TERÖR REZERVİ EMPERYAL DEVLETLERİN DERİNİNDEDİR!? (II)
Evet, sevgili okurlar.
Başta Türkiye olmak üzere İslam dünyası ne yaparsa
yapsın, bu haliyle, bu perişanlığıyla, hiçbir zaman batı dünyasının pençesinden
kendini kurtaramaz.
Zira bu haçlı zihniyet, dün yaptığı gibi günümüzde de
illaki "hileli mekir oyunlarıyla tuzaklarını kurmuştur" ve o
tuzaklarla İslam âlemini sömürüyor…
İşine gelmediği zaman da bünyesindeki terörün derin
rezerv düğmesine parmak basar harekete geçiriyor…
Ve hemen aynı o ülkelerin içinden "teröristleri
üretir, büyütür" ve kendi ahalisine saldırtır, altını üstüne getirir.
Nitekim hali âlem meydanda.
Bugün Türkiye’de bulunan tüm terör odakları aynı o
zihniyetin tezgâhı değil midir?
O tezgâhların ürünü değil midir?
Değişik versiyonlar, değişik isimler, değişik makyajlar
vs. vs.
Her gün karşımıza bir her bir telden çalan tezgâhlar,
oyunlar çıkmaktadır...
Hem de “Demokrasi” adına.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, her platformda dile
getiriyor, parmak basıyor.
Her bir konuşmasında hem o derinlere bağlı içteki
hainleri zıplatıyor, hem de dışarıdaki masonik mahfelerin reislerini
zıplatıyor.
Cumhurbaşkanımız çok iyi niyetli bir insan.
Bir devlet adamı sıfatıyla kendisine yakışır her şeyi
zaten yapıyor.
Ama ne çare ki yalnız kalıyor.
Bakınız, Cumhurbaşkanı dün de bir konuşmasında
Kılıçdaroğlu’na dedi ki; “Senin kılavuzun zaten karga.”
E hani atasözü var;
“Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz”
manasını taşıyan ifadeler…
İşte bunu gösteriyor.
Yapılan tüm iğrençliklerde ne yazık ki hep demokrasi adı
kullanılıyor.
“Demokrasi” deyip başka bir şey demiyorlar.
“Laikçilik” deyip başka bir şey demiyorlar.
“Atatürkçülük” deyip başka bir şey demiyorlar.
Adeta tabulaştırılmış batıl inanç ve anlayışlar var…
Ne yazık ki putlaştırılmış gibi devletlimizin bünyesine
yerleştirmişler, yasalaştırmışlar, dokunulmazlıklara büründürülmüşlerdir…
Ve hiç kimse de bir şey diyemiyor.
***
AK Parti, bundan sonra Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın himayesindedir.
Cumhurbaşkanı, toplumun önemli kesimleriyle diyalog
kurmak istiyor.
Devlet ve halk arasındaki kopukluğu kesinlikle istemiyor.
Devletin şemsiyesi altında himaye gören, toplumun alt ve
orta kesimlerinin içlerine inmek istiyor ve beraber olmak istiyor.
Ve bu şekilde kazanıyor.
Nitekim dün akşam dahil olmak üzere Diyarbakır’ın Dağkapı
meydanında büyük bir iftar sofrası hazırlandı.
Hem de İstanbul İl Teşkilatı tarafından.
Diyarbakır halkıyla devleti birbiriyle pekiştirme istek
ve arzusu paralelinde atılan bir adım.
Çok güzel.
Geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımıza yakın bir yazar
arkadaşımız dedi ki; Doğu ve Güneydoğu Anadolu insanını devlete ısındırmak için
neler öneriyorsun Mehmet Ali Bey?
Ben dedim; acizane görüşüm, ilim ve ulema kesimlerinden
oluşan yepyeni bir oluşum ve dirayetli din adamlarından gerçek manada kanaat
önderleriyle diyaloga geçilsin.
Kendini sahte kanaat önderi gösteren kabahat önderleriyle
değil…
Yani kozmopolit, bukalemun kişiler olmasın..
Sabah bir yerde, akşam bir yeryerlerde olanlarla değil..
