'1200 kişilik liste MGK'dan'

Devlet,
Eski Bakanı Selim Ensarioğlu.
Radikal’e,
Verdiği mülakatını okuyorum.
Güneydoğu,
Ve faili meçhul cinayetler.
Tabi ki Kürt iş adamlarına yönelik “suikast listesi”.
Fişleme.
Yasaklı hale getirilmesi gibi, “dönemin” karanlık, tablosundan söz ediyor.
Yani,
Enva-i hukuk dışılığın “tavan” yaptığı, 1992’de “devlet çarkının işleyişinden” bahsediyor.

* * *

Ensarioğlu
O tarihte DYP Diyarbakır Milletvekili.
İktidarın bir mensubu olduğu gibi, Çiller’e de yakındı.
Ensarioğlu
O dönemde “olup-bitenler” noktasında, “konuşulanlardan” söz ederken tek adres gösteriyor.
“Bilgi ve beyin, kara kutu” anlamında.
Her şeyi,
“Süleyman Demirel daha iyi biliyor” diye.
Bir diğer bilen de Çiller.
Hatırlayalım, 1992’yi özetle.
Faili meçhul cinayetler.
İç çatışmalar.
Köy baskınları ve “siyasi” infazlar.
Hizbullah-PKK çatışması.
Tüm,
Bunların zirve yaptığı bir dönem.

* * *

100’e yakın insanın ölümüyle sonuçlanan..
Ve tarihe “En kanlı” Nevruz olarak geçen, olaylardan hemen sonra idi..
PKK,
Şırnak’ı basmış “ortalık” kan gölüne dönmüştü.
Merhum,
Turgut Özal o tarihte öncelik kullanarak “Bakanlar Kurulu ve MGK’yı” Diyarbakır’da topladı.
Ve geceyi de, Diyarbakır’da geçirdi.
Ensarioğlu,
Beyinleri kemiren ve “Kürt işadamlarına” yönelik suikastlar zinciriyle birlikte.
Hazırlanan,
Kürt işadamlarını içeren isim listesinin bu toplantıda “ele alınıp, sunulmuş olabileceğini” ifade ediyor.
Çünkü,
Toplantı sonrası gerek Diyarbakır’da ve gerekse Ankara’da “sıkça” konuşuldu.

* * *

Hatırlatıyor.
“Kısa bir süre sonra Sayın Demirel’in yeğeni İbrahim Tatlıses’e “sen de listedesin” dediği ortaya çıkmıştı.
Ekliyor,
Özal ve Erdal İnönü rahmetli oldular.
MGK’ya bölge bir liste sunulup-sunulmadığını en iyi bilecek kişi Süleyman Demirel’dir”.
Özal’ın,
Kürt sorununa “çözüm” arayışından.
Ve bu yöndeki gayretinden de söz ediyor Ensarioğlu.

* * *

Diyor ki.
“Bu konu için Sözcüsü Kaya Toperi ve Yaveri Kurmay Albay Arslan Güner'e 10 sayfalık 'Kürt Raporu' hazırlattı.
Raporda, "Karşılaştığımız sorunun basit bir terör olgusunun çok ötesinde olduğu aşikârdır" deniyordu.
Özal, siyasi trafiği de hızlandırmıştı.
1992'nin mart ayında Çankaya Köşkü'nde DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan'la görüştü.
Sakık, Özal'ın bu görüşmede "Genel af çıkarıp sorunu kökünden çözeceğim" dediğini aktardı.
Özal'ın raporu, Mart MGK'sında görüşülmüştü.
Ancak MGK'dan bir hafta sonra yaşanan kanlı Nevruz'da 100'e yakın insanın ölmesi siyaset yerine şiddeti yeniden öne çıkardı.”

* * *

Bir de,
Halkta genel kanı olan, “Kürt sorunun” çözümünü isteyenler, “infaz” ediliyor, hal-i durumu.
Onu da,
Bir ölçüde şöyle aktarıyordu Adnan Kahveci ve Eşref Bitlis’in duruma ilişkin, “düşüncelerini” ifade ederek.
Özal'ın talimatıyla Kahveci bir "Kürt Raporu" hazırladı ve aralarında Kürtçe yayının da bulunduğu bir dizi demokratik açılım öngören rapor mayıs ayında MGK'ya sunuldu.
Peki,
Kahveci o tarihte hazırladığı raporunda ne diyordu.
Özetle diyordu ki;
"Askeri yöntemle hiçbir ülke çözüme ulaşamamıştır.
Bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır.
Cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır.
Bu nedenle Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, Kürtlerin siyasal hakları verilmelidir."

* * *

Sonra,
Kahveci’nin akıbeti, meçhul bir kaza ölüm oldu.
5 Şubat 1993.
Yani, bu rapor ve düşüncelerin “tartışılmaya” başladığı tarihten kısa süre sonra.
Bolu-Gerede yakınlarında, Eşi ve çocuklarıyla trafik kazası geçirdi.
Kahveci ve 17 yaşındaki çocuğu Aslıhan Kahveci hayatını kaybetti.
Meçhul.
Ve sırları ile soruları bol bir kaza hal-i.
Aydınlatılmış değil.
Halen,
Vicdanlarda “mahkûm” zihinlerde ise bulanım üretin bir “suikast” olarak yer almaktadır.

* * *

Ya Uçak kazasında hayatını kaybeden, dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis.
O da,
Özal’a aynı tarihte “Kürt sorununun çözümüne ilişkin mektup sundu”.
Bu mektup,
1992’deki Diyarbakır MGK toplantısında, ele alınmıştı.
17 Ocak 1993’te,
Askeri uçak Başkent Ankara’da “havalandıktan kısa sonra düştü”.
Bitlis,
Özellikle Kuzey Irak’taki, Barzani ile Talabani arasında “ciddi” bir samimiyet kurmuştu.
O da,
Sorunun “silahla” değil, siyasal zeminde “çözülebileceğinden” yanaydı.
Buzlanma,
Denilerek üstü örtülen “uçak” düşme, hal-i.

* * *

Ölüm listesi.
İş adamlarına yönelik “infaz”.
Meşhurdur;
“Sapanca-Hendek-Bolu Ölüm Üçgeni”
Bu bölge,
Devlet, mafya, emniyet ilişkilerinin üçgeninin saç ayağına işaret ediyor.
Bu zamana kadar yapılan devlet içindeki çeteleşmeye yönelik soruşturmaların adaletli ve demokratik olduğu söylenemez.

* * *

Onun için;
Adaletin, demokrasinin yerine getirilmesini istiyorsak, bunun yolu 1992 ila 2000’li yıllardan geçer.
Demirel ve Çiller’den geçer.
Tabi ki;
Siyasal iktidarlar ve MGK’nın kurmaylarından geçer.
Adil, tarafsız ve korunmasız! Sorgulanmalı.
Çünkü,
Bilinen tarihi gerçekte budur. O gün, “at izi it izine karışmıştı”.
Onun için de,
Bugün “kimin ne olduğu” meçhul.
Geçmişle,
Yüzleşmeli, perdeler aralanmalı, vakalar aydınlanmalı ki, “yarınlar” korkusuz olsun.