ÜLKEMİZ ÇOK BÜYÜK BADİRELERLE KARŞI KARŞIYA!? (II)

Sohbet serimiz devam ediyor.. Yazı başlığımız yerini koruyor… Zorlu ve kritik bir zaman dilimi içerisindeyiz.. Ülke ve millet olarak, büyük badirelerle karşı karşıyayız..? Aynı zamanda manevi bir iklimin de, içerisindeyiz..  “Şuhur-u Selase” denilen üç ayların ikincisi olan Şaban-ı Şerif ayındayız.. Ki dün, Ramazan-ı Şerif’in yaklaştığını müjdeleyen “Berat Kandili” gecesini, idrak ettik.. Hepimize hayırlı uğurlu olsun…

***

Yüce yaradan bizi bu gecede “ellerini semaya açmış” Müslümanların dua ve niyazlarından mahrum etmesin.. Bizi o büyük insanların dualarına müşterek etsin.. Allah iman şuurundan, İslam birliğinden bu memleketi ayırmasın.  Cihad-ı İslam’ı hepimize nasip etsin.  Kur’an ve Hadis’in gölgesinde yaşamayı bize nasip eylesin diye dua etmemiz gerekir.

***

Barış, kardeşlik, sevgi ve muhabbet, maddeden daha fazlasıyla mana dünyasındaki o feyiz ve bereketinden, bizleri ve İslam âlemini mahrum etmesin. İslam dünyası olan Hz. Muhammed (S.A.V)’in ümmeti olma gerçeğini bize ve insanlığa nasip eylesin.  Bu itibarla diyoruz ki bu mübarek geceler ve gündüzler, yani “Şuhur-u Selase” denilen üç ayların ikincisi olan Şaban-ı Şerif’i kendimize “imtihan” zamanı olarak idrak edelim…

***

Şiarımız ve yaşam biçimimiz tamamen, Hz. Muhammed (S.A.V)’e layık olan bir ümmet olarak biçimlendirmemiz gerekir… İslam’ın gereği ne ise birer Müslüman olarak ona uymamız ve yaşamamız gerekir.  Ama bu fiili olmalı… Hani atasözü var;  “lafla peynir gemisi yürümez.” Onun için, ihlâsla, sadakatle, dürüstlükle “kulluk görevimizi” Cenabı- hakka karşı yerine getirmeliyiz…

***

Eğer İttihad-ı İslam içinde yaşayamıyorsak, bilmeliyiz ki bölünmüşlük ve parçalanmışlık bizler için kaçınılmazdır… Gücümüz düşer, zayıflarız, olup bitenlere karşı mahrum kalırız. Bakınız, Enfâl suresinin 46. Ayeti bize şöyle buyuruyor;  “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

***

Bu ayet-i kerimenin uyarmasıyla beraber, son zamanlarda ülkemizin ve hepimizin başından geçen badireler bu ayetin manası değil midir?

Bizi uyarmıyor mu? Bu itibarla bizim de Müslüman olarak ümmet olarak bu uyarıyı ders-i ibret noktasında alıp, uymamız gerekir.  Aksi takdirde yer küresi hiddete gelir, bizi yutar gider, Allah korusun!..

***

İslam’ın gereği ne ise ümmet olarak onu yapmak zorundayız..? Şu mevcut keşmekeşli, kavgalı geçen siyaseti artık terk-i diyar etmemiz gerekir.. Kirli siyaset, İslam dışı siyaset, ülkeye ve millete sulh getirmez.. Sadece masa ve koltuk kavgası bizi bir yere de getirmez… Şu bir iki ay içerisinde ülkemizin başından geçen badirelerden ders almamız, ibret almamız gerekir.

***

Bakınız, yeryüzü dahi hiddetleniyor, çatlıyor, yarılıyor ve bizi yutuyor.  Bu itibarla pusulamızı şaşırmamamız gerekir.  Zira İslam bunu emrediyor.  Kur’anla karşı karşıya gelen bir toplum, Kur’anı hafife alan bir toplumun akıbeti uçurumdur, Allah muhafaza eylesin.

O yüzden maddeden daha fazlasıyla manaya sarılmamız lazım.

***

Manaya sarıldığımızda madde de gelir zaten.  Büsbütün maddeye tapmak uğursuzluk, bereketsizlik getirir.  Tövbe edip, İslam’ın ipine ve bayrağına sımsıkı sarılıp, yaşam biçimimizi ona göre, dizayn etmemiz gerekir.. Çünkü, küfür ve kirli yaşam anlayışı, bizleri derin bir kıskaca almış durumdadır..

***

Sevginin, saygının, birliğin, inancın, değerlerin ve kültürün, tarihsel medeniyetimizin kutsallığına sarılmamız lazım.. Bizi bizden eden değil, bizi biz eden anlayışın yolunda yürümemiz gerekir…

En derin saygı ve sevgilerimle.