TÜRKİYE’DE FİTNE UNSURLARININ VARLIĞI! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde de açıklamaya çalıştığımız ana konu ve temel dayanak nokta; yıllardan beri Türkiye’mizde vuku bulan fitne unsurlarının, her dönem varlıklarını sürdürmeleridir…

Gerçekten münafık tıynetli ruhlar, maymun suretli insanlar, hatta yırtıcı canavar ruhunu taşıyan karakterler, ne yazık ki yıllardan beri ülkemizde ajan olarak kol geziyor.

Bukalemun gibi; günübirlik renkten renge geçiyorlar…

Aslında değişmeyen tek bir şeyleri var…

O da; ruhuna yerleşmiş maymunlaşma karakteri….

Hiçbir zaman bu "karakter" değişmiyor.

Ancak değişen makyajdır, şekildir ve niteliklerdir.

Bunlar da zaten kişiyi her hususuyla ele veriyor.

Geçici olarak kendini ne kadar saklarsa saklasın, sonuç itibariyle, ruhuna yerleşmiş kirli nifak tutumu değişmiyor.

Bu, yalnız ülkemize yönelik değil.

Yüzyıl öncesinden günümüze dek İslam dünyasını kasıp kavuran bu hareket, son yarım asırdan beri de açık ve net olarak kendini artık gizlemiyor; alenice hareket ediyor…

20 yıl önce Afganistan’ın durumu neydi ve bugün Afganistan nerede yürüyor, kimler oraya yerleşmiş, nasıl kardeşi kardeşe kırdırıyorlar?

Herşey uluorta cerayan ediyor…

Kan ve gözyaşları o biçim.

Keza Irak ve Suriye, tüm bu olup biten vahşet, ne yazık ki son hızıyla devam ediyor.

Hedef; batı ve Siyonist ittifakının Ortadoğu üzerinde hâkimiyetinin sürdürülmesidir.

İttihat Terakki Cemiyeti, cihanşümul Osmanlı devletini nasıl ki sonlandırdı.

Onun yerine şişirilmiş, pohpohlanmış, içi boş balon haline getirilmiş uyduruk kahramanların eliyle, Türkiye küçük bir coğrafyaya yerleştirildi.

Amma velakin bununla da bugün yetinmiyorlar.

Suriye’deki vahşete göz kırpan, bıyık altından gülen ABD ve Rusya, bu kez Türkiye’nin üzerine birbirlerine göz kırpıyor ve pazarlık içerisine girmiş durumdadırlar…

Hedefleri de Erdoğan’dır….

Erdoğan’ı içlerine sindiremeyen bu hıyanet erbapları, her an için içten Türkiye’yi vurmak istemiyle "piyon uşaklar" kol geziyor…

Bu piyonların eliyle kullanılan tahribat ne yazık ki yine aynı devlet büyüklerinin yanlarına almış olduğu insanlardır.

Suikastlar, hep bu tür kimliksizlerin ve maymun suretlilerin göz kırpmalarıyla gerçekleşmiştir.

Tarih buna şahittir.

İşte Yıldız Sarayındaki dönmelerin Abdülhamit’i tahttan indirmesi gibi…

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bunların yanı sıra dünkü Söz Gazetemizin sür manşetinde şöyle bir başlık gördüm.

“VAHŞETİN ÖTESİNDE”

Başlığın altında battaniyelere sarılmış cesetlerin görüntüleri.

O cesetlerin nerdeyse yüzde 80’i çocuk ve hepsi de İdlib’li.

İşte bu görüntünün yanı sıra haber şöyle devam ediyor;

“Suriye’de Esed rejiminin İdlib’de düzenlediği klor gazlı saldırıda, 100’den fazla kişinin hayatını kaybettiği, en az 500 kişinin de gazdan etkilendiği açıklandı.”

Bu haber bize neleri anlatıyor ve bu görüntü bize neleri okutuyor biliyor musunuz?

Bundan 20-25 yıl önce Irak’ın kuzeyindeki Halepçe’yi hatırlatıyor.

O Halepçe katliamı, Saddam tarafından gerçekleştirilmiş olup, İdlib’de kullanılan gazın aynısı kullanılmıştı.

5 bin insan ölmüştü.

