ESKİ HAL MUHAL!? (II)
Sohbet serimiz devam ediyor, yazı başlığımız da yerini koruyor.. Başlığın patenti ve ruhu, Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerine aittir. Vecize bir söz.. Der ki; “Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal..”
***
Bu vecize sözün hikmet-i mucibesi, açılımı, güne ve zamana özgü mana değerini şöyle analiz edebiliriz… Denilen şu.. “Eski hal, artık şifa verici değil, sulhu sağlamıyor.. Küfrü, dalaleti ve şirki körüklüyor… Kendine çeki düzen vereceksin... Daha milli, yerli ve ümmet şiarıyla hareket edeceksin.. Ve bunu da Kemalizm’le, Atatürkçülükle, Laikçilikle değil.. Ancak ve ancak, Osmanlının, Selçuklunun, Abbasilerin ruhuyla.. Aba ecdadın mirasıyla, kültürüyle, medeniyetiyle, iman ve Kur’an-ı Kerimin rehberliğinde “yeni hali” elde edebiliriz..
***
Aksi takdirde, yüz yıldan beri yürürlükte olan mevcut yönetim anlayışıyla “izmihlali” yaşayabiliriz… Ki hal-i hazırda yaşıyoruz.. Çünkü, dinsizlik dini olan Laikçiliğe ve Kemalizm’e sarılıp durduk, bu da bedbahtlıktır…Toplum kendi aba ecdadının kültüründen uzaklaştırıldı, milli ve yerli medeniyetiyle yabancılaştırıldı, cehalet formülüne sahip anlayışın ve felsefelerin yörüngesine sokulup, duruldu..
***
Sormak istiyorum.. Allah aşkına..
Şu diyar-ı İslam’da, Diyarbakır’ı, Batman’ı, Şanlıurfa’yı göz önüne alırsak, bizim duyduğumuz ve hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek orta yerde cereyan ediyor…O da; fuhuş ve uyuşturucu sektörü… Bugün, revaçta ful gidiyor. Şimdi, İslam diyarında, bu Müslüman illerde, bu mübarek ayda, bunların yaşanıyor olması kabul edilir bir şey mi? Yazık günah değil midir? Bu devlet nerede, devletin yöneticileri nerede, yetkililer ne yapıyorlar? Millet bunu soruyor…
***
Klişeleşmiş bir savunma kalkanı.. “Demokrasi var”.? İyi de, demokrasi kime göre, neye göre demokrasi? Demokrasi demek fuhuş sektörüne aktif faaliyet gösterme imkânı tanımak mıdır? Bunların hepsi antidemokratiktir ve millete yapılan bir mezalim çeşididir. Bu milletin yüzde 99’u Müslüman’dır, İslam dininin gerçeklerini istiyor. Kemalizm’le, laikçilikle, ithal edilmiş batıl bir demokrasiyle yönetilmek istemiyor.
***
Demek ki, bize düşen vazife, yani özellikle yetkililere düşen asli görev, milletin ileri gelenlerine düşen sorumluluk, tamamıyla ahlaki çöküntüye uğramış toplumu yepyeni bir sahil-i selamete çıkarmak olacaktır? İslam kültürüyle, Osmanlı kültürüyle, Selçuklu kültürüyle, aba ecdadın kültürüyle, medeniyetiyle, inancıyla tanıştırması gerekir.
***
Biz bunu, Kur’an deyimiyle söylüyoruz… Ki bir çok kez, buradan deklare ettik.. İşte, Hûd suresinin 116 ve 117. Ayetleri.. Bakınız bizleri nasıl da uyarıyor…
“116- Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular.
117- Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helâk etmez.”
* * *
Bu ayetlerin mefhumu muhalifi; eğer bir memleketi helak ediyorsa demek ki hak etmiştir ve o yapılanlar zulüm değildir.
Kendimizi bu kötü badirelerden kurtarmamız gerekmiyor mu? Elbette ki gerekiyor. Bunun yolu ve rotası da, İslam’dır, Kur’an-ı Kerim ve tabi ki Peygamber Efendimizin(S.A.V) hadis ve yaşamıdır…
***
Hakikat bu iken, kurtuluş reçetesi var iken, neden hakikatlerimizden fersah fersah uzaklaşmışız. Bu mübarek ayda bile fuhuş sektörü yürürlükte ve demokrasi adı altında, toplumsal ahlaki çöküntüyle, kim ne yapıyorsa yanında kâr kalıyor. Devletin bazı kurumları, bu işte aciz kalmıştır. “Demokrasi var” diye devlet yetkilileri imkânlarını kullanamıyor, kullansa dahi suç işlemiş gibi gösteriliyor… Peki, halimiz ne olacak, nereye gideceğiz?
***
Memleketin ortasında minarelerden okunan Ezan-ı Muhammedi’den hiç mi utanmıyoruz ve kendimize gelemiyoruz?
Bu ne haldir ya! İthal edilmiş batıl bir nesneye demokrasi adını koymuş gidiyoruz… “Laik Türkiye” diye de millete yutturuluyor.
Peki, bu memleket insanının alın terinden dökülen vergilerle devlet bütçesi temin edilirken, devleti yönetenler bu bütçeden nemalanırken, bu milletin inancını yaşam hakkı hiç mi yoktur?
***
Nerde insan hakları, nerde eşitlik, özgürlük, bağımsızlık?! Kaldı ki, millet alın teriyle kazandığını gırtlağından keserek devlete vergi olarak ödüyor. Devlet bunları yerinde kullanıyor mu, meçhul? Bütçenin milletin kültürüne uygun olarak harcanması gerekmiyor mu?.. Ama yok.. Elbette AK Parti döneminde yatırımlar yapıldı kimse inkâr edemez. Ancak ahlaki çöküntüler ne yazık ki, önlenebilinmiş değil, bilakis çoğalmıştır, bunu da kimse inkâr edemez.
***
Siyaset kurumu, sadece koltuk peşinde… Milletin kültürünü ve inancını ayakta tutmak kimsenin aklının ucundan bile geçmiyor.
Bu da milletin hakkına girmektir ve zulümdür. Milli irade sadece sandığa gidip oy vermek demek değildir. Milli irade, milli ruhun temsilcisidir ve onu seçmekle mükelleftir. Akl-ı selim sahibi olan partilere oy verilebilir, ancak CHP’nin laik anlayışı paralelinde düşünmemek lazım. Eğer düşünülürse, onlar da kaybeder…
***
Sormak lazım, nereye kadar bu keşmekeşlik, başıboşluk devam edecek? Millet elbette ki gür sedayla seslenecek ve diyecek ki siz hakkımızı yerinde kullanmalısınız, yoksa size hakkımızı helal etmiyoruz ve Allah’ın huzurunda kıyamet günü iki elimiz sizin yakanızda olacak.
En derin saygı ve sevgilerimle.