ÊDÎ BESE, ARTIK YETER!
Evet,
Kan akmasın, canlar ölmesin.
Silahlar sussun.
Hem de,
Ebediyete kadar, tüm insanlık için!
Yüreklerden,
Yükselen bir istek bu.
Dursun,
Durdurulsun, "bu öfke ve şiddetle" dökülen kan!
* * *
Anaların,
Babaların,
Bacıların, kardeşlerin,
Eşlerin,
Yavukluların,
Evlatların, beşikteki, ana karnındaki bebeklerin.
Kürdün,
Türkün,
Laz’ın, Çerkez’in.
Alevi’si,
Sunisi.
Velhasıl; bu ülke topraklarında yaşayan!
Hakkı,
Ve hakları bulunan kimsenin, ama hiç kimsenin canı yanmasın.
Êdî bese.
Artık yeter
* * *
Son bulsun,
"Kardeş kavgası" ve üzerinde, kurgulanan Bizans oyunları.
Bozulsun,
Yıkılsın ve dağılsın, "derin" yapıların, hainane planları.
Bedenler,
"kurban" seçilmesin, onlar dökülen kanla, beslenmesin.
Canlar,
Bedenler ve yürekler "bin yıllık" kardeşlik sevdasının kutsiyetiyle, bütünleşsin.
Çünkü hiçbir farkımız yok.
Ölen de, öldürülen de,
Yaralanan da, akan kan, dökülen gözyaşı, yakılan ağıtlar.
Hepsi,
Bu ülkenin "insanı ve yaşayanı".
* * *
Dilleri,
Dinleri, renkleri, düşünceleri bile farklı olsa!
Ama yine de,
"Bin yıllık" bir kardeşlik bağıyla, bütünleşmiş bir "et ile tırnak" gibidir.
Kız almışız,
Kız vermişiz, baba olmuşuz, torun sahibi olmuşuz.
Bin yıllık tarihi süreç içerisinde; "ne savaşlar, ne zulümler" yaşadık, yaşatıldı.
Ama,
Hiçbir zaman "omuz omuza" durmaktan, vazgeçilmedi.
Çanakkale de,
Dumlupınar’da, Kocatepe'de.
Yedi düvele,
Göğüs gererken, "şimdi" niye, "akan kan" kardeş kanı.
* * *
Evet,
Kürtler Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar!
Belki,
Daha da evveliyatı var, "üvey evlat" muamelesi gördük, yaşadık.
Şeyh,
Saidin katledilmesinden,
12 Eylül'deki "vahşete" kadar,
İcra,
Ve hüküm fermanıyla "inkar" politikaları, beri yanda asimilasyon.
Bugün;
Gelinen nokta.
Bedeli,
Ağır oldu, hala ödenen bedeller var.
* * *
Bugün,
40 binden fazla, ölen candan bahsediyoruz.
17 bin faili meçhul cinayet ve kayıp.
Yakılan,
Yıkılan, köylerin, mezraların, haddi hesabı yok.
Buralardan,
Evinden, yurdundan zorla edilen milyonlarca insan.
Avrupa'da,
Dünyanın birçok ülkesine "göç etmiş", sakıncalı diye, baba evine dönemeyen yüz binler.
Dilin,
Dinin,
Örf ve adetlerin, kimliklerin "inkârı" dayatıldı.
Bunun çekişmesi, çatışması, kavgası ve silahlı hesabı; 30 yıldır güdülmüyor değil.
Artık Yeter, "silahın" ve şiddetin, "çözüm" ve hak arama aracı olarak, görülmesi.
* * *
Biliyorum.
Bu bahsettiklerimizi, hepinizin yüreğinden yükselen seslerin, içeriğini.
Değil,
Bir kez, binlerce kez buradan, zikretmiş, ifade ederek, kaleme almışım.
Benim gibi niceleri, yazanı, çizeni, konuşanı, düşüneni.
Farklı pencerelerden bakılsa bile, bugün "herkesin" yüreğinde yükselen bir ses var.
O da;
Yeter, artık bu kan dursun.