Atan güç, her ne kadar Bağdat hükümeti Saddam’ın eli ise de Saddam’a attıran güç, kesinlikle haçlı ve Siyonist emperyalizminin tak kendisiydi…

Hem de sahte kahraman olarak Saddam’ı pohpohlamış, şişirmiş ve harekete geçirmişti.

O hıyanet güçleri, bugün 6 seneden beri Esed’i de Suriye’de kullanıyor.

Hani medeni dünya?

Hani Avrupa İnsan Temel Hak ve Özgürlükleri Sözleşmesi?

Hani Uluslararası Af Örgütleri?

Nerede bunlar?

İşte, sevgili dostlar.

Bizim her zaman bu köşede sizinle paylaşmak istediğimiz nokta burada.

Zira bu sömürücü, kan emici keferetül fecere anlayış, insanlık tarihi boyu tevhit inancıyla dost olmamıştır.

Onların vermiş olduğu kirli mücadele, haçlıların hâkimiyetini ön plana almaktır.

Söz, misak, taahhüt diye bir şey yok bunlarda!

Çağdaş medeni bir dünyadan söz ediyor, ama gidiyor kundaktaki çocukları öldürüyor, masum yaşlı neneleri, dedeleri, kadınları katlediyor.

Hem de acımasızca.

İşte İslam dünyası artık bundan sonra Kur’an deyimiyle bunları tanıması lazım, bunları hak ettiği yere oturtturmamız lazım.

Kur’an bunların üzerine nasıl gidiyor?

İnanan bir toplum olarak, Kur’ana sarılan bir ümmet gücü olarak bunları tanımalıyız, tanıtmalıyız ve yüzlerine de tükürmeliyiz.

Çünkü onların ifade ettiği; “çağdaş medeni dünya” dedikleri kavram, sadece balondan ibarettir…

Bırakın bunlarla işbirliği yapmayı, bunlarla elden geldiği kadar mücadele vermek ve köklerine inmek gerekir.

İslam dünyasının anlayışı böyle olmalıdır.

Ama heyhat!

Ne yazık ki o gün biraz uzak.

Zira tünelin ucundaki ışık hiç görünmüyor.

Siyaset, ne kadar iyi niyetle ilerliyorsa ilerlesin, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın derin hüsn-ü zannı olan iyi niyet beslemesi, Türkiye’de olduğu gibi diğer İslam ülkelerine de bir teselli ise de "at gözlüğüyle" yürümemek gerekir.

Zira çevreye iyice bakmak gerekir.

“Hemen gelişi güzel birileriyle yola çıkalım” diye karar verilmemesi gerekir.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu politikası bize göre “barış sürecinde” olduğu gibi bugün yine dik alasıyla yanlış ve yanıltılmış bir politika yürütülmektedir…

Diyarbakır’a ve diğer bölge illerindeki bazı mimli parti teşkilatlarının yanı sıra milletvekili veya bakan olarak önünü açıp da salahiyet verilmesi, Türkiye’ye çok büyük maliyet getirir.

Hele ki, denenmişin denenmesi...

Hal böyle olursa, ağır bir vebalin altından kalkılamaz hale gelinir…

Devletin önemli bazı kurum ve kuruluşları öyle bir hale gelmiş ki “nereden tutarsan dökülür” misaliyle, ehliyetsiz kişiler, yıllardan beri elini Diyarbakır’ın yakasından bir türlü çekmiyor.

Diyarbakır’daki siyaset ve politik oyunlar, başta söylediğim gibi kendilerine iyi görüntü veren, fakat içi tamamıyla çürük ve değersiz ruhlar ön planda yürüyorsa, Diyarbakır’da 16 Nisan’dan sonraki sandıktan çıkan tablo bu söylediklerimizi gösterecektir.

Halkın sevmediği bir Bakan, bir eski kurt işadamı olup, milletvekilliği yapan ve hiç de Diyarbakır’la alakası olmayan kişi veya kişiler, ne yazık ki hâkimiyetini Diyarbakır üzerinde sürdürüyorlar…

Ve halk da bunların hiçbirini sevmiyor.

Ama ısrarla ne hikmetse, ön plana alınıyorlar.

Cumhurbaşkanımızın iyi niyetlerine rağmen, sahneden bir türlü kendilerini indirmiyorlar.

En derin saygı ve sevgilerimle.