ÜST AKIL VE YENİ ŞEYTANİ PLANLAR (II)

Evet, sevgili okurlar.

Günümüzdeki medeni dünyanın vahşeti, çok düşündürücüdür.

En bariz delili de Halep olayıdır.

Tüm dünyanın gözü önünde meydana gelen insanlık dışı olay, neredeyse Halep’i dünya haritasından silmek üzere.

Halep tarihi, Solcu, Marksist, Leninist, Irkçı ve Mezhepçi Baas Partisinin, inat ve ceberuti, garez ve kini ile karşı karşıyadır.

Kendini kahraman gösteren, aslında sahte kahraman olup, psikopat, despot rejimin temsilcisi Esed’in varlığı bize göre neredeyse insanlık cevherini tarihten siliyor.

Bunun yaptığı katliamlar hem de masum insanlara karşı giriştiği acımasızca katliamlar öyle ümit ediyoruz ki, onun yanına kar kalmayacaktır.

Zaten yüce Allahın değişmeyen kanunları da budur.

‘’Zulüm ile abat olanın sonu berbattır’’.

Onun gibi nice Ebu Cehiller, Ebu Lehebler, Firavunlar, Nemrutlar ve nitekim Hitler var olmuşlar ise de, ama kâinatı yaratan yüce bir kudrete karşı daima mağlup olmuşlar, per-ü perişan düşmüşler.

Onun içindir ki şair şöyle diyor;

"Bir gün olur elbette doğar şems-i hakikat

Hiç böyle müebbed mi kalır zulmeti âlem.."

Yani, elbette ki bir gün hakikat güneşi doğacaktır.

Maymun ve domuz ruhlu insan suretindeki şeytanlar, bu yeni doğacak şemsi hakikat güneşine karşı elbette ki mağlup olacaklardır.

Bundandır ki âleme, yeryüzüne karanlık hem de zifiri karanlık getirmek isteyen insanların sonu da hep karanlık olmuştur.

Ne yazık ki, bundan 40–50 yıl öncesine kadar aynı tablo Trablus, Şam ve Beyrut’ta da yaşanıyordu.

O günkü mezalimlerin başoyuncusu da Dürzî mezhebine bağlı Velid Canbolat’tı.

İnkârcı, mürhid bir kâfirdi.

Oradaki Ermenilerle işbirliği yaparak Müslümanları katlediyordu.

Tıpkı bugünde bu basçı Dürzî mezhebine mensup, acımasız ‘’KEFERETÜL FECERE’’ durumunda olan Esed, bu kez mezhepçi, İrancı maskaralarla işbirliği yapıyor ve acımasızca insanları katlediyor.

İran’ın sözde din adamı olarak geçinen Ayetullah değil, bir Ayetul Şeytan durumunda olan münafıklar, gerçek yüzlerini ve münafıklıklarını göstererek, Müslümanları katlediyorlar.

O İslam kıyafetiyle arz-ı endam eden, sakal ve başındaki sarıklar ve cübbeleriyle kendilerini göstermeleri, bize göre kandırıcı bir tavırdır, göstermeliktir.

Kamuoyuna kendilerini din adamı olarak lanse etmeye çalışan münafıkların baş temsilcileridirler.

Her ne kadar İslam kıyafeti giyiyorlarsa da, boş karaktere sahip birer kukla ve piyondurlar.

İnkârcı küfrüne istedikleri kadar perde çeksinler.

Halk deyimiyle;

"Kep düştü, kel göründü" misali.

İran'ın da, "maskesi" düşmüştür.

Öyle inanıyorum ki, tüm İslam âlemi, Müslümanlar bu maskaracı güruhun yüzüne manen tükürmektedir.

Evet, sevgili okular.

Bu katliamlar, İslam’ın değil, küfür dünyasının gerçek kimliğini gösteriyor.

Küfür dünyası kendine ne kadar medeniyet adını veriyorsa da şeklidir.

Küfrüdür bu halleri.

