.

Daha önceleri de DHKP-C isimli azılı terör örgütünü Türkiye’ye musallat etmiştir.

Hem de içimizdeki hain münafıklarla işbirliği yaparak.

Ve hala da Suriye’de değişik yöntemlerle büyük çaplı savaş lojistiği sağlıyor.

Bunu da bırakalım buraya.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bizim bugünkü yazımızın kapsamına giren, Yeni Şafak Gazetesinin deneyimli kalemlerinden Yusuf Kaplan Hoca’nın dünkü yazısını sizinle özetlemek üzere paylaşmak istedik.

Bakın Sayın Kaplan Hoca ana muhalefetin hıyanetini nasıl dile getiriyor.

* * *

“Bugün sütunumu bir misafire vereceğim: Ahmet Arıkan kardeşime. Arıkan, analiztarih.blogspot.com adresinde yakın tarihe ilişkin çok güzel analizler yayınlıyor. Bugün sizinle onun yakın tarihimize ilişkin bir okumasını paylaşıyorum.

Zihin açıcı okumalar...

DİNLE APTAL ADAM!

Evet, bildin, burada Wilhelm Reich’e bir gönderme var.

Onun ülkesinin içine faşistler etmişti, bizimkine yüzyıldır hatta iki yüzyıldır sen ediyorsun!

Yüz yıldır aptallığın ve aşağılık kompleksin/iz/le bu milletin çanına ot tıkadın/ız!

Yüz küsur yıl önceki aptal dedelerin “Saraydaki baykuş defolup gitmeli!” dedi. “O giderse medenî Avrupalılar gibi olacağız, bizi kimse tutamayacak” diyerek ham hayaller kurdu!

Saraydaki Baykuş (!) gidince de, devasa imparatorluk da gitti.

Arnavutluk’tan Batum’a kadar uzayan koca ülkeden elimizde bir avuç yer kaldı.

Bu millet, ölüm kalım savaşı verdi: Ama bu toprakları kurtarmak için uğruna savaş meydanlarına koşulan İslâm’ı, İslâmî değerleri milletin hayatından söküp atacak tuhaf işlere soyundunuz, sömürgecilerin yapmaya bile cesaret edemeyeceği cinayetler işlediniz!

Zıkkımlandığınız zengin sofralarında fakir fukaraya yer yoktu ama bol bol Batı yalakalığı, israfın her çeşidi ve fabrikasyon üretilen yalanlar vardı!

MEMLEKETİ BATILILARA PEŞKEŞ ÇEKTİNİZ!

Sen günümüzün aptalısın; baban dünün, deden tarihin aptalıydı!

Çalışmaktan, helal rızkıyla karnını doyurmaktan, onurlu bir hayatla çocuklarını yetiştirip, Rabbine kulluk ederek hayatını tamamlamaktan başka derdi olmayan bu ülkenin onurlu insanlarını hep aşağıladınız!

Yüz yıldır bu milletin kanını emdiniz!

Biz Müslüman - Türk olarak doğduğumuza her gün, her an şükrederken, siz İsveçli, Fransız, Amerikalı doğmadığınız için her sabah küfrederek uyandınız!

İlk fırsatta Batı’ya defolup gittiniz, sonra geri döndünüz; ne kaliteniz, ne karakteriniz oralardakilerin seviyesine bile çıkamadı!

Onlar sizi buradan gittiğiniz için aşağıladıkça, yaltaklandınız: “Ama biz öyle Türklerden değiliz, sizin gibiyiz” (!)

Batılılara memleketi peşkeş çeken efendileriniz, size de bu ülkenin kalanını altın tepside sundu!

Yediniz, içtiniz, tepe tepe kullandınız; darağaçları kurdunuz, ülkenin başbakanlarını, bakanlarını astınız, memleketi çiftliğiniz yaptınız, Boğaz’daki aşiret oldunuz, ülkenin malına mülküne kondunuz!”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Hani demişler ya;

“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az.”

En derin saygı ve sevgilerimle.