ESKİ HAL MUHAL!?

Ne vecize bir sözdür.. "Eski hâl muhal; ya yeni hâl ya da izmihlâl.. Ülke ve millet olarak, yaşadıklarımız ne hazindir ki, bu vecize sözü bize, okutuyor ve kurtuluşa dair de sorgulatıyor.. Son bir asırlık dönem içerisinde gelinen son aşama; sözün bittiği noktadır.. Ümmet şiarını terk ettiğimiz gibi, vahim bir toplumsal doku erozyonu yaşıyoruz..

***

Takdir edersiniz ki buradan mevzu ettiğimiz “memleket meselelerinin” ana omurgasında hep “milli birlik ve beraberlik” var olmuştur.. Bu rotada, yol yürünmeli…Çare dayanışmadır ve hukukun üstünlüğüdür.. Aba ecdadın tarihi ve kültürünü, inancımız ve ibadetimizin rehberliğinde, iman şuuruyla yaşatmamızdır; bizi biz eden! Kur’an hükümleridir, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in rehberliğidir..

***

Ama gel gör ki bugün uğratıldığımız doku bozukluğu nedeniyle; yaşadıklarımız ve yaşamımıza adapte ettiklerimiz zerre-i miskal, ümmet olmanın ilkeleriyle bağdaşmıyor… Bakınız, yüz yıllık cumhuriyetin kuruluşundan şimdiye kadar geçen zaman dilimi içerisinde, biz ne yaptık acaba diye sorguladığımızda, alınan cevap “manevi yönde” hep yıkım oldu.

***

Bırakın bir adım ileriyi, yerimizde sayıp durduk..  Küfrün cenderesinde mahpus hayatı yaşıyoruz.. Memleket olarak millet bir yörüngede yürüyor, siyaset başka bir yörüngede, devletin mekanizması ise başka bir istikamette yürüyor. Özellikle siyasetin tutarlılık durumu hiç yok.. Bilakis revaçta olan tutarsızlığıdır… Kozmopolit bir siyaset hâkim… Onun içindir ki, Türkiye rahat bir nefes alamıyor…

***

Mevcut duruma, yazıklar olsun demekten başka bir söz bulamıyorum… Amma velâkin kendi kendimizi de sorgulamamız gerekir… Niye derseniz? Biz neden, kendimize çeki düzen verip hakikatlere vakıf olmuyoruz.. Yetmez mi, gaflet ve dalalet uykusuna dalmamız.. Siyasetin o aldatıcı, parlak nutuklarına nereye kadar aldanıp, tahammül edeceğiz…

***

Şu bir gerçektir ki, en büyük yanlış “demokrasi adı altında” milli bir ruhla, kenetlenmememiz ve kendimize çeki düzen verme adına, çaba sarf etmeyişimizdir… Çalışmıyoruz… Çalışsak da başaramıyoruz, çünkü karşımızda “demokrasi” libası giymiş, antidemokratik yapılar var.. İşte ana muhalefet partisi olan CHP ve onun başındaki inkârcı lider… Nitekim kendisi ifade ediyor, Aleviyim, Sünni değilim…

***

Eğer Alevilik bir din kabul ediliyorsa, bilinmelidir ki bu dinsizlik dinidir.  Bu dinsizlik dinine sarılan insanlara nasıl oy vereceğiz, nasıl kale alacağız, nasıl demokrasinin kefesine onları koyacağız?.. İşte Türkiye’nin, muhafazakâr geçinen partilerin yanlışı buradan başlıyor..  Milleti yanlış yönlendiriyorlar.

***

Siyasette büyük bir güvensizlik var.. Kime güveneceğini bilemiyorsun.. Muhafazakâra güveniyorsun, bakıyorsun tam tersi bir faaliyet ve anlayışın güdümünde yürüyor. Solcuya güveniyorsun, bakıyorsun dinsizlikle hemhal oluyor… Siyaset komplike bir girift yapı içerisinde…

***

Sadece, son 20 yıldan beri Sayın Erdoğan, mevcut siyasetteki “güvensizlik” kalıbında kırılma yarattı. Kendisine yönelik güven geliştirdi.. Ki kendileri yine de memlekete hatırı sayılır şekilde çekidüzen vermiştir.. Yatırımlar yapmıştır, çok büyük işler yapmıştır.  Karayolları o biçim. Karayolları üzerindeki tünellerin haddi hesabı yok.  Bunlar hep yatırım. Artı yine yatırımlar devam ediyor, millet bolluk içerisinde çalışıyor.

***

Peki bunun karşılığında ana muhalefet partisi CHP ne yapıyor?.. Tamamen, dinsizlik dini olan laikliğe sarılmış ve milleti de “Atatürkçülük ve Laiklik” adı altında yanlış yollara sürüklemeye çalışıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bizzat bunları itiraf ediyor. Atatürkçülük ve Laikçilik… Eee Laikçilik=Dinsizlik demek değil midir?  Eğer dinsizliğe sarılan insana oy veriliyorsa, vay o milletin haline.  Millet hiç bir zaman kendini maddi ve manevi badirelerden kurtaramaz.

***

Bakınız, üç dört aydan beri milletin başına ne tür felaketler geldi?.. Fırtınalar, seller, depremler ve yıkımlar…

Köyler, ilçeler, iller.. Nerdeyse 11 ilde üç aydan beri kimse nefes alamıyor.  Bu itibarla, diyorum ki toplumsal olarak bir araya gelelim, düşünelim, Allah’a yalvaralım ve doğru yoldan ayrılmayalım. Ama laikçilik ve demokrasi adını kullanarak dinsizlik yörüngesinde milleti yürütenleri de tanıyalım ve deşifre edelim.

***

Çünkü bu yanlış siyaset, memleketi yüz yıldan beri; “hor görmektedir?”.. Milleti laiklik ve Kemalizm adı altında dinsizliğe sürüklemiştir. Yetişen gençliğin kaçta kaçı yüce İslam dininin ana kural ve kaidelerini biliyor acaba? İşte tam da bu yüzden muhafazakâr geçinen partilerin kendilerini millete inandırmaları gerekir.  Millet hala da tereddüt içerisinde düşünüyor, “Ben acaba oyumu kime vereyim?..”

***

CHP’nin küfrüne karşı, inançsızlığına karşı, dinsizliğine karşı bir türlü cevap veremiyor.  Suskun bir şekilde ya korkuyor, ya da zımnen hak veriyor.  Siyaset nerdeyse gerçek yörüngesinden, mecrasından çıkmış, bataklığa doğru sürüklenmektedir.

Allah encamımızı hayreyleye.  Bakalım sonumuz nereye gidecek?

En derin saygı ve sevgilerimle.