TERÖRİZM’İN KRALI KİM?

Evet, sevgili okurlar.

İki günden beri yazımıza başlık olarak kullandığımız "TERÖR YİNE ZİRVEDE”  ibaresinin değiştiriyoruz…

Terörün meçhuliyetini ortadan kaldırmak için, terörün tarifi ve tanımını yapmak üzere bu kez yazımıza; “TERÖRİZM’İN KRALI KİM?” başlığığını kullanarak, yola çıkmak istiyoruz…

Yıllardan beri dünyayı rahatsız eden, özellikle Türkiye’mizi sarsan, tüm İslam dünyasının başına bela olan “terörün gerçek kimliğini aramak gerekiyor” düşüncesiyle bu kez gelişen ve oluşan güncel olaylar paralelinde terörün gerçek kimliğine vurgu yapmamız gerekir…

Ki bu düşünceyle yola çıktık.

Hep birlikte, terör gerçeğine odaklanıp, irdelemeye çalışalım.

Bize göre yıllardan beri yani 20. Yüzyıldan 21. Yüzyılın çeyrek asrına kadar gelişen ve oluşan terörizm odakları orta yerde kol gezerken…

Adres ve kimliklerini de açığa vermelerine rağmen…

Ne yazık ki, "bakış ve hakikat" açısından, heyhat demek zorunda kalıyoruz…

Zira tüm bunlar biçimlendirmedir, şeklidir, makyajdır.

PKK terör örgütü nereden çıktı?

DHKP-C’nin ana kaynağı nerede ve kimler?

DEAŞ’ın perde arkasındaki el kimin eli?

Bu soruları irdeleyerek, eğer yola çıkarsak, inanın güncel olarak yaşaya gelen olaylar bizi "terör kaynağının" ta ortasına kadar götürür…

Ki zaten kendini de ele veriyor.

Bize göre bugün yeryüzünde terör örgütlerinin varlığı varsa…

Ki vardır.

Bunların anaları, babaları ve gerçek kaynağı Amerika’dır, İsrail’dir ve Batı Haçlı Emperyalist ülkelerdir.

Üreme ve üst akıl burası...

Yıllar yılı İslam dünyasını bölüp parçalamak için uğraş veren bu kimliksiz batı coğrafyası ne yazık ki bir türlü gerçek kimliğini ele vermemiştir.

Ve İslam dünyası da ne acıdır ki; bunlardan bir ümit beklemiş, dost görmüştür.

Hâlbuki bırakın dostluğu, çok kalleş bir düşman olarak kendini zaten deşifre ediyor.

Terör örgütleri Batı dünyasının ortasından vuruyorsa, demek anlaşılan budur ki her şeye karşı bir tepkinin varlığı söz konusudur.

Tam manasıyla bu terörü sonlardırmak istemeyen batı dünyası, artık o kadar hileli tuzaklarla yola çıkmış ki, kendi içinde bile "terörü" yaşar hale geldi...

Ki kazdıkları kuyuya bugün onlar düşüyorlar.

Evet, gerçekten terörün anası, babası, ana kaynağı ve terör devleti ABD’dir, Belçika’dır, İsrail’dir, Almanya’dır vs. vs.

 

***

Bakınız sevgili okurlar.

Donald Trump, şımarık bir vaziyette başkanlık koltuğuna oturur oturmaz hemen 7 İslam ülkelerinin insanına ambargo koydu ve Amerika’nın kapısını onlara kapattı.

Dünya kamuoyunun tepkisini üzerine çekince, o vidayı gevşetti, bu kez dünya turuna başladı.

Bir hafta önce ayağının tozuyla Suudi Arabistan’a giden bu terör devletinin başı, İslam ülkelerinin liderleriyle konuştu ve “teröre destek veren radikal İslamcı devletler vardır, bunlarla mücadele etmek gerekir” diye konuştu.

Donald Trump, Ortadoğu devletlerinin liderlerinin bulunduğu ortamda bunu söyledi…

Ve yandaşlarını cesaretlendirdi...

Ama hiçbirisinden karşı bir cevap gelmedi…

Kimse çıkıp; "sen kime söylüyorsun, bunu nasıl söylersin?” diye karşılık vermedi….

İşte üzülmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken de bu.

Koskocaman 40 İslam ülkesi liderinin bulunduğu bir masada; bir teki dahi çıkıp cevap veremiyor…

Bilakis, onu en üst seviye de ağırladılar…

Ve 400 milyar liralık "ticari bir anlaşmaya" imza attılar…

Bu görüşme trafiğinden bir hafta sonra bu kez başta Suudi Arabistan ve Mısır’ın katil Sisi’si dahil olmak üzere hemen Katar’a karşı eyleme geçtiler…

Katar’daki büyükelçilerini çektiler…

Ülkelerindeki Katarlı vatandaşları kovmaya başladılar…

Peş peşe ambargoları uygulamaya soktular…

Çünkü emir büyük yerden geldi?

Neden mi?

Zira her ne kadar o nurlu İslam kavramı üzerlerinde var ise de kılık kıyafetleri de İslami ise de içlerindeki kömürleşmiş ruh, ne yazık ki maddeperest şeytani bir ruh onların etrafını sarmıştır…

Maalesef; batı dünyasının köleliğini yapmakla kendilerini görevli görüyorlar.

Evet, Katar’a karşı yapılan ambargo dolaylı olarak düşünürsek, aslında Erdoğan’a karşı yapılan bir ambargo eylemidir.

