YAKIN TARİHİMİZ, LOZAN GERÇEĞİ VE İNGİLİZ HIYANETİ! (V)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi yakın tarihimiz boyunca Türkiye hep "Haçlı ve Siyonist emperyalizminin" kıskacında olmuştur..

Osmanlıdan ayrılan hatta ayırtan fitne İngiliz siyasetinin uzantısıda günümüze kadar gelmiştir.

İslam dünyasının üzerine oynadıkları Bizans oyunlarını günümüzde de tazeleyerek, adeta pişirilerek ortaya konuluyor..

Ortadoğu'un diğer ülkelerinin başına getirildiği gibi Türkiye’nin de başına aynısını getirmekte hiçbir beis görmüyorlar.

Adeta yem olarak kullanmak istedikleri Türkiye’yi terör odaklarıyla karşı karşıya getirip, parçalama gayreti içerisindedirler.

Ülkeyi yemek için kendilerince rahatca yutulabilinecek lokma haline getirmek istiyorlar.

Pek tabi ki "bu ihanetlikleri" zaman zaman sert duvara çarpıyor, geri tepiyor ve boşa çıkıyor.

Hal böyle olunca; adeta Ali Cengiz oyunu oynuyorlar.

Gâh dost görünüyorlar, gâh düşman görünüyorlar.

Hiç kuşkusuz ki bu anlayış şirkin, edepsizliğin vazgeçilmez adetleridir.

Ama bilmiyorlar ki artık Türkiye’nin başında ne İnönü var, ne Demirel var, ne Ecevit var, ne şu ne bu var?.

Bugün çağdaş bir Türkiye’nin başında Recep Tayyip Erdoğan vardır.

Oyunlarını bozan, sert duvara onları tostlatan biri.

Recep Tayyip Erdoğan, hazını, nasibini, cesaretini çağımızdaki güdümlü siyasetten değil, imanından, Kur’anından, okumuşluğundan almış bir devlet adamıdır.

Onların beklentilerini kursaklarında bırakan büyük bir siyaset adamıdır.

Her şeylerini keşfetmiş, biliyor.

Ama ne yazık ki yıllardan beri yönetilen Türkiye, güdümlü bir rejimle yönetile gelmiştir.

Erdoğan da bugün bu işin içinden çıkabilme çabasını gösteriyor.

***

Bakınız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam dünyasının birlikte hareket etmesi gerektiğini belirterek şöyle diyor;

“Tüm tuzak ve planların İslam dünyasına yöneltildiğini görüyoruz…”

Erdoğan bu ifadesine ek olarak diyor ki;

“Dünya 5’ten büyüktür”

Bunu her zaman dile getiren de tek devlet başkanı vardır?

O da Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.

Demek anlaşılan budur ki Sayın Erdoğan, Türkiye’yi kurtlar sofrasına lokma eden siyasetçilerden değildir.

Bilindiği gibi dünkü yazımızda da vurgulayarak değindiğimiz konu; İngilizlerin Türkiye üzerinde oynadığı oyunlardı..

Ki tarihi vesikalara dayandırarak, İngilizlerin Türkiye’yi ve İslam dünyasını nasıl içten vurduğunu ve nasıl önemli insanlara yaklaşarak, hedeflerine ulaşmak istediklerini buradan aktarmıştık..

Pek tabi ki aynı zamanda bekledikleri hedeflerine de nasıl ulaştıklarını da tüm çıplaklığıyla, tarihi vasikalarla, belirtmiştik..

Ki hepsi de ortaya çıkmış tarihi gerçeklerdir.

Dünkü yazımızda değindiğimiz konular, olup-bitenler açısından, deveden kulak bile değildir.

Allah nasip ederse biz bunları peyderpey Türkiye’nin, Türk tarihinin, bu milletin geçmişinin ne kadar kazalara uğratıldığı, ne kadar kazalar geçirdiğini..

Ve aynı zamanda, İngilizlerle adım adım işbirliği yapan İttihat Terakki Cemiyetinin uzantılarının kendilerini nasıl okuttuğunu, aktaracağız..

Delil ve kanaat getirerek…

Doğrusu hepsini de buraya almamız imkansız olduğu gibi, sayfalar yetmez!…

* * *

Bakınız..

Yeni Akit Gazetesinin yazarlarından Yavuz Bahadıroğlu…

İki gün önceki yazmış olduğu yazısından bir iki paragrafı buraya alarak, sizlere aktarmak istiyorum..

Gerçekten Sayın Bahadıroğlu tarihi tarihine, günü gününe çok önemli nüktelere değinmiştir.

Şöyle diyor;

“İlginçtir: Büyük Millet Meclisi’nde (Birinci Meclis-Kurucu Meclis) Lozan tartışmaları sürerken, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold 3 Nisan 1923 tarihinde hükümetine gönderdiği raporda, “Barış için çok istekli bulunan Mustafa Kemal, kendi programını destekleyen bir Meclis oluşturabilirse, barış şansı artacak” diyordu.

(Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1992-2005, cilt 5, sayfa 166-172).

Bu çerçevede Birinci Meclis lâğvedilip İkinci Meclis oluşturulmuş, tüm muhalifler Meclis dışı bırakılmış, yine de Mustafa Kemal’ın arzuladığı “Kız gibi” bir meclis olmamıştı (dünkü yazımız).

Meselâ Mersin Milletvekili Niyazi Bey’in (Ramazanoğlu) Lozan’da verilenlere şiddetle itirazı vardı.

Uzun konuşmasında eleştirilerini özetledikten sonra, sözlerini şöyle tamamlıyordu:

“Bu muahedename (Lozan sözleşmesi) bu şekli ile bence gayrikabili kabuldür (kabul edilmesi imkânsızdır).

Hepinizin hissiyatı-na ve teessürlerine vâkıfım.

Hepiniz de benim hissiyatıma iştirak edersiniz.

Benimle hemhissiniz.

Hemdertsiniz, ben teessürümün izalesini bu muahedenin tamamıyla reddinde buluyorum.

Siz teessürünüzü ne şekilde iblâğ ederseniz edi-niz.” (TBMM Zabıt Ceridesi, İçtima 7, cild 1, 21 Ağustos 1339 (1923), sayfa 223 – 233). *

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Osmanlıyı çökerten anlayış, zihniyet, ideoloji tümüyle İngilizlerle ilgiliyken, fakat hiç kimsenin kılına dokunmadan öyle bir duruma gelmiş ki yüce ruhlu memleketin başına aslan kesilmiş, insanları asmıştır, kesmiştir.

Terör bugün insanların kanını akıtıyor.

Bugüne kadar uzana gelmiş bu rejimin samimiyetle terörle mücadele ettiği inancında değiliz.

Terörist söylemler, eylemler, sözde devletin kontrolünde görünüyorsa da ne yazık ki hiç de öyle değildir.

Bu memleketin daha nereye gideceğini de bilemiyoruz.

Tek kelimeyle diyebiliriz ki deminde söylediğim gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslam dünyasının birlikte hareket etmesi gerektiğini söylemesi bize göre; "çözümün tek reçetesidir.."

Bir mucizedir.

Olmazsa olmazıdır.

Bu söz karşısında söylenecek başka bir sözümüz yoktur.

Allah Sayın Erdoğan’ı ve milletimizi de beraber korusun ve rahmetiyle muamele eylesin.

Cumanız mübarek olsun…