TÜRKİYE, İSTİKLAL HARBİ'NDEN SONRAKİ EN BÜYÜK MÜCADELESİNİ VERİYOR!

Evet, sevgili okurlar.

Dün de yine bu köşede sizinle yapmış olduğum günlük sohbetimizin ana çizgisi; ülkemizin son günlerde terörle mücadele etmede bir hayli sıkıntı yaşadığına dair olacaktır.

Gerçekten düşman dört bir tarafımızı maddeten ve hükmen sarmış durumda.

Ama düşman içten olursa, gizlidir ve tehlikelidir..

Nitekim, içimizdeki beyinsiz, nice megalomanyakların ve siyaset platformlarındaki nice ırkçıların taşeron olarak kullandıkları da aşikârdır.

Ama bugün değil, dün de öyleydi.

Yüz sene evvel de öyleydi.

Zaten bu plan, bu proje o günlerin uzantısıdır.

O günlerde ittihat terakki partisi vardı.

Bu partinin kökeni dışarıdandı.

Kaynaklarını tümüyle dışarıdan alıyordu.

Ama "dost" görünen bir şekilde…

Şer’i ve Fıkıh kavramlarını kullanarak yola çıkmış bir parti idi…

Ki ona “İttihat Terakki Partisi” deniliyordu.

Gerçekten bu parti İngilizlerle, Fransızlarla, Yunanlılarla işbirliği yaparak içimizdeki "Turancılık" anlayışıyla, ırkçı bir komiteyle yola çıkmıştı…

Tıpkı bugünkü yapılanlar gibi o günlerde de aynı "şer ittifakı" söz konusuydu..

Ve nihayet cihanşümul bir devlet yeryüzünden silindi gitti.

Ve Hilafet-i İslamiye ortadan kaldırıldı gitti.

Bugün yine aynı minval üzere, aynı mekir, hile, tezgâh ve düzen işbaşındadır…

Nice hainler dış mihraklarla ittihat ederek yola çıkmış durumdalar…

Onun için; başkalarında suç veya suçlu aramak beyhudedir.

Mevcut bayatlamış bir anayasayla, devlet artık yönetilemez duruma gelmiştir..

Sistem; "tıkayıcı" rol almaktadır…

Ama ne varki; ister muhalefet, ister iktidar olsun bir türlü mevcut sistemden yakasını kurtarma cesaretini ortaya koyamıyor?

Bakınız, anayasayı değiştirme teklifi meclise verilmiş..

Kurulan komisyon arasında gerek bazı iktidar mensupları olsun, gerek muhalefet mensupları olsun, bir hayli bahane üreterek; adeta Anayasa değişikliğini "sabote" etmek için, karşı tavır sergiliyorlar…

Kavga ve gürültü içerisindedirler…

***

İşte bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde 151 Dev Eserin açılış töreninde konuştu.

Erdoğan, terörle mücadelede zor günler yaşadığımızı ifade ederken…

Özellikle, terör örgütlerinin maşasını elinde tutan güçlere seslenerek, şu uyarıyı yaptı…

“Dünyanın ve bölgemizin yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı şu kritik dönemde, eğer durmaya kalkarsak kendimizi bulacağımız yer, SEVR şartlarıdır.

 Hâlbuki biz hala Lozan'daki kayıplarımızın üzüntüsüyle yaşayan bir milletiz.

Açık konuşmak lazım; Türkiye, İstiklal Harbi'nden sonraki en büyük mücadelesini veriyor.

Bizim asıl mücadelemiz terör örgütlerinin arkasındaki güçler.

Bu mücadele; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet mücadelesidir.

Canımızı yakmayı hedefliyorlar…

Ama bu can acısı mücadele azmimizi de biliyor.

Çünkü biz Yunus Emre'nin dediği gibi...

 Ölürse ten ölür canlar ölesi değil.

Şehitlerimizin bedenlerini toprağa veriyoruz ama emanetlerine sahip çıkmakta ve mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız.

