TÜRKİYE ÇOK BÜYÜK SORUNLARLA BOĞUŞUYOR!?…
Ne yazık ki, “katmer katmer” sorunlar var.. Yılların tahribatı ve birikimiyle oluşan, gelenin de sumen altı edip, çözüm üretmediği bilakis üstünde debelenip, siyaset ürettiği öylesine kangrenleşen sorunlar var ki; yarınlar açısından ümit verici bir durum değil.. Birileri belki, felaket tellallığı yapıyoruz diyecek, ama hakikatleri kimse örtemez!..
***
Gerek ekonomiksel sorunlar olsun, gerek ahlaki sorunlar olsun, gerek kültürel ve de bilimsel, sosyal ve siyasal yönde olsun! Denir ya her hususta, Türkiye gerçekten çok büyük sorunlar yumağı içerisinde!.. Gerçek şudur ki her meselenin temelinde iki ana etken vardır.. Biri maddi diğeri de manevi.. Ki ekonomik alanda sağlıklı bir gelir ve bütçeye sahip olursanız, manevi yöndeki birçok sorunu çok çabuk, çözebilirsiniz!..
***
Amma velakin, ekonomik yönde güçlü değilseniz!.. Hele ki, maneviyatı da öncelemeyen bir halde iseniz.. Kaldı ki, kültürel mirası da asimile etmişseniz.. Vay ki vay halinize, dört başı mahmur misali bir mahkûmiyet içerisinde olursunuz!.. Ki ülkenin hal-i hazırda toplumsal yöndeki gidişatı, gelecekte çok daha vahim sorunların patlak verebileceğini işaret ediyor..
***
Bakınız günlerdir burada, ecdadımızın tarihsel yönetim anlayışından, toplumun temel değerlerinden, inancından, medeniyetinden, kültüründen ve iman meşalesi olan Kur’an-ı Kerim’in tedrisatı ile yaşama adapte edilmesi gerektiği, gerçeklerini dile getiriyorum.. Ve diyorum ki; yarınlarımızın teminatı olan gençlerimizi “ilimle, bilimle, irfanla” donatıp, yetiştirmemiz gerekir…
***
Ama gel gör ki Milli Eğitim sistemimiz gerek müfredatıyla gerekse de işleyiş biçimiyle “sadra şifa” verici değil! Her ne kadar Eğitim’in başına “Milli” kelimesi konulmuşsa da, özünde hiçbir şekilde milli değil… Çünkü, yetiştirdiği nesile, ne ahlak, ne inanç, ne kültür, ne tarih, ne medeniyet ve ne de, ecdadı tanıma açısından, bir eğitim biçimi söz konusu değil..
***
Eğer bir toplumda, suç nevileri artıyorsa, suçlular da çoğalıyorsa, demek ki burada eğitim ve öğretim noktasında korkunç bir zafiyet, keyfiyet ve de sorumsuzluk vardır.. Ahlakıyla, inancıyla, kültürüyle, medeniyetiyle donatılmış olan bir nesil, neden asi olsun, neden suç işlesin, neden ülkesine ve milletine karşı çıksın, neden gayri ahlaki yaşam biçimine heves etsin!?..
***
Buyurun birileri bunun bilimsel izahını yapsın!?.. Nesil, nesil ve yine nesil diyorum! Çünkü dünün nesli bugünün idarecileri ve büyükleri, bugünün nesli, yarının büyükleri ve idarecileridir... Eğer ki gençliği tüm müştemilatıyla ahlakıyla, inancıyla, kültür ve medeniyetiyle yetiştiremiyorsan, onu asimile ediyorsan sormak lazım, hangi nesil ve kim ülkenin ve milletin meselelerini çözecek?.. Ne mümkün?
***
Demem o ki; Türkiye’nin en büyük sorunu ahlaktır, kültürdür, imandır ve inançtır… İster Türkiye’miz olsun ister İslam dünyası bir bütünlük içerisinde olsun kendi toplumunu, hele ki gençliğini bunlarla donatmıyorsa, ilim ve irfanla insanlarını yetiştirmiyorsa, gelişmekten, kalkınmadan, büyümeden, dünya ülkesi olmaktan söz edemez! Batı ülkeleriyle yarışamaz da!