Zira Erdoğan Katar’a gitti geldi, Katar’la ekonomik sözleşmeler yaptı.

Tabii dünya Haçoları bunu içlerine sindiremedi.

Elbette ki Erdoğan’ın Türkiye’si az öz bir Türkiye değildir.

Yatırımlarından tut, terörle mücadele başarısına kadar…

Hain darbelerin karşısında dik duran Erdoğan’ın cesaretine kadar..

İşte tüm bunları içlerine sindiremediler, sindiremiyorlar.

Erdoğan, Türkiye’yi Osmanlının 600 sene gibi uzun bir süreçte yapamadıkları icraatları 15 sene içerisinde gerçekleştirdi…

Dünya birincisi olan 3. Havalimanından tutun da, Denizaltındaki Avrasya tüneline kadar….

İzmir-İstanbul yolu köprüsünün yapılışına kadar…

Daha neler neler….

Tabii ki sinsi düşman bunu görüyor.

Her ne kadar sahte tebessümle karşılıyorsa da "en canice" fikriyatla, hasımdırlar…

Büyük bir sahtekârlık içerisindedirler.

Enva-i kumpasın planlayıcılarıdır...

Zira sahte tebessüm kin ve nefretten ibarettir, dostça değildir.

Hele hele bir de içimizdeki muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu’na dönüp bakarsak…

Dünkü konuşmasında iğrenç ifadeler kullandı.

Döktüğü o sahte inciler ne yazık ki onun gerçek kimliğini ele veriyor.

Gerçekten Kılıçdaroğlu’nu tebrik etmek lazım.

Zira gerçek kimliğini ortaya koyuyor, gizlice yapmıyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Arap dünyasında yaşanan krizle ilgili hükümete önerilerini sıraladı.

Kılıçdaroğlu, “Hükümet Rabia simgesinden vazgeçmeli.

Terör örgütünün 4 parmağını getirdiniz, simge yaptınız.

Türkiye Suudi Arabistan'la Katar arasında taraf olmamalıdır” dedi.

Bakınız, burada “Terör örgütünün 4 parmağını getirdiniz” sözüne dikkatinizi çekmek istiyorum.

Erdoğan’a karşı bunu söylüyor.

Mısır’daki İhvan-ı Müslimin olarak anılan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na “Terör örgütü” diyor.

Tıpkı katil general piyon, taşeron Sisi’nin dilini kullanıyor.

 

***

Sevgili dostlar.

Buna gülecek misiniz, ağlayacak mısınız?

Türkiye nasıl içten vuruluyor?

Dışarıdaki terör örgütleriyle hızla mücadele edilmesi gerekirken, ya içimizdeki hain piyonları ne yapacağız?

Maazallah.

Bir gün bir savaş söz konusu olursa, öncelikle Kılıçdaroğlu, partisi ve o anlayışa sahip olan sarhoş kafalar hemen darbecilerin yanında yer alırlar, terör devleti olan ABD’yi zirvelere tırmandırırlar, kapıkulu gibi onların kapısını çalarlar.

Her zaman söylediğim gibi hedef Erdoğan’ın varlığıdır.

Biz de burada dua ediyoruz.

Allah Erdoğan’ı korusun, muhafaza eylesin.

Halk, şerefli ve izzetli bir halk olması hasebiyle mutlaka şeref ve izzetini koruyabilmek için, Erdoğan’a bir devlet lideri olma hissini yaşatmalıdır…

Sahiplenmelidir…

Destek vermelidir…

Allah korusun, hafif bir sarsıntıda Kılıçdaroğlu altı oklu partisiyle diğer haçlıların yanında yer alır ve bizi içten vurabilir.

Zira kendisi diyor…

“Terör örgütünün 4 parmağını getirdiniz, simge yaptınız. Türkiye Suudi Arabistan'la Katar arasında taraf olmamalıdır"

Bize göre esasen terör örgütünü besleyen, himaye eden bu anlayışa sahip kimselerdir…

Terör ve teröristin dik alasıdır.

Terör devletlerinin de birer hademesidirler ve kapıkuludurlar.

Ama tüm bunlara rağmen, biz bir İslam ümmeti olarak kesinlikle misyonumuzdan zerre kadar taviz veremiyoruz ve vermeyiz de.

Günümüzdeki siyasi liderimiz Erdoğan’dır.

Tüm İslam ümmeti onun etrafında manen saf bağlamıştır.

Ve eninde sonunda hiç kuşkunuz olmasın ki; "en gür seda, hakikatin sedası" olacaktır.

İslam zafer bulacaktır ve her şeyin üstesinden gelecektir.

Bugünkü küfrü temsil eden nice dünya liderleri varsa, yakın gelecekte Allah’ın izniyle İslam’a boyun eğecekler ve İslam büyüklerine karşı el bağlayacaklar.

***

 

Nitekim Bediüzzaman Hazretleri bunu söylüyor;

“Yakinim var ki İstikbal semavatı ve zemin-i Asya behemahal olur teslim yed-e beydaye İslam’a

“İstikbal, İslam’ın parlayan nurlu eline teslim edilecektir.”

Zira yemin yümn-i imandır.

İmanın şeref ve izzetiyle yemin ediyoruz ki bu inanç verir emn-u eman ile enama.

Bütün kainata İslam’ın gür sedasıyla güven ve emniyet verir.

Haçolara yer kalmayacaktır.

En derin saygı ve sevgilerimle.