TAM BİR FİYASKO (II)


Evet değerli SÖZ GAZETESİ okurları…

Dün, bu ülkenin bu şerefli ümmetin üzerine oynanan oyunların en çarpıcısı, en hilelisi, en ihanet ve hıyanet görüntüsünün yıldönümüydü.

Yani 3 Mart 1924 tarihinde yüce "İslam hilafetinin" lağıv edip dağıtılmasının sene-i devriyesiydi.

 

Gizli Haçlı ve Siyon odaklarının dıştan müdahaleleri ile Osmanlı devletinin bünyesinde kilit noktalarında bulunan nice satılmış provokatör, ihanet şebekelerinin milletin üzerine ördükleri hileli çoraplar sonucunda İslam birliğini, bütünlüğünü, vahdet ve ittihadını parçalamaya çalışan siyasi bir kadro tarafından İngilizlerin dayatması ile "Hilafeti-İslamiyet’i" temsil eden İslam saltanat tahtını yıkabildiler.

Ve o günden günümüze dek başta Türkiye olmak üzere tüm İslam ülkeleri dağınık bir biçimde başıboş olarak oluşan devletçiklerin mahiyetinde yönetile gelmiştir.

 

Başta Türkiye olmak üzere!

Bu güçsüz devletçiklere bölünen İslam dünyası çok büyük ustalıklar içerisinde siyasi provokatörler oluşturulmuş, demokratik düşünce ve anlatım özgürlüğü adı altında "öz be öz ülkelerine ve milletlerine" çok büyük ihanetler yapıla gelmektedir.

 

Bu kirli çeteler mevcut 12 Eylül ve 28 Şubat sendromu ile yola çıkarak hala o dayatma kirliliğini devam ettirmeye çalışıyorlar.

Özellikle bazı çapulcu senaristlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyamız üzerine sözüm ona Kürt halkı adına yola çıkararak halkı birbirine düşürmek için, inanılmaz senaryolar üretmektedirler.

İki de bir siyasi dokunulmazlık zırhı altında, halkı sokaklara dökmek, halkı birbirine düşürmek, devletle-milleti karşı karşıya getirerek adeta "isyan ve ayaklanmayı" çekiştirmeyi teşvik ederek büyük çapta gençlerin körpe beyinlerini yıkamak maksadıyla her şeye azmettiriyorlar.

Küfre ve inkâra dair olumsuzluklara yöneltiyorlar.

Ama bunları yaparken de ne yazık ki mevcut anayasanın, mevcut parlamenter sisteminin zırhı altında yapmaktadırlar.

 

Aslında hedefleri Kürt halkının hakkını, hukukunu savunmak değil; Kürt halkı üzerine yeni baskıcı bir Marksist-Leninist rejimi bu milletin üzerine uygulayıp bin senelik İslam inancına bağlı olan Kürt halkını "dinsizleştirmeye" yönelik bir oyun sahnelenmektedir.

 

Yani Müslüman Kürt milletini yeni bir Ermenistan, komünist bir Ermenistan hegemonyası altına sokarak kocaman bir ümmeti yok etme planlarıdır.

Bunlarda bu işi yaparken kendi başına bağımsız olarak hareket etmiyorlar…

Üst akılları var.

İnsanı derinden derine düşündüren de, dinsiz, densiz ve donsuz bir rejimin himayesinde serbestçe çok rahatça bunları yapıyor olabilmeleridir.

 

İşte yüzyıl önceki dağıtılan bir İslam hilafetinin ve ondan sonra da İslam adına milli ruhun söndürülmesi sonucunda böylesine felaket ve ihanetlikler ne yazık ki, kaçınılmaz hale gelmiştir.

 

 

Cumhursuz, cumhurun arkasında bulunmadığı bir cumhuriyetin kurulmasından sonra İslam adına her şey yasaklanınca direk olarak küfür ve imansızlık topluma enjekte edilerek, geliştirildi.

 

Hele hele utanma, ar ve namus duygusundan yoksun olan bir siyasi ahlakla!

 

Yıllardan beri bu ülkenin, bu coğrafyanın üzerine oynanan oyunlar kesinlikle rejimin hegemonyası altında yapılmıştır.

Ne var ki, yasaklanan siyasal ve sosyal İslam’ın faturası da ancak bu şekilde bu millete ödettiriliyor.

 

Evet, gerçekten üç günden beri HDP’nin Eş başkanı olan Selahattin Demirtaş’ın namı diğer "Selo" olarak bilinen bu insan habire basın toplantısı düzenliyor, sosyal medya üzerinde beyanatlar veriyor.

Ve halkı Sur'a doğru yürüyüşe azmettiriyor.

Bize göre gerçekten yasalar işleniyorsa artık "Selo'nun" dokunulmazlık zırhının kaldırılması gerekir.

Aksi takdirde bu yapılanın yanında kar kalan her kim olursa olsun rejimde buna müştereken ve müteselsilen ortaktır.

 

 

Allah o günleri göstermesin.

Eğer namuslu, şerefli, izzetli dindar, cami ve cemaatine bağlı Kürt halkının başına edepsizce böyle bir şey gelirse hiç unutmayalım ki "Siyasal İslam'ı" yasaklayan rejimin uygulayıcıları da buna ortak olacaktır.

 

 

Bakınız sevgili dostlar.

İşte İslam hilafetinin başımızda yok olup gitmesi nedeniyle, bugün rastgele kulaktan dolma fikirler ve konuşmalar yapılıyor.

Eğer hakaiki-İslamiye’nin varlığı söz konusu olmuş olsaydı bugün böylesi karanlık tablolar ülkemizin başına çizilmezdi.

 

 

Başta ifade etmeye çalıştığımız durumun tam gerçek yüzü şöyledir.

Tam bir asırdır İslam dünyası başsızdır.

92 yıl önce dün Müslümanlığın en üst makamı olan hilafet kaldırıldı.

Ve İslam dünyası sömürgeciler karşısında başsız kaldı.

 

İslam coğrafyasının bugün hilafeti mumla aradığı herkesin malumudur.

Evet, hilafet makamının ortadan kaldırılmasının Müslümanlar için büyük bir kayıp olduğu aşikârdır.

 

İşte bu büyük kaybın sonucunda da "na meşru" olan sistemin ve rejimin bünyesinde densiz, dinsiz hatta donsuz bir sistemin medya ve siyaseti her şeye büyük bir öncülük yaparak halkı bu hale sokmuştur.

Ülkeyi bu densiz ne idüğü belirsiz sorumsuzluğa itmiştir.

Deneyimli kalem ve tanınmış Mehmet Şevket Eygi şöyle diyor…

"Kötü, sapık, delirtici, sersemletici, sarhoş edici, akıl yitirici uyuşturucu müstehcen ve ahlaksız yayınlar, fitne ve fesat saçıcı, azdırıcı, kudurttucu; dinsiz, densiz ve donsuz medyanın gazete ve tv'lerin kıskacındaki Türkiye halkı.

Bilhassa korunmaya muhtaç masum çocuklar bu medya ile Türkiye halkının önemli bir kısmı hasta ve dengesiz olmaya mahkûm olmuştur."

 

 

"Bugünkü ideolojik Kemalist eğitim sistemi ile Türkiye’nin ayakta durması mümkün değildir" diyen Sayın Eygi şöyle devam ediyor.

"Bu müflis iflas etmiş, fosil ve arkatik sistem değiştirilmeli. Milli kimlik, milli kültür, evrensel insan halkları üzerine kurulu sağlam ve doğru sistem getirilmelidir."

Hayırlı Cumalar.