SİZDEN KİM IRAK OLDUYSA HAKKA YAKINDIR!
Evet, sevgili okurlar.
Köşe sohbetimizin “RAMAZAN AYINA GİRERKEN” başlıklı
ifadesini bugün değiştiriyoruz..
Yazı başlığımıza, bu kez şair Bağdatlı Ruhi’nin bir
"cümlesini" kullanıyoruz.
Şair Ruhi, İslam ihlâsını istismar ederek para pul için
ibadet edenleri eleştirmekle şöyle diyor;
“Sizden kim ırak olduysa, hakka yakındır.
Zira dalalet yoludur gittiğiniz rah”
Yani gittiğiniz yol dalalet ve sapıklık yoludur manasını
taşıyan şiirini başlık olarak kullanarak siz değerli okurlarımızla Türkiye’nin
mevcut hali pür melalinin görünen manzaradaki olumsuzluklarını bu minvalde
paylaşmak istiyoruz.
Ne yazık ki Türkiye’nin içine düşmüş olduğu hal,
gerçekten türmühaldır.
Yani imkânsız bir durum...
O yoldan tez elden dönülmezse, ne yazık ki ülke olarak
gelecekte olabilecek çok büyük badirelerden kendini kurtaramayacaktır.
Zira nasıl ki bir gecenin sabahı varsa, bir günün de
akşamı da var..
Pek tabi ki, bir kışın baharı varsa, bir baharın da yazı
var…
İşte bu hakikat penceresinde, toplumdaki görüntüler de
birer kaziyeyi muhkeme halinde olup tüm çıplaklığıyla bizi aydınlatmaktadırlar.
Bakınız, sevgili okurlar.
İki gün önce Dağıtım Şirketi’nin önünden Diyarbakır Söz
Gazetesi’nin tomar halindeki onlarca deste, nerdeyse binden fazla diğer yerel
ve ulusal gazeteler içinden ayıklanarak çalınıyor ve ortadan kayboluyor.
Sırra kadem basan gazeteler, kimler tarafından ve nasıl
ayıklandı, çalındı gitti?
Ve neden?
Bu soruları da beraberinde getiren bu çirkin olayı ancak
diyebiliriz ki ne yazık ki bu memleketimize yakışır?
Zira anayasamızın ikinci maddesi “Türkiye Cumhuriyeti
Hukuk Devletidir” ifadesi devleti de milleti de, tüm ülke insanlarını legal
olarak, hukukun üstünlüğüne bağlı kılmaktadır, hem de inanarak kendini günlük
hayat akışları içerisinde biçimlendirmektedir.
Ama ne yazık ki hukukun “H” harfini arasanız bulamazsın,
Demokrasinin “D”sini arasanız, bulamazsın.
Çünkü, Cumhuriyetin fazilet anlamı tamamıyla yitirilmiş
durumda.
Sadece bol miktarda içi boşaltılmış kelime ve lafızdan
başka bir mana taşımamaktadır.
Hep anlamsız başlıklar, kavramlar kullanılıyor.
Görüntü, tamamen makyajlı.
Sizce, öyle değil mi?
***
Bir önceki günkü Söz Gazetesinin “Skandala Sümen altı”
manşetiyle çıkan haber, o gazetenin çalınmasına neden olmuştur.
Zira Burhanettin Yıldız Teknik ve Endüstri Meslek
Lisesi’nin bir müddet önce, hem de Valilikten, Milli Eğitim Müdürlüğü’nden
hatta Bakanlıktan izin alarak 15-20 öğrenci, öğretmen ve idarecileriyle
birlikte, Almanya’ya seyrü sefer sefasını çıkarmak için gidiyorlar.
Devletin bütçesinden verilen harcırahlarla oraya
gidiyorlar, PKK terör örgütüne ait dernekleri ziyaret ediyorlar, içki sefasını yaşıyorlar.
Hem de PKK’nın sözüm ona bayrağı altında.
Hem de Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı bir
okulun heyeti tarafından.
Buna gülelim mi ağlayalım mı?
Elbette ki Diyarbakır Söz Gazetesi bu skandalları
manşetlere taşıyacaktır.
Gazeteciliğin görevi de “Dilsiz şeytan” gibi susmamaktır.
Olup bitenleri kamuoyuna yansıtmaktır.
Birilerinin ar damarına dokunuyorsa, eğer ar damarı
varsa…
Eğer ar damarı yoksa zaten “Arsızın yüzüne tükürmüşler,
oh be yağmur yağıyor” demiş misali olunca buna diyeceğimiz bir şey kalmaz.
Ama Türkiye’nin gerçek yüzü de bu.
Öbür yandan bakıyorsun ki siyaset erbapları ancak ve
ancak kendi geleceğinin temini için makam, koltuk, ihale, para, rant
peşindeler…
Bay Yüzde 10’lar hep ön sırada.