En küçük bir durma asla söz konusu değil”

Asimetrik bir saldırı ile karşı karşıya olunduğunu söyleyen Erdoğan;

"Terör örgütleri, bu kavganın sadece piyonlarıdır.

Bizim asıl mücadelemiz arkalarındaki güçlerdir.

Bu güçler, hassas noktamız olarak neremizi görüyorlarsa oraya yükleniyorlar” şeklinde konuştu.

* * *

İşte bakınız sevgili can dostlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bu tarihi haykırışları boşuna değildir.

Cumhurbaşkanı, gerek geçmişe yönelik olsun, gerek geleceğe yönelik olsun, gerek mevcut şartlar için olsun…

Hepsini..

Deneyimlerinin süzgecinden geçirmektedir..

Ki bunları A’dan Z’ye kadar bilen ve tehlikelerini sezen deneyimli bir devlet adamıdır.

Bu nedenle burada açık ve net olarak söylemek gerekiyorsa ki söylenmesi lazım…

Cumhurbaşkanının bu tespitlerine katılmayan insan "ya çok cahil olması lazım", ya da geçmiş tarihimizdeki yaşananların gölgesinden bile geçemeyen ve anlamayan kimseler olması lazım.

Veyahut, kasıtlı kirli ideolojilerle donatılmış, satılmış bir beyin sahibi olması lazım.

Veya da aptal, budala, megalomanyak olması gerekir.

Başka da bir tanım getirilemez...

Onun için; açık, açık söylüyoruz.

Bu anayasa değişimine katılmayan veya kendi kendine evham yaratarak soru işareti oluşturan milletvekilleri varsa bize göre biraz akli dengelerini kontrol altına almaları lazım.

Kendilerini otokontrolden geçirmeleri lazım…

Yoksa “A’raf” suresinin 179. Ayetinin mealinden kendini kurtaramaz.

Dün yine aynı bu satırlarda o yüce ayet-i celilenin anlam dolu manasını sizinle paylaşmıştık.

Ama bugün yine hatırlatmak babında bu ayet-i celilenin yüce mealini, tekrardan sizlere aktarıyorum…

Ayetin meali aynen şöyle;

“Andolsun ki, birçok cini ve insanı (yaptıkları yüzünden) cehennemlik kıldık. Onların kalpleri var, fakat (hakkı) anlamazlar, gözleri var fakat (gerçeği) görmezler, kulakları var fakat (doğruyu) duymazlar. Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan da sapıktırlar. Onlar gaflet içindedirler”

Bu paralelde “Tevbe” suresinin 32. ve 33. Ayetlerinin yüce mealini, dikkatinizi çekmek üzere sizinle paylaşmak istiyorum.

“32. Ayet; (İnkarcı gruplar) Allah'ın nurunu ağızlarıyla (boş ve mesnetsiz söylemleriyle) söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasa da Allah, nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez (ve tamamlayacaktır da).

33. Ayet; Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir”

Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez ifadesi kafirlerin zoruna gitse de, müşriklerin canı sıkılsa da Allah’ın nurunu mutlaka tamamlayacağı ve buna kimsenin engel olamayacağı müjdesini vermektedir.

Bu vaat, sadece asrısaadette değil, geçmişten günümüze her zaman müminlerin kalplerine güven ve huzur aşılamıştır.

Ve onların geçilmez gibi görünen engelleri aşarak yollarına devam etmelerini, inkârcıların bütün hile ve tuzaklarına rağmen, insani normları aşan gayretleriyle hedeflerine doğru ilerlemelerini sağlamıştır.

Çünkü Allah (C.C), insanların mutlaka galip geleceğini ve kendisinin her zaman onlara yardım edeceğini ve böylece nurunu tamamlayacağını müjdelemiştir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman bu sütunlarda, satır arasında sizinle paylaşmak istediğimiz tarihi gerçekleri, bugün de yine dilimizin döndüğü kadar, kalemimizin yazabildiği kadar sizlere aktaracağım…

Ve kirli odakları tüm kamuoyuna ifşa etmeye devam edeceğiz…

Pek tabi ki, herkesi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mefkûresi etrafında pekiştirmeye devat edeceğiz.

