SİYASET DİLİ İNANDIRICI DEĞİLDİR!? (II)
Evet, sevgili okurlar.
Malumunuz üzre dün akşam Kadir Gecesini geçirdik.
İslam dünyası olarak geçirdiğimiz 1438 yıl önce bi’setin
başlangıcı olarak başlayan “İslam Tarihi” Kur’anın inişiyle başlamıştır.
Yüce kitabımız ve ona intisap etmekle şeref duyduğumuz o
yüce kitabın Hz. Cebrail’in Hz. Muhammed (S.A.V)’e sunuşuyla değişen bir dünya,
yani yerküresi İslam medeniyetiyle yeni yeni tanıştı.
İnsanlığın bi’setten önceki yaşadığı vahşet,
canavarlaşma, karakteristik olarak imansız, inançsız bir insanlık dünyası,
adeta acımasızca saldırgan birer maymun veya domuzlaşmış insanlık halini
yaşıyordu.
Ne vakit ki insanlığı “Oku, Allah’ın adıyla oku” emriyle
tanıştıktan sonra, işte dünya yepyeni bir dünya oldu.
İnsanlık yeni bir medeniyetle tanıştı ve o medeniyet,
ilahi bir medeniyet.
Ama Hz. Muhammed (S.A.V)’in önderliği altında kurtarıcı
bir medeniyet.
Rüşvetsiz, kansız, gözyaşları dökülmeden, ilimle,
irfanla, ilahi bir medeniyetle donatılmış bir insanlık cevheri peyderpey oluşa
geldi.
Yani 23 yıl içerisinde ayet, ayet Kur’anın inzali
tamamlandı ve yeryüzünün üçte biri İslam medeniyetiyle tanıştı.
İşte o medeniyete niye “medeniyet” diyoruz.
Zira insanlığı Allah’ına kulluk görevini yerine
getirebilme bilgisiyle donatıldı ve “Hira Dağı’nda” inen “İkre bismi rebbike”
“Oku Allah’ın adıyla oku” ayet-i celilesi Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine
“Nur” olarak indi ve kâinatı parlattı.
Nurlu bir dünya söz konusu oldu.
İşte o nurlu dünya, Allah’ın tüm buyruklarını yerine getiren
bir İslam ümmetinin ortaya çıkarılmasıyla dünya medenileşti, çağdaşlaştı,
vahşetten kurtuldu ve bu ayetin inişi Ramazan ayında gelişti, meydana geldi.
İnandığımız, medeniyetlerle dolu yüce kitabımızın bu
ayet-i celilesi Ramazan-ı Şerif’te inerken Kur’anla şereflendi, tanıştı.
Ve bu ayın son on gününün tekil gecelerine tekabül
etmesi, özellikle Ramazan-ı Şerif’in 27. Gecesine rastlanması ki bu gece içinde
“Kadir Gecesi” bulunmayan bin aydan hayırlı, bereketli, feyizli bir gece
olduğunu da yine bağlı bulunduğumuz Kur’an-ı Kerim’in “Kadir” suresinde açıkça
beyan etmektedir.
Onun için bu gecede kaderler belirtiliyor.
İnsanların ve eşyanın tüm olup bitenlerini seneden seneye
gösteren bir tescil defteri durumundadır.
Bu mübarek surenin Kadir Gecesini tarif ederken, bunu
teyit eden ve takviye eden “Duhan” suresinin 3. Ayetinde “Leyle-i mübarek”
deniliyor.
Yani uğurlu, mübarek, şerefli ve kadri yüce bir gece
olduğunu bize bildiriyor ve bizi bu geceyle şereflendiriyor.
Bu ayet-i celileden sonra gelen aynı surenin dördüncü
ayeti ise mealen bize şöyle buyuruyor;
“Bu gecede hikmetli, muhkem olaylar ve oluşumlar tescil
ediliyor.
İnsanların ve canlıların ecelleri, rızıkları seneden
seneye kadar belirtilmeyi hükmediyor ve muhkem hikmetlerle dolu Allah’ın
emirlerinin bu gecede gerçekleştiğini anlatıyor.
İşte geçirdiğimiz bu Kadir Gecesi “Kadri” yüce olduğu
kadar bereketi de yücedir.
Ne mutlu ki insan böylesi gecelerde hayatını onlara bağlı
bırakabilsin.
Ne mutlu o kimselere ki böyle gecelerde uyanık
durabilsin, her saatini ibadetle, Allah’ı anmakla, namaz kılmakla vaktini
geçirsin.
İşte o bereketli, feyzli, uğurlu gecelerden nasibini
alabilsin.
Ama heyhat!
Dünkü sohbetimizde de ifade etmeye çalıştığım Türkiye’nin
ve tüm İslam dünyasının siyaset kaderini fersah fersah İslam’dan
uzaklaştırılmış, insanlık olduğu gibi İslam dininin ana kural ve kaidelerinden
özellikle uzaklaştırılmaya çalışılmış, küfür sistemlerinin hâkimiyeti yeryüzüne
tahakküm edilmiş.
İslam dünyası üzerine hegemonyasını kurmuş ve kurmaya
devam ediyor ki İslam dünyası yukarıda anlattığım böyle şerefli aylarda, Kur’an
gibi kadri yüce, ilmi hikmetlerle dopdolu Allah’ın kelamıyla intisap etmiş olmasına
rağmen, ne yazık ki İslam dünyasının, özellikle ülkemizdeki Allahsız, imansız,
dinsiz bir potansiyelle karşı karşıya bırakılıp bu ayda hiç böyle bir şey
gerçekleştirilmemiş gibi gösterilmektedir.
İnsanlar yine böyle bir ayda birbirini öldürüyor, haram
yiyor, zulüm ve küfür hegemonyası yaşatılıyor.
Özellikle bölgemizde, özellikle bu coğrafyada…
Ama tüm bunlara rağmen, siyaset dili bir türlü kendini
düzeltemiyor, barışçı, müslih bir sistemle kendi milletini tanıştıramıyor.
Batıl hurafelerle dopdolu, dışarıdan ithal edilmiş ve
içimize yerleştirilmiş, çağdışı kanunlarla, yasalarla İslam ülkeleri
yönetiliyor.
Ve haçlı emperyalistin hâkimiyeti, İslam dünyası üzerine
hükümranlığını sürdürüyor.
Allah encamımızı hayreylesin.
İnanın, sevgili okurlar.
Söylenmesi gereken çok gerçekler var, sözler var.
Ama ne çare ki bir kaide var, bir usul var, bir ilke var,
bize diyor ki;
“Konuştuğun her şey doğru olsun, ama her doğruyu da her
yerde söylenmemelidir.”
Söylemeye gerek yok düşüncesiyle biz de burada bu
yazımızı sonlandıralım.
Geçirdiğimiz Kadir Gecesini tebrik ediyor, kutluyor,
mübarek olsun diyoruz.
Keza Allah nasip ederse üç gün sonra karşılayacağımız
mübarek Ramazan Bayramınızı da tebrik ediyor, sağlık ve sıhhatler diliyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.