Silahlar sussun.
Barış sağlansın.
Evet,
Êdî bese.
Jı hemiyan Aşîtî ve bıratî.
* * *
Şimdi;
Siirt'teki dört genç kızımızın ölümü.
Batman'da,
Hamile kadın ve çocuğunun ölümü.
Diyarbakır'da,
Silvan'da, Hakkâri’de Pervari'de ölen onlarca asker, polis ve köy korucusu.
Diğer yanda;
Kandil'de, Cudi dağında, Hizan da ölen, PKK'lılar.
Diyebilir misiniz ki;
Bu ülkenin, bu coğrafyanın ve bu halkların "evlatları" değil.
Kabulü mümkün mü?
Değil.
* * *
Yer küresinde, "eşi-benzeri" yoktur, "ölümle, silahla, inkârla, gözaltı ve tutuklamalarla" aşılmamış "haklara dair" sorun vardır.
Yok.
Buyrun;
İspanya, ETA, Bask modeli.
Önce,
Akan kan, dökülen gözyaşı durdurulmuş, silahlar susturulmuş.
Sonra,
Siyasiler, tarafsız oluşumlar, "misyon" üstlenerek, görev almış.
Oturulmuş,
Konuşulmuş, tartışılmış "müzakereye" gidilmiş, sonra, "uzlaşı" sağlanarak, "işte çözüm" denilmiş.
Bizde,
Sanki gizli bir el. Ki bu son dönemde "iki taraf" içinde de, kendini ciddi manada hisseder oldu.
Atılan,
Atılması istenilen "uzlaşıya" yönelik adım, işte bu gizli eller tarafından "atıl" hale getiriliyor.
* * *
Demem o ki;
Bu ateşi aslında "söndürmek" çok basit ve kolay!
Her ne kadar; çok başlı bir "canavar" hadise olarak görüp öyle düşünenler var ise de.
Öyle değil.
Hepsi, şu üç kelimenin "iç dünyasındadır".
Yeter ki,
Samimiyet, cesaret ve kabuliyet gösterilebilinsin!
Toplumun,
Kendi içinde bu "üç kelimenin" hükmü ve sahiplenilmesi var.
Evet, bu üç kelimenin "akil" haline, gelinebilinse gerisi üstadın ifadesiyle "teferruattır"?
Êdî bese!
Artık yeter diyoruz!
* * *
PKK,
Bugünden itibaren "silahları" bırakıp, eylemsizlik başlatacak!
Ne askere, ne polise, ne öğretmene ne de başka bir hedefe yönelim olmayacak.
Çekil Kandil'e.
Türkiye, sınır ötesi harekât gibi benzeri, "müdahaleci", yapıdan çekilecek.
BDP, Meclis'i boykot etme, "yanlışından" vazgeçecek. Aldığı Kürt iradesini, "Meclis'e taşıyacak!"
Kürt siyasetini "özgür bırakma" noktasında, yürütülen gözaltı operasyonlarına da, son verilecek!
Kesintiye uğratıldığı ifade edilen "Müzakerelere" kalındığı yerden, yeniden başlanılacak.
İmralı, Kandil, Ankara "üçgeninde" trafik hız kazanacak.
Meclis'te; Yeni Anayasa için, aynı minvalde yoğunlaşıp, "Kürtleri" kabul eden, bir yapıyla, "donatılıp", Meclis'e gelinmeli.
Yasakçı değil özgürlükçü bir demokrasi için, "yarınların" kardeşlik ve bütünlüğü için; bunlar yapılmalı.
* * *
Yoksa
Herkes "Bu benim Kürdüm" kör düğümüne yönelirse; "eski tas eski hamamdan" öteye bir hal oluşur ki.
Onu da,
Dilim varmıyor ifade etmeye.
Maazallah demekten başka!
Hadi;
Yürekler bütünlük içerisinde, çığlığını atıyor.
Duymalı!
Herkes ama herkes, duymalı, "yürekten" gelen bu sesi ve sesleri.
Êdî bese
Artık Yeter.