***
Ne diyoruz, batı ilerledi, biz geride kaldık! Eee, bunun nedeni nedir?!.. Nedeni açık ve basit, yukarıda da izah ettim... 1.5 asırdır Türkiye dahil, İslam dünyası “batı ve batıla” beslediği hayranlıkla, hem kendini asimile etti, hem de tüm değerlerini, nalıncının keseri gibi, tek taraflı yonttu.. Her keseri indirdiğinde, kendi bacağına vurarak, kan kaybına uğradı?.. Yoksa, Osmanlı bölünüp, parçalanabilir miydi?
***
İlimle, irfanla, ekonomiyle donatılmayan bir gençlik milletine yarar getirmez, getirmediği gibi zararlı birer unsur haline gelir.
Bu itibarla diyoruz ki; ne olursa olsun, neye mal olursa olsun daima kültürlü bir gençlik, imanlı bir gençlik, inançlı bir gençlik yetiştirmemiz gerekiyor... Helali haramı birbirinden ayıran bir gençlik bize lazım…
***
Toplumun temel beklentisi bu?! İman, inanç ve müspet bir kültür olmadığı zaman, o toplum ekonomiyi de bulamaz, ahlakını zaten kaybetmiştir. Yetişen gençlik maalesef teknolojiden yoksundur, ahlaki meziyetleri çok azdır, bundan dolayı da ilim, irfan da gittikçe yok olmaya başlamıştır… Yepyeni bir gençliğin yetiştirilmesi gerekiyor.
***
Bakınız, Kur’an kelam-ı kadimdir… Allah’ın yüce vasfıdır... Bu itibarla bir toplumun gerçek bir toplum olabilmesi için her şeyden evvel gençliğini Kur’an’la tanıştırması lazım. Eğer bunu yapmıyorsa, gençlik Kur’an’ı bilmiyorsa, onu tanımıyorsa, memleketin, o milletin geleceğiyle vahim olur. Yarınları zifiri karanlıktan öte bir hal alır…
***
O zifiri karanlıktan kurtulmak için illaki gençliğimizi, insanımızı Kur’an’la barıştırmalıyız ve Kur’an’a sarılmalıyız.
Bize göre kurtuluş çaresi sadece budur. Başka şeyler düşünen varsa denemesi bedava hal-i âlem meydandadır. Kim ne diyorsa desin Kur’an’la tanışan toplumların dış düşmanlara karşı duruşuna bakalım ve aynı zamanda içeride ulema yetiştirmek gibi üstün meziyetleri getirdiği kazanımlara bakalım…
***
Ne acı bir tablodur ki bugün ulema kesimi yok, olsa da sindirilmiş durumda. Manen öldürülmüş vaziyettedir.
Bakınız Hadis-i Şerif ne diyor... Diyor ki; “Bir âlimin ölmesi, bir âlemin ölmesi demektir.”
***
Demek ki, bize düşen en büyük sorumluluk, gençliğimizi Kur’an’la tanıştırmaktır. Onlara Kur’an’ı okutmamız lazım, Kur’an ilmiyle âlimler yetiştirmemiz lazım. İşte o zaman toplum her şeye sahip olur. Hükmen de olsa manen de olsa teknolojiyi akıllı insanlar öğrenir, ekonomi de düzelir.
***
Sonuç itibariyle, Kur’an’sız bir toplum kimse kusura bakmasın hiçbir yere varamaz. İslam dünyasının bugün geri kalması ve İsrail’e karşı, haçlı dünyasına karşı bu kadar yenik düşmesinin en büyük etkeni de tamamıyla Kur’an’sız kalmasından dolayıdır.
Tarih buna şahittir.
Buyurun, bundan yüz yüz elli sene evvel veyahut iki yüz sene evvel Osmanlıların Selçukluların ne kadar güçlü olduklarını herkes biliyor.
Büyük bayrak Kur’an’dı. Ama bugün Kur’an ikinci plana atılmışsa veyahut hiç itibar görmüyorsa memleketimizin vay haline demeye devam edeceğiz!
Başka diyeceğimiz bir şey kalmıyor.
En derin saygı ve sevgilerimle.