Öyle inanıyoruz ki, bir gün gelecek İran’ın tüm maskeleri düşecek.

Bu dünyada rezil-rüsva olacaklarına kimsenin şüphesi olmasın

Öbür dünyada da insanlığın en önemli vasfı olan "Ahsenül takvimden" çıkacaklar ve "esfeli safilinin" çukuruna yuvarlana yuvarlana gidecekler.

Başlıca öncüleri de yine o Ayetullahlar olacaklar.

Aslında hiçbir zaman onlar Ayetullah olmadılar, her daim, Ayetul Şeytan oldular...

İran’ın bu kirli ve maskaracı tutumuna karşı günümüzdeki İslam dünyasının ittifak edip uyanışa geçmesi lazım.

Ve Türkiye’nin liderliğinde yeniden bir hilafeti İslamiye ve Ehlisünnet ve cemaatin iman şuuru ile yola çıkmalıdır…

Ümitsizlik yerine ümitle teselli ile Kur’an dayanağıyla yürümelidir.

Sünnet-i Seniye’nin yolunda yürüyerek İslam’ın ter-u taze nurunu yaymaları lazım.

İnanıyoruz ki, bu da bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başında bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde olacaktır…

O'nun etrafında toplanılmasıyla, bu hedefe ulaşılabilinir?

Aksi takdirde, dağınıklıkla her kafadan bir ses çıkarak, kanları yerde kalmaz gibi sözler demekle İslam dünyası yerinde saymaktan başka bir şey yapmayacaktır.

Bize göre yegâne kurtuluşun çaresi Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi;

Ey âlem-i İslâm!

Uyan, Kur'ân'a sarıl,

İslâmiyet’e maddî ve mânevî bütün varlığınla müteveccih ol!

Ve Ey Kur'ân'a bin yıllık tarihinin şahadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde nâşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı!

Kur'ân'a yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu anlatacak, onun bu zamanda bir mucize-i mânevîsi olan Nur Risalelerini mütalâa etmeye çalış.

Lisanın, Kur'ân'ın âyetlerini âleme duyururken, hal ve etvar ve ahlâkın da onun mânâsını neşretsin; lisan-ı hâlinle de Kur'ân'ı oku. O zaman sen, dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.

Ey asırlardan beri Kur'ân'ın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlât ve torunları!

Uyanınız!

Âlem-i İslâmın fecr-i sâdıkında gaflette bulunmak, kat'iyen akıl kârı değil!

Yine âlem-i İslâmın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kur'ân'ın ve imanın nuruyla münevver olarak İslâmiyet’in terbiyesiyle tekemmül edip hakikî medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslâmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır."

***

Sevgili okurlar.

Bir de Merhum Şair Mehmet Akif'e bir bakalım.

Ne diyor kendisi?

Şiirinde şöyle sesleniyor, Âlem’i İslam'a.

Diyor ki...

"Baksana kim boynu bükük ağlayan.

Hakkı hayatındır senin ey Müslüman,

Kurtar artık o biçareyi Allah için.

Artık ölüm uykularından uyan.

Bunca zamandır uyudun kanmadın,

Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın.

Çiğnediler yurdunu baştanbaşa.

Sen yine bir kere kımıldanmadın.

Ninni değil dinlediğin velvele,

Kükreyerek akmada müstakbele.

Bir ebedi sel ki zamandır adı,

Haydi, katıl sen de o coşkun sele."

***

İşte yukarıda sizinle paylaşmak istediğimiz merhum Akif’in bu şirininin münasebetiyle, Âlem-i İslam kendini kontrol altına almalıdır diyorum.

Çağdaş medeni denilen dünya, hiç de medeni değil.

Hiç de, çağdaş değil.

Tamamen, Bolşevik küfürbaz hain bir dünyayla karşı karşıyayız.

Onunun için, bu küfürbaz dünyaya karşı dip diri ayakta durmamız gerekir.

Yoksa bu Bolşevik keferetül fecere’nin hali pür melali Suriye’yi inlettikleri gibi tüm dünyayı inletecektir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…