ÜLKEMİZ ÇOK BÜYÜK BADİRELERLE KARŞI KARŞIYA!? (III)

İki gün aradan sonra yeniden birlikteyiz!.. Yazı başlığımız bir önceki başlığımızı içeriyor.. Çünkü, sohbet mevzumuz aynı.. Yani sohbet serimizin üçüncüsünü icra edeceğiz.. Ne hazin ki, ne acı verici bir durum ki; ülke ve millet olarak büyük badirelerle karşı karşıya bulunuyoruz..

* * *

Bir ay önce zincirleme depremlerin meydana gelmesi, yeryüzünün yarılıp insanları yutması gibi felaketler zincirinden ülke kendini kurtaramıyor.  Allah korusun, her an için peş peşe büyük badirelerle karşı karşıya kalabiliriz.  Depremler, yıkımlar, binaların çökmesi, kentlerin yerle bir olması hayra alamet değildir.

***

Ekonomik denge mi, ahlaki ve sosyal değerler mi, barış ve sulhun temini mi? Her neden söz edersek edelim maalesef pozitif bir sonuç söz konusu değil.. Sürekli yıkım ve depremler, kargaşa, şiddet, terör ve felaketler ile badireler zinciriyle yüz yüze geliniyor.. Siyaset kurumu ne kadar çaba gösteriyorsa da, halk deyimiyle dikiş tutturamıyor..

***

Toplumsal bir barış temini yok.. Millet bir araya gelemiyor.. İttifak deseniz; kenetlenen yok.. Var olan tefrika, bölünme!..Ve tüm bu girift, endişe ve kaygıları inşa eden de ne yazık ki siyasi partilerin patırtılı halleridir.. Kendi çıkar ve ikballeri uğruna, bir oy devşirme adına “bukalemun bir siyasetten. imtina etmiyorlar…”

***

Ülke insanını fuzuli ve “malayani” yani yapay gündemlerle “meşgul ederek”, tekçi, vesayetçi, inkârcı, demokrasi dışı, hukuk dışı, antidemokratik bir yola mahkûm ederek, birbirine hasım ediyorlar!.. Kendilerine özgü, “üstünler sınıfı” oluşturuyorlar.. Ekran önünde kavga arkasında ise “sarmaş-dolaş.?”

***

Vücut bulan bu siyaset, günümüze özgü değil! Bir asırdır, aynı rotada ilerliyor.. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne tek; “isimler ve liderler” değişse de, “zihniyet ve zihniyetin akımı” değişmemiştir! Çünkü, hep tefrika üretici politikanın çemberinde bulunmuşlardır.. Koltuk kavgası, sen ben kavgası, sermaye edinme, daha fazla zengin olmaya yönelik “istikballerine” odaklanmışlardır…

***

Halkın çilesi, ızdırabı, çaresizliği, milli ve yerli meseleler onlar için çözüm değil, birer siyasi istikbal merdiveni olarak, görülmüştür.. Çözümsüzlük, çözüm diye dayatılmıştır.. Zira siyasetin özü ve ruhu, geni “çarpık yönetim anlayışıyla” yoğrulduğu gibi; yerli ve milli olmamıştır!

***

Hep ifade ediyorum! Bir kez daha aktarayım.. Milli iradeye ve inanca, tarihe ve kültüre dayanmayan siyaset, “medeniyetimizin” katilidir. Çünkü, ranttan ibarettir, koltuktan ibarettir, ben-sen kavgasının “baş müsebbibidir..” Onun için bu denklemdeki siyaset, çözüm üretici olamaz…

***

Türk siyasetinin tarihine bakarsak!  Yüzyıldan beri, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek, sayfaları çevirirsek… A Partisi gelmiş, B Partisi gelmiş, filan cumhurbaşkanı gelmiş, filan Başbakan olmuş… Hiçbir arpa boyu kadar, bu milletin içerisine sokulan “tefrikanın” üstesinden gelmemiştir. Bilakis gelen, körüklemiştir…

