GÜZEL GÖREN GÜZEL DÜŞÜNÜR
Evet, sevgili okurlar
Bilindiği üzere pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu Avrupa’yı Asya’ya bağlayan 3. köprünün son
tablasını yerleştirme merasiminde bulundular.
Tabiatı ile bu yatırımla yeni Türkiye’ye değerleri
biçilmeyen sonsuz bir servet kazandırıldı.
Köprünün adı mübarek olduğu kadar; köprü yatırımını
gerçekleştiren o güç te mübarektir.
Yavuz Sultan Selim’in adını taşıyan bu köprü inşallah
gelecekte bir gün olur ki bu tarzda Recep Tayyip Erdoğan’ın adını taşıyan
pahası biçilmez değerli yatırımlar olabilecektir düşüncesindeyiz.
Yavuz Sultan Selim Osmanlı’ya nasıl yeni fetihler
kazandırdı ise İslam ülkelerine çok büyük hamleler gerçekleştirdiği gibi,
inanıyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da ilk siyaset
hayatından bugüne denk, deyim yerindeyse "elini nereye atmışsa, hayır,
bereket ve altın" olmuştur.
Uğur getirmiştir.
Huzuru, refahı ve birlikte yaşamı sağlamıştır…
Türkiye’ye yeni çağdaşlık ve zenginlik anlayışını
getirmiştir.
Ne yazık ki kem gözler, hasetlerle dolu kalpler, yanlış
düşünen geziciler, vesayetçi köleler, paralelci hegemonya yani askeri
vesayetinden ümit bekleyen kimseler olmuş ise de, tüm ümitleri kursaklarında
kalmıştır.
Ve kalmaya da devam edecektir.
Yeni Türkiye’nin yeni yatırımları Türkiye’yi elbette ki
zenginleştirdiği gibi, Türkiye’yi de bir gurur abidesi haline getirmiştir…
***
Sayın Erdoğan’ın İstanbul belediye başkanlığına seçildiği
zaman onun selefi durumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanlığı
döneminde İstanbul belediyesi kirlenmeyle, rüşvetle, ahlak dışı, insanlık dışı
uygulamalarla nam salmıştı.
En çarpıcı olay İstanbul’un tamamında "Kerbela"
hayatı vardı.
Millet bir damla suya hasretti.
Sular kesiliyordu.
İstanbul’un her kesimi susuzlukla karşı karşıya
bırakılmıştı.
İnanın ki Sayın Erdoğan İstanbul belediyesine başkan
seçildiğinden itibaren bereketli yağmurlar yağdı, barajlar doldu.
Ve eskiden musluklardan akan kırmızı çamur artık son
buldu.
Berrak su akmaya başladı.
Bununla beraber İstanbul’a huzur geldi.
Ama yine gerçekleri çekemeyen, içine sindiremeyen hain
gözler rahat durmadılar tabii.
4 senesi bitmeden büyük iftira kampanyası neticesinde
Siirt’te okuduğu bir şiirden dolayı cezaevine atıldı ve belediye başkanlığı
gitti. Tabii siyaset erbabı olduğu için bu tür olumsuzluklar onu etkilemedi.
Zaten göğsündeki iman alev alev yanıyordu ve parlıyordu.
Cezaevinden çıktı, Ak partiyi kurdu, başarı üstüne
başarılar elde etti.
Yukarıda söylediğimiz gibi elini nereye attıysa bereketle
sonuçlandı, uğur getirdi.
Tüm bu iyi niyet ve bereketli gelişmelere rağmen, şer
güçler hiç boş durmadı.
Ki, Taksim, Gezi gibi olaylar peydah edildi.
Olmadı, 17–25 Aralık operasyonuna yeltendiler.
Ama Allah bir kere Erdoğan'a "yürü ya kulum"
dediği için Allah yardım etti.
Ve hepsinin üstesinden geldi…
***
Hiç tartışmasız ki, Erdoğan hayatı boyunca alnı secdeden
kesilmemiş bir devlet büyüğüdür.
Keza Başbakan Davutoğlu’da öyledir.
Nasıl ki yüce kitabımız bize şu ilkeleri bildirdiği gibi
‘’YANİ BİLENLERLE BİLMEYENLER HİÇ BİR OLUR MU?’’
Elbette ki bir
olamazlar. Zira, biri âlim, diğeri cahil.
Keza inananlar ile inanmayanlar bir değildir ki.
Namaz kılan bir devlet adamı ile namaz kılmayan,
abdestsiz devlet adamları bir olabilir mi?
Ne mümkün?
Namaz kılanın yüzünde akan abdest sularının damlaları ile
beraber bereket yağar, uğur gelir.
