“ŞÜPHELİ GOLLER” İDDİASI NEREYE GİDER?
Başlıktan da anlamışsınızdır; mevzu futbol!.. Uzun süredir pek bu kulvarda sizinle hasbi halim olmadı.. Bu hafta yaşanan ve ülke gündemini hayli meşgul eden, bir hadise söz konusu.. Ki, vakıanın odak noktası Diyarbakır olması.. Hele ki, "baş aktörün de" Diyarbekirspor'un "bir oyuncusunun" rolü, beni mevzuya, der demez odaklandırdı..
***
Şöyle ki.. Diyarbekirspor deplasmanda Serik Belediyespor’a 2-0 yenik düştü.. Ancak Diyarbekirspor deplasman dönüşünde, çok çarpıcı bir açıklamayla kendini gündemleştirdi.. Golleri yiyen kaleçisiyle alakalı tepki verdi.. "Şüpheli goller" yedi diye!.. Bu açıklama ve iddia, futbol camiasında, otoritesinde, ilgili ve yetkili kurumlarda ve tabi ki futbol severlerde "neler oluyor" dedirten bir yankı uyandırdı!?..
***
Günlerdir konuşuluyor!.. Ki ben de spor camiasıyla, ilgili arkadaşlarla istişarede bulundum; ne oluyor diye?.. Bir mevzu var, ama önem arz edici bu mevzuya "vücut" veren, güç ile dengeler nelerdir?!.. Öyle ya, vaki mi değil mi, örneği var mı, yok mu bilmem, ama bir kulübün kendi "öz futbolcusunu, açık ve aleni bir şekilde, töhmet altında bırakacak" bir beyanat verdiğine pek rastlamış değilim… Şahitte olmadım..
***
Kaldı ki bu beyanda "bizim futbolcumuz şüpheli gol yemiştir" denilmesi başlı başına bir alameti farikadır!.. Yani açıkça "bizim futbolcumuz şike yapmıştır" ifadesi, üzerinde derinden derine düşünülmesi gerekir.. Ki, bu iddia da doğru mu, değil mi, “bir şike mi” bilmem, bilemeyiz!.. Ancak ve ancak, hukuk, bilirkişi ve mevzuat, inceleme ile soruşturmalar; bir netice ortaya koyabilir!..
***
Lakin "suçlanan, töhmet altında bırakılan, şikeçi kaleci" diye isimlendirilen mevzunun başaktörü kaleci Atakan Akyol olup-biteni reddediyor!.. Karşı ve zıt bir açıklamada bulunduğu gibi; hukuki süreçte başlatmış.. Önceki gün, spor servisi ve fikirlerine, spor bilgisine güvendiğim bir kaç dostla; "görüntüleri" kendimize göre irdeledik..
***
"Şüpheli gol" diye ifade edilen görüntüleri izlerken, gelen yorumlar şu!.. Gollerde bariz ve açık bir şekilde "kaleci hatası" var.. Ki, bunu anlamak, anlayabilmek için de, futbol otoritesinde yer alan biri olmak, ya da sahadan gelen olmaya gerek yok!.. Neyse; ben bu görüntülere bakarak "burada şaibe var, şüpheli bir şekilde gol yenildi, hile var, hurda var" demem ki, işim de değil!.. Ancak bir kusur söz konusu!..
***
Nitekim ifade ettim!… Bu iş derin bir araştırma ve inceleme ile deşifre olabilir.. Ligde çok kritik durumda olan Diyarbekirspor "sırtından yediğini" iddia ettiği hançerle alakalı kendine göre bu işin üzerine gitmek istiyor. Tabi, suçlanan ve hedefteki kişi de kendini savunmaktadır.. Zaman iki tarafın da, "gerçekçiliğini" ortaya koyacaktır…
***
Ben, bu mevzunun kafalarda yarattığı sorulara aslında odaklanıp, irdelemek istiyorum!… Çünkü, yanıt istenilen bir dizi soru var?.. Dostların da aktardığı bilgiler ışığında, öncelikle bu kaleci Akyol'u devre arasında kim hangi gerekçeyle transfer etti. Ve kimlerin etkisiyle buna imza atıldı?..
***
Eskiden, duayenler şöyle derdi… "Siz sadece futbolcu değil, insan ve karakter de transfer edin..” Siz transfer yaparken neden tüm boyutlarıyla araştırma yapmıyorsunuz?.. Neden bir izleme ve takip ekibi oluşturup, kendi derdine derman olmuyorsunuz? Transfer işini sadece menajerlere (pardon ben onlara simsar diyorum) havale ediyorsunuz..? Deyin hele..
***
Tabi burada ve sorduğum sorular silsilesinde sadece Diyarbekirspor’un değil, Türk futbolunun futbolcu yetiştirme ve izlemedeki zafiyeti, son yıllardaki başarı trendiyle zaten kendini ele veriyor… Ne kadar futbol terimiyle "vasat" kaldığı orta yerde.. Ve gayri ahlaki iş ve işleme imza atıldığı da tartışılmazdır.. Özellikle "yasal ve yasadışı bahis, iddia" gibi kumar, futbolu topyekün "ahlaki ilkelerini" buldozer etti.