Memleket meselesi hiç kimsenin umurunda değil..
Hal bu iken, ondan sonra çıkıp deniliyor ki, bu devlet
nasıl içten vuruluyor?
Nasıl yıkılıyor?
Aslında her şey ulu orta yerde, çünkü siyasetin bünyesine
ekilen nifak tohumları, her daim
gerçeklerin üzerini kapatarak tersyüz ediyor.
Çünkü bu sistemde, bu düzende daima çürük mal revaçta…
Sahte emtia malı çarşı pazarda dolaşıyor.
Hem de makyajlanarak…
Devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarındaki
vurdumduymazlıklarla vakit geçiştirilmekle gününü gün edenler, hep el üstünde
tutuluyor.
Ne diyeceksin?
Başka söylenecek bir şey yok.
* * *
Evet.
Gazete çalınıyor.
Günlük siyasi bir gazetenin gerçekleri kamuoyundan
saklanmak üzere çalınıyor.
Ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti; “Hür, demokratik bir
hukuk devletidir” deniliyor ve gerçekleri yansıtma kapıları kapatılıyor.
Gerçekten yıllardan beri Türkiye’de kirlenmiş bir siyaset
dünyasıyla karşı karşıya kalan bu millet artık ne yaptığını bilmiyor, kendine
nasıl bir yol çizeceğini kestiremiyor?
Yıllardan beri kimlik saklayan nice siyasi münafıklar, bu
devletin bütçesinden faydalanmışlar.
Ama gel gör ki, hep devleti ve milleti arkadan vurmuşlar.
Özellikle gelen giden iktidarların bünyesinde bize göre
AK Partinin bugün içine düşmüş olduğu hal, bundan 20-25 sene evvel Doğru
Yol’un, ANAP’ın girdiği yoldan ayrı değildir.
Partinin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, hiç de
AK Partinin ve Erdoğan’ın misyonuna layık olmayan ve o misyonu taşıyamayan
insanlar iktidarın imkânlarından faydalanarak, gizliden gizliye devletin önemli
kurum ve kuruluşlarına kendi adamlarını yerleştirerek bakanlıklara etki
yapıyorlar.
Biz defalarca söyledik.
Siyaset, devletin kurum ve kuruluşlarının idaresini
elinde tutan bürokratların yakalarından ellerini çekmelidir.
Milletvekilliğini, hele hele iktidarın haşmetini ve
kibirliliğini kullanarak, bürokratları etkileyerek kendi adamlarını ve belli
bazı köşe başlarına atamalarıyla, onlar için ve yakınları için işleri
kolaylaştırmaları skandalı ayyuka çıkmıştır.
* * *
Bakınız, sevgili dostlar.
İl Valiliği bünyesinde "Burhanettin Yıldız Teknik ve
Endüstri Meslek Lisesi’nin öğrencilerinin Almanya’daki PKK bürolarını ziyaret
etmeleriyle ilgili ikinci bir soruşturma açıldı. "İddilar Valiliğimizce
hassasiyetle takip edilmektedir…" denilmektedir.
Asıl olan, oralara gitme fırsatı veren Bakanlığın yetkili
kimseleri, Milli Eğitim Müdürlüğünün yetkili kimseleri ve hala o okul müdürünün
hakkında gazete yazmadan evvel hiçbir işlem yapılmaması…
Peki, bu ülkenin MİT’i ne yapıyor?
Bu ülkenin İçişleri Bakanlığı bünyesindeki istihbaratlar
nerelere çalışıyorlar?
Eğer bunu bilmiyorlarsa büyük bir vurdumduymazlıkla
nitelendirilmesi gerekir.
Veyahut bilip de ses çıkarılmıyorsa, o zaman gaflet ve
ihanet içinde olmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Biz burada dostça uyarmak istiyoruz.
Evet, AK Partinin temelinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun
kaderiyle oynayan Ermeni asıllı devşirmeler var ve partinin “Barış Süreci” adı
altında hem PKK’ya, hem de paralel yapıya çok yakın insanlardır.
Selahattin Eyyubi Üniversitesine kayyum olarak atananlar
kimlerdir?
Ve Selahattin Eyyubi’nin geçmişe yönelik yönetim kurulu
üyeleri ve başkanları kimlerdir?
Aynı o insanlar ne yazık ki bugün ya milletvekilidir AK
Parti’den veya da yakınları milletvekilidir.
Onlar da bol miktarda iktidardan nemalanıyor ve
ihalelerden faydalanıyorlar.
Bize göre bu ihanettir.
Biz de burada kehanetlerden değil, hakikatlerden
bahsediyoruz.
En derin saygı ve sevgilerimle.