İnanın, Cumhurbaşkanının söylemleri başka siyasiler gibi laf-ı güzaftan ibaret değildir.

İçi dopdoludur…

Tarihimizin ana gerçeğini bir öğretmenin sınıfta öğrencilere ders verdiği gibi Cumhurbaşkanı her platformda açıklıyor, uyarıyor ve hatırlatıyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

İşte size tarihi bir hadiseden, kesit...

Aslen Suriyeli olup, Hafız Esed’in yani Beşar Esed’in babası döneminde 1970’li yıllarda Suriye’den kaçıp, Suudi Arabistan’a yerleşen Abdurrahman Hasan Habenneketül Meydani..

Bir İslam âlimi…

Tarihçi bir müfessir olarak, Osmanlıya ve Türkiye'ye dair tespitleri var…

Orijinal metniyle bu tespitlerini sizinle paylaşmak istiyorum…

Meydani şöyle diyor;

“Hedemul Hilafet-i İslamiyeti

Fesadûn kebirûn ve fitnetun şedidetûn”

İslam hilafetinin yıkılması, İslam dünyası için büyük bir fesattır, büyük bir bozgunculuktur ve şedit bir fitnedir.

Evet.

Hilafet-i İslamiye demek, yeryüzündeki tüm İslam dünyasının vahdeti demektir, birliği demektir, beraberliği demektir.

Ama ne yazık ki bu tarihi büyük değer 1924’te Mart ayının ilk haftasında, İttihat Terakki Partisinin uzantısı olarak Kemalist bir anlayış, İngilizlerin nam-ı hesabına Hilafet-i İslamiye’yi Osmaniye’yi Türkiye’den sildirdiler.

Bilinen odur ki her ne kadar fiilen 1924’te gerçekleştirildiyse de aslında bu 1908’deki İttihat Terakki Cemiyetinin bir uzantısı olarak bunu fiiliyata dönüştürmüştür.

Aslında bu iş, İttihat Terakki Cemiyetinin mason paşaların emperyalist güçlerin mahfillerinde, localarında karara bağlanmıştı.

Ama I. Dünya Savaşı araya girdi, ta 1924’e kadar uzadı.

Aslında bu hilenin, bu mekirin, bu küfür yobazlığının uzantısı emperyalist güçlerin kölesi durumunda mason localarının derinliğinden çıkmıştır.

Bunun için, bugün Türkiye o sıkıntıları çekiyor ve bir türlü işin içinden çıkamıyor.

Sayın Erdoğan’ın bu haykırışları boşuna değildir.

Bakınız, Erdoğan vurgulaya vurgulaya diyor ki;

“Kurtuluş Savaşındaki verdiğimiz mücadeleden daha fazlasıyla bugün aynı savaşı veriyoruz.

Mondros ve Sevr’i bize yeniden yaşatmak istiyorlar.

Terör örgütleri, bu kavganın sadece piyonlarıdır.

Bizim asıl mücadelemiz arkalarındaki güçlerdir”

Tek kelimeyle özetlemek gerekiyorsa Türkiye yeniden gaflet uykusuna girmemelidir..

Uyanmalıdır, dik durmalıdır..

Her daim, tetikte bulunmalıdır...

Özelliklen de, meclise giden bazı kötü niyetli boş kafalara da artık uymamalıdır..

Aksi takdirde bu anayasanın değişimine karşı çıkan her kim olursa olsun, bu aziz milletimizin karşısına çıkıp kendini suret-i haktan gösteremez.

Gerçekler ortaya çıkar ve millet onlara “Yuh” çeker.

En derin saygı ve sevgilerimle.,

Hayırlı cumalar…