***
Vaziyet, "Kuzuyu kurda teslim etme" hali… Hal böyle olunca da, sonuçlara katlanmak zorunda kalıyor insan..? Anlayacağınız üzere, Türkiye'de futbol tepeden tırnağa kadar bataklığa sürüklenmiş ve kirlenmiştir… Çünkü, bahis şirketlerinin liglere ve kulüplere sponsor olduğu, takımların buradan gelen parayla ayakta kaldığı bir sistemde ikmale gelen "kumar ahlakı" olur…
***
Bu camiada, kimse temiz ahlaktan ve şeffaf spordan bahsedemez. Ne sahadaki oyuncu, ne de o kulübün yöneticisinin "bize sirayet etmez, nüfuz etmez" sözü muteber olur, ne de mevcut sistem ben dürüstüm diyemez!!…Reklamlarda görmüşsünüz. "Yasa dışı bahisten kaçının” diyor. Sanki bahsin yasal olanı maşallah çok helal, ve günahkar değil... Sadece kaçak olanı haram ve tehlikeli.
***
Hadi ordan, sizi gidi “toplumu dejenere” eden ahlakın sahipleri!!… Siz bir sisteme, mekanizmaya, bir camiaya "kumara yasallık" kılıfı kazandırıp, "aşılama serbestiyeti" kazandırırsanız!.. Hele ki, "kara para denilen illetin, aklanma, pak edilme havuzu olarak" faaliyetine zemin hazırlarsanız; futbolun varacağı yer bedbahtlık olur.. Acı hali de budur.. Böyle bir düzende hiçbir yenilgi de hiçbir gol de masum olmaz, masum da görülmez!…
***
İşte ligler, işte tribünlerdeki boş koltuklar.. Ve işte futbol kulüplerindeki yönetim hali.. Tabi ki TFF'yi de, "işin baş aktörü ve uygulayıcısı" olarak da, gözardı edemeyiz!… Çünkü, meydan da, spor sahaları da, tirbünler de, futbol kulüpleri de, yönetimler de şikecilere, bahisçilere kalır. Önce bu düzeni değiştirmek lazım. Yoksa diğer iddialar devede kulak kalır..
***
YA DİYARBAKIRSPOR…
Vaki olan haline söylenecek çok söz vardır.. Ama kime dersin!... Dün olduğu gibi bugün de; “akıbetsizlerin elinde, akıbeti hep meçhullerdi.. Ee boşuna söylenmiş değil, “işi ehline” verirsen, “liyakat sahibi” olursun.. Vermezsen; hali durumun böyle olur.. Ki, tarihin “tekerrür etmesi de” bu zafiyetten kaynaklıdır… Nokta…
***
CHP'NİN ADALET ANLAYIŞI!…
Ne yazık ki "öyle mi?" dedirtiyor.. Bakar mısınız "Man davasına" ilişkin yorumlara!.. Malum Kılıçdaroğlu ve Erdoğan "man adasıyla" alakalı, davalık olmuştu.. Yerel Mahkeme aşamasında Erdoğan, Yargıtay sürecinde ise Kılıçdaroğlu "kazanan" olmuş.. Ama, hala kesinleşen bir hüküm yok!…
***
Ama gel gör ki, "dava daha nihayete" erip, kesinlik noktasında "onay" almış değilken.. Yargıtay evresiyle alakalı, CHP'liler ne diyor!?.. "İşte, adalet, işte hukuk, işte Yargıtay.. Baro.. Erdoğan'a adalet sillesi.. Yargı ağzının payını verdi.." Gibisinden manevraları yapılıyor.. Dozajı yükseltenler de var…
***
Neyse!.. İş Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu hakkında açılan davaları "kazanmasına" gelince!.. Yani, Kılıçdaroğlu kaybedince.. Aynı CHP'liler ne diyor?… "İşte yandaş yargıçlar, işte bağımlı mahkemeler, Savcılar, hakimler, mahkemeler bağımsız değil.. Ülkede adalet yok, hukuk kalmamış…" Gibisinden manevralar yapılıyor!…
***
Ne diyelim; "sevsinler sizin adalet anlayışınızı" demekten başka..
***
YENİ BİR LİBAS!…
Muhalefetin "lider arayışında" yeni bir libas!.. Deniliyor ki, Kılıçdaroğlu'nun "Cumhurbaşkanlığı adaylığına" ilişkin, söylem ve eylemleri, kamuflajmış!.. Gayesi; "gerçek adaylarını saklı" tutmak imiş?!…
***
İşte bu "saklı tutma, kamuflaj etmek" kendi ifadeleriyle "yıpranmaması" için biçilen rolü, Kılıçdaroğlu üstlenmiş… Bu libasın ve rolün "gerçek" payı varsa, aktörlük noktasında Kılıçdaroğlu'nun sergilediği üstün karakterle, bir deha sahibi!…
***
Diyeceksiniz ki!.. İyi hoş, güzel, hatta Oscarlık bir oyunculuk sergileniyor.. Ama velakin, masanın diğer "beşlisini" atıl hale düşürmek, onları kandırmak, onları bu işin figüranları olarak kullanmak; ne kadar etik!.. Ayıp olmuyor mu?!…
***
Ee, siyasetin ruhunda ve değişen geninde vardır "Demokrasi yolunda(!)" her yol, mubahtır diye!.. Yoksa; yargıya intikal eden "yüzlerce yalancının mumu yatsıya kadar yanar" davaları söz konusu olur muydu?!.. Bu da böyle bir yalan ve kandırmaca!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Bazı insanlar dua gibidir. Görünmez ama dokunur sana. Duyulmaz ama bırakmaz seni.
***
HAYIRLI CUMALAR..