Çeşitli rant gruplarından uzak, hele hele ihale
rantlarından tamamıyla uzak olan aşiret büyükleriyle görüşülsün…
Din adamlarıyla, tarikat şeyhleriyle mutlaka diyaloga
geçilsin…
Bunlar devlete yeniden kazandırılsın.
Yoksa hasbelkader milletvekili olmuş, bakan olabilmiş,
bakan yardımcısı olabilmiş siyaset ve hatta iktidarın siyasi kanatlarında yer
almış olabilir.
Ama bunlar kesinlikle bugüne kadar bir arpa boyu kadar AK
Parti’ye bir yararları olmamıştır.
Halk onları gördükçe, AK Partiden uzaklaşmış durumda.
Kendi bölgesinde bir arpa boyu kadar iş yapmayan, ancak
yakınlarında ihale ve rant temininden başka işleri olmayan bu tür insanları AK
Partinin bünyesinden tez elden uzaklaştırılması gerekir.
Halk bunları gördükçe daha da nefret ediyor.
Feodal bir yapının devlet dairelerini meşgul eden,
yetkilileri rahatsız eden, rastgele ne idüğü belirsiz insanların resmi
dairelere atamalarını sağlamaya çalışan bu tür insanlardan parti artık
arındırılmalıdır.
Böylece az da olsa halk yavaş yavaş AK Partinin etrafında
saf bağlar ve partiyi baş göz ederler.
Ama heyhat!
Bakıyoruz ki hiç de öyle değil.
Başta Diyarbakır olmak üzere…
Doğu ve Güneydoğu’daki İl ve İlçe Teşkilatlarında çalışan
ve önemli görev alan, zincirleme olarak sadece rant peşinde, ihaleler peşinde
onlardan olmayan hiç kimseyi ne partiye ne devlete yanaştırmak istemeyenler…
Hala da bu partinin bünyesinde revaç görüyorlarsa..
İnanın gelecek 2019’daki seçimlerde şimdiden
söyleyebiliriz ki çok büyük kayıplara uğrayabilir AK Parti.
Partinin ve devletin yüksek menfaatleri değil,
kendilerinin kişisel rant, “ne kopardıysam” anlayışıyla yola çıkan bu insanlar,
ne kadar iftar yemeği verilirse verilsin, halk onlara güvenmiyor, yanaşamıyor.
Zira yıllar yılı siyasetin her kulvarında rol alan
insanlardır…
Bu halk onlara güvenmiyor.
Bir an evvel bunlar tasfiye edilmeli…
Diyarbakır ve bölge siyasetinin üzerinden ellerinin
çekilmesi lazım…
Aksi halde Cumhurbaşkanımızın tüm bu çabalarına rağmen,
üzülerek söyleyeyim ki kimse halkı inandıramaz.
“Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle…
İstanbul İl Teşkilatı ve anılan bilgilere göre
Diyarbakır’a teşrif edecek Başbakanımızın gelmeleriyle elbette ki halkı memnun
etmiş olur.
Halk zaten devletten böylesi sıcak diyalogları bekliyor.
Amma velâkin kamera görüntüleri önünde poz veren, maymun
suretli anlayışlar, baykuş yüzlü şahsiyetler, bir zahmet lütfen diyoruz artık
gelen Bakanların, Başbakanların yanlarında poz vermesinler, kameralarda görüntü
vermesinler.
Çünkü halk onlardan nefret ediyor, halk istemiyor.
Halk Erdoğan’ın başkanlığında ve Cumhurbaşkanlığında
yepyeni bir Türkiye, yepyeni bir siyaset istiyor.
Ama rantsız siyaset.
Zira diyorlar ya;
“Semizlenmiş, devleşmiş, karunlaşmış insanlar, AK Parti
zamanında türedi.
Bu bölge sayesinde hala da siyaset yapıyorlar."
Bize göre yapılması gereken en erken iş, bu tür
anlayışları partiden uzaklaştırmaktır..
Kanaat önderleri olan, daha dinamik, gururlu, çıkarsız
insanlarla yola çıksınlar.
Yoksa sadece siyaset yapıyorum derken, iktidar partisine
yanaşıp da aslında ruhen, fikren, bedenen 24 saat gizliden gizliye PKK gibi
terör örgütlerine yanaşmakla bu memleket bir yere varamaz.
En derin saygı ve sevgilerimle.