Ama tam tersine diğer eller; Uğursuzluk ve
bereketsizlikleri ile ülkenin ekonomilerini tar-ü mar ederler.
Enva-i hile ve desise gelişir.
Fitne ve fesat, bozgunculuk baş gösterir…
***
Yazımıza kullandığımız başlık, tarihi bir vecize
niteliğindedir.
Diyoruz ya;
‘’GÜZEL GÖREN GÜZEL DÜŞÜNÜR.’’
Çünkü niyeti halis olan, "kötülük" düşünmez…
İnanın sevgili dostlar…
Türkiye'nin son yüzyılına bakarsak, ülkenin hep
"gerilediğini" görüyoruz…
Yüzyıl değil…
500 yılı bulan bir gerileme, dönemi yaşatıldı.
Çağ atlayan bir Türkiye olması gerekirken, ne yazık ki
"ortaçağ cehaletini" andıran çukurlara ülke ve millet itildi.
Çünkü izzet ve şeref-i İslamiyey-i alt üst ederek
laikçilikle, Kemalizm’le, sosyalizmle, faşisizmle, halkı karşı karşıya
bıraktılar.
Milletin iman dolu beynini bulandıran ihanet şebekeleri
gerçekten yüzyıllık bir fetret devrinde Türkiye’nin yaralarını
derinleştirdiler.
Ülkenin vücudunda çatlayan yaraları birleşmesi ve
rahatlaması mümkün olmayacak bir dereceye getirdiler.
Nitekim atasözü olarak deniliyor ki;
"BİR DOĞRU HAREKET BİR HARMAN YALANI YAKAR"
misali…
***
Gerçekten güzel gören Sayın Erdoğan ve ekibi güzel
düşünüyorlar.
Elbette ki güzel düşünen de hayatından ve geleceğinden
lezzet alır, mutlu olur.
Şuda bir gerçektir ki, artık o eski laikçi, vesayetçi
anlayışların millet nezdinde herhangi bir kıymeti harbiyesi de kalmamıştır.
***
Evet.
Sayın Erdoğan yatırımlar silsilesini, zincirini üst üstte
çekiyor.
Birbirine bağlıyor, ülkeye huzur, bereket, refah ve
mutluluk hareketlerini gerçekleştiriyor.
İnanın sevgili okurlar
Sayın Erdoğan’ın Türkiye’yi yeni bir devr-i saadet
platformuna getirmek için büyük hazırlıklar içerisinde olduğuna inanıyoruz.
Allah yar ve yardımcısı olsun diye dua ediyoruz.
Ve etmek zorundayız.
Çünkü biz de tıpkı Erdoğan gibi eşyaları "güzel
görenlerdeniz ve güzel düşünenlerdeniz."
Toplum olarak aklımızı başımıza almalıyız…
Batı haçlı emperyalizmden ithal edilen; bayat medeniyetlerle
artık Türkiye’miz tanışmamalıdır.
Yepyeni bir Türkiye, yepyeni bir çağdaş medeniyet ve
teknoloji ile tanışmalıyız.
Avrupa’yı Asya’ya bağlayan 3. dev köprü olan Yavuz Sultan
Selim köprüsü başta olmak üzere Marmaray gibi, yani denizin altından yürüyen
hızlı tren gibi ve daha nice projeler ile donatılan Türkiye’yi görmek istiyor
bu halk.
***
Ama bunu da eklemeden geçmek istemiyoruz.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanı.
Yani Kürt halkı çok derin bir maziden gelmiş, inanan
Müslüman bir toplumdur.
Bu düzen, bu rejim kirlenmeyi Kürt sorunu adı altında
yanlış yönlendirmeye gelmiyor, tahrikleri kabul etmiyor.
Ama ne yazık ki yıllardan beri ateş bacayı sarmış gibi
terör bu masum, yoksul, dindar halkın yakasından elini çekmiyor.
Sayın cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile tüm
Ak partinin kilit tabakasına düşen görev; bu coğrafyada gerçek manada Ak
partinin misyonunu bünyesinde taşıyıp, rantiyeci, münafık, tıynetli, ikiyüzlü
insanları kilit noktalara getirmemesi gerekir.
Bölgeyi kirli, çıkarcı, rantını başkasını zararından
gören, basma kalıp münafık insanlardan arındırmaları gerekir.
Aksi halde barış istemeyen kardeşlik ve birlikteliği
içine sindiremeyen bazı kesimlere daha fazla prim kazandırmış olunacak ki bunun
vebali de çok ağırdır.
Bizim dostça tavsiyemiz bu.
En derin saygı ve sevgilerimizle