***

Denir ya, yiğidi öldür ama hakkını ver.. Son 20 yıllık AK Parti dönemi.. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyasi deha, sorunların çözümüne yönelik irade, kabul edelim ki ülkenin ve milletin âli menfaatine olmuştur…Türkiye’ye çehre değiştirdi.. Ulusal ve uluslararası arenada; söz sahibi yaptı…

***

Ne var ki, son zamanlarda “bir yol sapması” içerisinde olduğunu söylemek gerekir.. Ki çok kezdir dile getiriyorum; nerde AK Parti’nin o 2003 ruhu ve misyonu? An itibariyle; dağınık bir siyaset var.. Yol arkadaşları; maalesef AK Partiye sürekli kan kaybettiriyor..

***

Gâh Bahçeli’yle, gâh Destici’yle... Özüyle, çelişiyor.. Nitekim, Bahçeli ve Destici de bugüne kadar kendi partilerine herhangi bir katkı sağlamadıkları gibi; ittifak ettikleri tüm partilerin de halk deyimiyle kökünü kurutmuştur .. İşte bunların yüzünden AK Parti 2003 misyonundan uzaklaştığı gibi; dost ve yakın insanlar da partiden uzaklaştı..

***

En çok sorulan ve sorgulanan, AK Parti 14 Mayıs’taki seçimde kendini toparlayabilecek mi? Toparlama şansı elde edebilecek mi? Akla gelen ve yanıt aranan sorular… Ki bunlar yetmiyormuş gibi partiyi adeta yörüngesinden çıkararak, bir kavmiyetçilik, bölgecilik haline sokmak isteyen bazı unsurlar var ki bu da partinin ilerlemesine değil gerilemesine neden oluyor?

***

Nitekim yazılı ve görsel medyaya bakıldığında; bu durum aşikâr olarak kendini gösteriyor…  İl ve ilçe teşkilatları ölü toprağı üzerlerine atılmış gibi; verimsiz ve kifayetsiz bir siyasetin, ağındalar… O eski misyon yok.. Bünyesinde taşıyan ve sahada uygulayan da yok…

***

Çünkü yıllarca dost olan kişiler yerelde siyaset üretmeyen kişilerce küstürüldü?..  Oysa ki partide dost görünüp hiçbir şekilde dostluk ve sahiplenme göstermeyenlerin etkin olma halleri de; “ağacın kurdu ağacın içinde” olunca misali!.. Teşkilatlar bazı zümrelerin tekelinde, “vesayet” altında bulunuyor..

***

Netice itibariyle, AK Parti erozyona uğrayan 2003 ruhunu yeniden diriltmesi lazım!.. Ankara merkezli, ne olursa olsun “eski kadronun dava misyonuyla” eski dostların “kader birliğiyle” AK Partinin küllerinden kendini yenilemesi ve diriltmesi lazım.. Aksi takdirde, Cumhuriyetin 100. yılında, memleket tarihi efsanevi CHP’nin vesayeti altına girer…

***

Bu vesayet, CHP eksenli, HDP işbirliğiyle badireleri getirir.. CHP zihniyeti yine hortlamış olur.. Ülke ve millet kaosa mahkûm edilir… Kim ne derse desin, bunun vebali de AK Partinin boynundadır.  AK Parti tutarsız bir siyaset yapmaya çalışıyor, millet de bunu kabul etmiyor. Bu itibarla bu halle oylar dağılabilir.

***

Nitekim görüştüğümüz ve yaptığımız kamuoyu araştırmalarında, AK Parti son iki dönemdir yakın çevresinde kendini yenilemeye yönelik dâhil olan “yeni unsurlar” doku uyuşmazlığına neden olmuşlardır… Bizim tek temennimiz, memleketimizi seven siyaset, her kim olursa olsun, illaki milli iradeye sahip çıkmaları lazım.  O da ahlak, ekonomi ve inanca dayalı tarihi kültüre sahip çıkmakla mümkündür.. Aksi durum; badiredir..

En derin saygı ve sevgilerimle.

HAYIRLI CUMALAR…